60 18 11
                                    

İyi okumalarrr...

(Güzel ölü)

 
O başkasına gülüyordu, başkasına gösteriyordu tavşan dişlerini, başkasının öpmesine izin veriyordu hiç bilmediğim halde tadına hasret kaldığım dudaklarını. Farkında olmadan hayatıma yıllardır renk katıp yaşama tohumlarını saçarken bi süre sonra hayatım olmuştu. Kendisi benim tek zaafım, tek zayıf noktamdı. Küçükten de söz verdiğimiz gibi bu yaşımıza kadar birbirimizin yanındaydık. En güzel anılarımız hep küçüklük de kalmıştı. O seneler öncede güzeldi, masumdu. Şimdi de öyle, melek gibiydi. Tek değişen şey zaman oldu. Ve sanırım aynı zaman da jungkook.

Bunları düşünmek iyi gelmiyordu hep daha da derine çekiyordu beni, zihnimdekilerden kurtulmak adına başımı ellerim arasına alıp kafamı iki yana sallarken derin bir nefes verdim. Kalbimde ki ağrının sebebi ile gözlerim bulanıklaşmaya başlamıştı oturduğum siyah deri kaplamalı koltuktan. Ellerimin desteği ile kalkıp banyoya doğru ilerledim banyoya vardığımda ellerimi ve yüzümü soğuk suyla yıkayıp kendime gelmeye çalıştım, kafamı kaldırıp aynaya bakıcak cesaretim yoktu. Eminim berbat haldeydim.

Kafamı zorlada olsa kaldırıp aynaya bakabilmiştim, son zamanlarda göz altı morluklarım çoğalmaya başlamıştı ve ben bunun en büyük suçlusunu biliyorum.

Kapının sert bir şekilde çalmasıyla başımı ayna tarafından kapı tarafına çevirmiştim.

"Tanrım! Ne zaman çıkmayı planlıyorsun?"

Bağıran kişi jungkook ile ortak arkadaşımız olan yoongiydi.
Tekrar bi süre aynaya baktıktan sonra ağır adımlar ile yüzümü kurulamak için kopardığım iki dal parça peçeteyi çöp kovasına atıp kapıya doğru ilerledim kilidi açıp dışarı çıktığıda yoongi hyung derin bir nefes vermişti.

"Şükürler olsun "

Dediği şeye göz deviridim. O ise daha birşey söylemeden bana sadece gülümseyip içeri girmişti. Yoongi hyungun kapı kitleme sesiyle oturma odasının kapısına doğru ilerledim.

Tanrım hiç girmek istemiyordum derin nefesler alıp vermeye başladım. saçlarımı geriye doğru tarayıp şekil vermeye çalışırken adımlarımı oturma odasına doğru ilerlettim.

Bu hareketimle birilerinin işini yarım kesmişim gibi görünüyordu, resmen benim evimde sevdiğim adam bir kadını öpüyordu. Kalbimde hissettiğim acı ile yutkunmak bile zor geliyordu.
Sinirden ellerim uyuşmaya başlamıştı bile ikiside bana sadece boş gözlerle bakıyordu ama ben sadece jungkook'un gözlerine odaklı kalmıştım, ki etkisinden de çıkmak epey zordu elbet.

"Hey taehyung iyi misin? Neden bana öyle bakıyorsun?"

Neden mi sana öyle bakıyorum jungkook? Bunun cevabını sana emin ol ki vermek çok isterdim ama seni kaybetmek beni o kadar korkutuyor ki adeta nefes alamaz hale geliyorum. Hayatımdan gitme ihtimalini göze alamazdım. Seni hiç görmemektense arkadaş kalmamız ve senin birşeyleri bilmemen daha sağlıklı olurdu benim için. 

"Y-yok bişey ben rahatsız ettim galiba"

Dedikten sonra odanın çıkışını hedef kestirmiştim. ta ki jungkook'un sesini duyana kadar. Konuşmaya başlamasıyla durup onu dinledim.

"Sorun yok taehyung gel otur."

Bir süre arkam dönük şekilde durdum. Sesini duymak bile kalbime iyi gelmiyordu, etkisi bu kadardı bende işte. Yüzüme sahte bir gülümseme takınıp arkamı döndüm.

"Ohh.. peki o zaman "

Dememle siyah koltuğa doğru ilerledim ve önceden oturduğum yere oturdum yüzümde hala sahte gülümseme ile onlara baktım. ikiside şaşırmıs gibi bakıyorlardı, herhalde gideceğimi düşünmüslerdi. ama kendi ellerimle jungkook'u başkasının eline bırakmazdım.

dead beautiful : taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin