chapter 9: there's no such thing

94 11 4
                                    

"Seungmin hyung! Baharatlar nerede?"

"Raflı dolaba bakabilir misin? Orada olmaları lazım!"

Chan, Hyunjin ile birlikte bahçede sohbet ederken Jeongin akşam yemeğini hazırlama görevini üzerine almıştı. Ona karşı çıksam dahi ısrarları sonucunda kabul etmiştim. Şu an ise salonda Jeongin ve Hyunjin'in yatabilmesi için yatak hazırlıyordum.

Yemek sonrası sohbeti de yine dışarıda yapacağımızı varsayarak şimdiden hazırlamak en iyisiydi. Böylelikle daha sonra beklemelerine gerek kalmadan hemen yatabilirlerdi. Yorulmuş olmalılardı, özellikle Jeongin. Yalnızca bedenen değil, ruhen de yorgun düşmüş olmalıydı.

Salonu hazır hale getirdiğimde güzel kokularla dolu olan mutfağa girdim. Benim geldiğimi fark ederek gülümsemesini ortaya çıkaran Jeongin'in yanına gittim. Ellerimi mermere koymuş yemek yapan küçük arkadaşımı izlemeye başlamıştım.

"Hyung masayı kurabilir misin rica etsem? Pişmek üzere yemek, tencereleri alıp gelirim ben yanınıza."

"Gören de misafir benim sanacak. Masayı kurar yanına gelirim, birlikte götürürüz tencereleri."

Yeterli sayıda aldığım tabakları, bardakları, bıçak ve çatalları tepsiye koymuş ve kolumun arasına sıkıştırdığım bez örtü ile tepsiyi alarak bahçeye çıktım. Masanın hemen karşısında çitlere dayanarak derin sohbete dalan ikiliyi gördüğümde gülümsemiştim. Çabuk kaynaşmışlardı.

Tepsiyi ahşap rattanın üzerine koyarak getirdiğim bez örtüyü ahşap masaya serdim. Düzenli bir şekilde masayı hazırladıktan sonra boşalan tepsiyi elime alarak göğsümde tuttum. İlk defa evim bu kadar kişiyle doluydu. Hoş, bundan hiç rahatsızlık bile duymuyordum.

Tekrardan mutfağa girdim ve güzel kokuların burnuma dolmasına izin vermiştim. Beni gören Jeongin de ocaktaki son tencerenin de altını kapatmış ve eline alarak işinin bittiğini göstermişti. Mutfak kapısının önünden çekilerek ona yol açmış ve geçmesine izin vermiştim. Parmağımın arasına iki nihale almış ve tek başına kalmış olan tencereyi de elime alarak bahçeye çıkmıştım.

"Hyun, Chan hyung! Masa hazır!"

Sonunda kendi dünyalarından ayrılan ikili koyu sohbetlerini bırakarak ahşap rattanlara oturmuşlardı. Nihaleyi iki parmağımın arasından bırakarak masaya düşmesini sağladım. Elimdeki tencereyi onun üstüne koymuş ve Jeongin'in de kendi elindekini koyması için bir diğer nihaleyi de bez örtüye düzgünce koymuştum.

Chan'ın boşta kalan yanına geçerken Jeongin'e yardımcı olmak adına sırasıyla tabakları ona veriyordum. Dolu dolu koymaktan çekinmediği tabakları bana geri uzatıyordu. Yiyemeyeceğimi bildiğimden dolayı en son kendi tabağımı uzattığımda fazla doldurmasını istemiyordum.

"Jeongin bana fazla doldurma lütfen."

"Zaten fazla doldurmuyorum ki hyung."

Doldurduğu tabaklara kısa bir bakış atıp Jeongin'e dönmüştüm. Ciddi olamazdı, değil mi?

"Ciddiyim hyung, normalde zaten bir porsiyon böyle oluyor."

Lokantalarda hep dolu bir tabak getirdiklerini düşünür ve yemeğimi hiçbir şekilde tamamıyla bitiremezdim. Fakat Jeongin doğruyu söylediğine göre, ben gerçekten gün içerisinde pek bir şey tüketmiyordum.

Büzdüğüm dudaklarımla Jeongin'in önüme koyduğu tabağa baktım. Bunu bitirmeme imkan yoktu. Sessizce iç çekmiş, diğerlerine katılarak yemekten bir kaşık almıştım. Gelen o lezzetli tat beni neşelendirirken gözlerimi Jeongin'e dikmiştim.

my ghost || ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin