SMUT VARMIS OYLE DEDILER!!!!...
yoongi
heycan ve geçmek bilmeyen o on beş dakika...
en başından beri beklediğim o gün gelmişti sonunda. jungkook birazdan buraya gelecek ve biz mühürlenecektik. bunu düşünmek kalbimin hızla çarpmasına neden oluyordu. hamilelik döneminde duygularımı normalin üzerinde yaşadığım için şu an heycandan bayılacakmışım gibi hissediyordum.
jungkook'un dediği gibi hiçbir şey yapmadan usluca yatağımıza oturmuş gelmesini bekliyordum. aslında üzerimdeki ayıcıklı pijamalarımı çıkarsam iyi olabilirdi. tüm ortamı bozabilecek kadar tatlıydı. ama üzerimdeki her şeyin jungkook tarafından çıkarılması fazlasıyla hoşuma gittiği için böyle duracaktım.
iki elimde belirginleşen karnımın üzerindeyken arada saate bakıp derin nefesler alıyordum. aylardır bekliyor, sabrediyordum ama şu dakikalarda sabretmek daha zordu cidden.
heycanım ve gerginliğim yüzünden ne yapacağımı bilemezken duyduğum kapı sesiyle gözlerim kocaman olmuştu. saniyeler içinde odamızın kapısı açıldığında jungkook'u görmemle istemsizce yutkunmama engel olamamıştım. yoğun feromon kokusunu almamla şimdiden başımı döndürmeye başlamıştı. "bir an gelmeyeceksin sandım" koyu gözleri hareket eden dudaklarıma odaklıydı sadece. göğsünün hızla kalkıp indiğini bu mesafeden fark edebiliyordum. benim gibi heycanlıydı.
"geldim." bu ses... jungkook'la ne zaman bir ilişkiye girecek olsak artan feromonlarıyla birlikte bir anda gözleri değişirken seside daha kalınlaşıyordu. nefes kesiciydi. bana doğru yaklaşmış tam önümde durup hafifçe eğilmiş yanağıma uzunca bastırmıştı dudaklarını. ardından elini karnıma yaslamıştı. "vereceğimiz küçük rahatsızlık için şimdiden özür dileriz küçük hanım." kıkırdamama engel olamamıştım. "küçük bir rahatsızlık olacağından biraz şüpheliyim" geri çekilirken gülen taraf bu sefer jungkook'du. küçük olmayacağını biliyordum. bu yüzden geriliyordum ya.
"ilk önce konuşmamız gerekiyor" demişti ciddileşirken. buna gerek yoktu çünkü ne diyeceğini kelime kelimesine biliyordum. "hiç gerek yok bence. vakit kaybetmeyelim bu daha önemli"
"acıyacağını biliyoruz yoongi. ama bu acı kötü hissetmene neden olursa beni durduracaksın. sancın olursa ya da rahatsız olursan gerçekten bana söylemen gerek. anlaştık mı?" kafamı onaylar anlamda sallamakla yetinirken jungkook parmaklarını çenemin alt kısmına yerleştirip nazikçe kafamı kaldırıp kendisine odaklanmamı sağlamıştı. "anlaştık mı?" kaşları havalanmış bir şekilde cevap bekliyordu. bu konularda fazla inatçıydı gerçektende. "anlaştık jungkook."
"güzel." gözlerimin içine bakarken elleri üstlüğümün eteklerine gitmişti. ona ayak uydurarak kollarımı kaldırmış üstümü çıplak bırakmasına izin vermiştim. üstlüğü öylece bir kenara atmış ardından ikimizde bakışlarımızı karnıma indirmiştik. kızımız bizi her şeyden alıkoyabilecek tek kişiydi.
"sanki bizi izliyormuş gibi hissediyorum."
"izlemese bile anlayacağına eminim jungkook."
kafasını iki yana sallayıp kendine gelmeye çalışmış yeniden gözlerime odaklanmıştı. "çok güzelsin."
"jungkook tanrı aşkına saçmalamayı keser misin? buna alışık değilim." iltifatlara alışıktım tabii ki de. kast ettiğim şey hızlı ve sert ilerlememizdi. şimdi yüzüme masumca bakarken gerçekten odaklanamıyordum. bundan ikimizinde fazlasıyla gergin olduğunu anlayabiliyordum.
"hamilesin aşkım. yavaş ilerlemeliyiz."
"bunu istemiyorum."
parlayan gözlerine bakmış sağ elimle yanağını kavrayıp yüzlerimizi daha da yakınlaştırmış dudaklarını öpmüştüm. Ayırmamıştık dudaklarımızı. Alt dudağımı emerken bende üst dudağını emiyordum.