chapter 3: soulmate

134 19 8
                                    

Çılgın gibi yağan yağmurun altında buldum kendimi. Alanı oldukça dar bir sokaktaydım şu an. Etrafımda ise ne birisi ne de herhangi bir ses vardı. Ne yapacağımı bilemeyerek yolu takip etmeye başladım.  Benimle eşleşecek ruhun burada ne yaptığına dair olan merak şimdiden etrafımı sarmıştı.

Karşıma çıkan ikili ayrıma gelince hangi yöne gideceğimden emin olamamıştım. Ya ona daha da yaklaşacaktım ya da uzaklaşacaktım. Neden direkt karşılaşmıyorduk ki?

İç çektiğim sırada aklıma Jeongin'in dediği şey geldi. "Kaderimiz yazılı ve eğer gerçekten üstünde durursan neler olacağını hissedebilirsin." Evet, tam olarak bunu söylemişti. Öyleyse onu hissedebilirsem hangi tarafa gitmem gerektiğini de anlayabilirdim. Derin bir nefes alıp verdim. Düşen yağmur damlalarının sesinden kendimi soyutlayarak odaklanmamı kuvvetlendirdim.

'Hangi yol ayrımından gitmeliyim?'  Gözlerimi kapatarak bir şeyler olmasını diledim. En azından minik bir sinyal işimi görürdü. 'Ne?'  Kafama dolan sesle şaşkınlıkla gözlerimi açtım. Gerçekten böyle bir şeyi beklemiyordum. Sol kulağıma fısıldanmış gibi hissettirmişti. Bu normal bir şey miydi? Buna daha sonra kafa yormalı ve devam etmeliydim.

İlerledikçe yavaş yavaş genişleyen sokak ile nefes alış verişim de hızlanıyordu. Dar alandan çıkıyor olsam bile bu bana nedenini bilmediğim bir şekilde daralmış hissetmeme neden oluyordu. Sağ elimi kalbimin üstüne koyarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

Boşta kalan elimi geldiğim duvarın köşesine koyarak son olduğunu düşündüğüm sokaktan döndüğümde karşılaşmayı hiç istemeyeceğim bir manzaraya tanıklık etmişti gözlerim. Yerde köşeye korkuyla sinmiş bir adam ve karşısında ona silah doğrultan başka bir adam vardı. Hangisinin eşleşmem gereken ruh olduğundan emin olmamakla beraber kesinlikle bu ana tanıklık etmek istemiyordum.

"Anlaşılan sonun buraya kadarmış Joe."

"B...Bak sana istediğin her şeyi verebilirim."

Karşısındakinin ne dediğini umursamamış aksine alayla gülümsemişti. Elindeki tabancanın horozunu aşağıya doğru indirmiş, karşısındaki bedenin korkuyla ona bakmasına bir kez daha sebep olmuştu.

"Bak bunak herif. Benim ne senden ne de başkasından istediğim bir şey var. "

Cümlesini tamamlamasıyla birlikte tetiğini çekmiş ve silah sesinin deli gibi yağan yağmur sesine karışmasına neden olmuştu. Gözlerim gördüğü şeylere hayret ve korkuyla bakarken kulaklarım oluşan ses bütününden dolayı çınlamaya başlamıştı.

Tetiği çeken adam silahını indirip beline yerleştirirken tereddütle adımlarımı onunla birlikte atmaya başlamıştım. Eğer gözlerimin önünde ölen adam eşleşeceğim ruh olsaydı şimdiden ayrılmam lazımdı bu yerden. Fakat bu olmadığına göre ya şu an önümde emin adımlarla yürüyen ya da birazdan bulacağım kişi benimle eşleşmesi gereken kişi olacaktı.

"Garip..."

Aniden arkasını dönüp beni görmemesine rağmen sanki gerçekten görebiliyormuş gibi bana doğru bakması düşüncelerimi bir kenara bırakıp kendimden şüphe etmemi sağlamıştı. Bir kolunu kaldırıp tam olarak olduğum noktaya uzatması ile panikleyerek birkaç adım geri atmıştım. Bu gerçekten tuhaftı.

Ciddi yüz ifadesini ikiye katlamış ve yeniden önüne dönerek tekrardan daralmaya başlayan sokaklarda yürümeye devam etmişti. Adımları biraz öncekine kıyasla yavaşlamışken ona ayak uydurmam kolaylaşmıştı.

***

O dar sokaklarda ne kadar yürümüştük bilmiyorum fakat en sonunda ana yola çıktığımızda siyah, büyük ve oldukça lüks görünen bir arabaya binerek yollarımızı ayırmamızı sağlamıştı. Bununla birlikte kendimi aniden oldukça  büyük olan bir evin bahçesinde bulmuştum. Bahçesinin bakımlı olduğu gayet anlaşılırken aynı şekilde evin için de öyle görünüyordu.

my ghost || ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin