ayyy geldim geldimm.
neler oldugunu ogrenecegiz birazdan
umarim seversiniz arkadaslarim
ben yine heycanlandim😩 -bayilmak-
iyi okumalaaaar🙇🏻♀️....
yoongi
korkuyordum. hemde deli gibi korkuyordum. sabah onu görmek istemezken şimdi bir an önce onun yanına gidip bedenini sıkıca sarıp sarmalamak istiyordum. nasıl bu noktaya gelmiştik biz? gerçekten bu acıyı çekmemiz gerekiyor muydu?
gerçekten hiçbir şey bilmiyordum.
gözyaşlarım art arda yanaklarımdan süzülürken arabanın ön kısmındaki yan koltuğunda oturmuş jungkook'un yanına varmayı bekliyordum. taehyung gelmişti benimle. sinirliydi ama ağlayarak jungkook'a gitmek istediğimi söyleyince kabul etmişti. o da çok sinirliydi jungkook'a. hepimiz öyleydik. bana bir şey söylemeselerde fark edebiliyordum.
"tek başına gidebilir misin?" kafamı onaylar anlamda sallayıp burnumu çekmiştim. ev görüş alanımıza girdiğinde kalbim ağrımaya başlamıştı. onu kötü bir hâlde bulmaktan çok korkuyordum.
taehyung arabayı evin önüne park ettiğinde merdivende oturan önceden jungkook'un gösterdiği ama daha tanışma fırsatı bulamadığım iş ortağını görmüştüm.
hızlıca arabadan indiğimde o da merdivenden kalkmıştı. "jungkook iyi mi?" omuzunu bilmiyorum dercesine kaldırıp indirmişti. cebimdeki anahtarı çıkarıp kapıya ilerlemiştim. "burdayım, hyung" arkadan bağıran taehyung'un sesini duyduğumda kafamı hafifçe sallamıştım. ellerim titriyordu ve bu lanet anahtar yerine girmiyordu. "ben yapayım" arakmdaki iri beden yanıma geldiğinde anahtarı ona vermiştim. kapıyı hemen açtığında derin bir nefes alıp içeriye girmiştim.
"jungkook!" evin içinde bağırdığımda bir ses vermesini beklemiştim. gözlerim alt katta gezinmiş her odaya bakmıştım. yoktu. üst katta olmalıydı. hızlıca merdivenlerden çıkıp direkt odasına yönelmiştim. kapalı kapıyı açarken derin bir nefes almıştım. korku duygusu tum bedenimi sarmıştı. onu ne hâlde bulacaktım, nasıl bir tepki verecektim? ayakta bile durmak zordu benim için. ona iyi gelebilir miydim ki?
dayanamam diyordu. asıl ben dayanamazdım onsuzluğa.
kapıyı açtığımda yatağında cenin pozisyonda yatmış, olduğu yerde küçülmüştü. elleri kullaklarındaydı. hemen yanında büyük bir içki şişesi ve peçeteler vardı.
"tanrım" yanına ilerleyip yatağın üzerine oturduğumda yavaşça ellerini tutmuştum. "burdayım. burdayım aşkım." sıkıca yumduğu yaşlı gözlerini açtığında bin parçaya bölünmüş gibi hissetmiştim. tanrı aşkına kaç saattir böyleydi? kıpkırmızı olmuş, ağlamaktan şişmişti gözleri.
kalkmaya çalışırken ona yardım etmiştim. oturur pozisyona geldiğinde öylece gözlerimin içine bakmıştı. "gitme benden yoongi." ağlamaya başlamıştı bir anda. içim gidiyordu. onu ilk defa bu hâlde görüyordum. ve gerçekten neyin onu bu denli yıktığını merak ediyordum.
bedenini hemen kollarım arasına çekip sıkıca sarılmıştım. saçları arasına birkaç öpücük bırakırken sakinleşmesi için saçlarını okşamaya başlamıştım. "yanındayım. hiç gitmem senden jungkook. seninle varım ben sadece seninle son olacağım." jeon jungkook kollarımın arasında küçük bir çocuğa dönmüştü. ağlayışları arasında mırıldanıyordu ama ben onu anlayamıyordum. sadece o seslice ağlarken ben sessizce eşlik edebiliyordum.
içli ağlayışları kalbimi sızım sızım sızlatıyor, nefes almamı zorlayacak şekilde boğazıma büyük bir yumru oturuyordu.
"yanındayım aşkım." daha sıkı sarıldı boynuma. bende aynı şekilde karşılık verdim ona. bilsin ve hissetsin yanında olduğumu. "asla bırakmam seni." hıçkırıkları devam ederken düşünmeden edemiyordum. hamile olduğum için mi bu hâle gelmişti gerçekten? bir bebeğimizin olmasını bu kadar çok mu istemiyordu?