Merhabalar, bölüm resmimiz ve bölümün şarkısı medyadadır. Döngüye almayı unutmayın...
İyi okumalar :)
*******************
Nico, Will ve Mint sıcaktan çökmüş halde bir bankta yarı uyur yarı uyanık otururlarken çevredekilerin garip bakışlarını çekiyorlardı.
Dört gündür Girit'in altını üstüne getirmişlerdi fakat hiçbir şey bulamamışlardı. Bulabildikleri tüm harabeleri ziyaret etmişlerdi, ki Mint söylemeliydi Girit harabelerden ve tarihi mekanlardan geçilmiyordu.
Bu tabiki iyi bir şeydi tabii binlerce harabeden oluşan bir yerde bir harabe aramıyorsanız.
Girit'e geldikleri gün gittikleri Knossos Sarayına tekrar gitmeye karar vermişlerdi. Yapabilecekleri bir şey yoktu zaten.
Üçü de zorla yattıkları banktan kalkıp üstlerini silkelediler. Mint sıcak havadan dolayı gömleğini beline sarmıştı, Will'in hırkası omzundan sarkıyordu, Nico ise hala pilot ceketinin içindeydi.
Kamptan ayrıldıktan sonra Mint'in üzerindeki soğukluk azalmıştı. Kendini daha az uzak, daha fazla yakın hissetmişti. Nico ve Will'in gezdikleri dört gün boyunca bitmek bilmez didişmelerinin de bunda faydası vardı. Mint'i güldürmeyi her seferinde başarıyorlardı.
"Önce yemek yiyelim." dedi Will. Nico gözlerini devirdi. "Amma boğazına düşkünsün Solace."
Will kaşlarını kaldırdı fakat cevap vermedi.
"Yiyelim, acıktım ben!" dedi Mint.
"Aç olmadığın bir zaman söyle bana Mint."
Mint ellerini havaya kaldırdı. "Yok ki memur bey." dedi Will'in koluna girerken. Arkasına baktığında Nico'nun dudaklarının gülümsemeye benzer bir şekilde kıvrıldığını görmüştü. Will ve Nico arasında bir çekim olduğunu şimdi yanından geçtikleri yaşlı teyze bile anlayabilirdi.
Will kapıyı açtı ve Mint ona göz kırparak önden geçti. Will kapıyı Nico da geçsin diye ayağıyla kapıyı tuttu. Nico elleri ceplerinde arkasından geçerken omzu sırtına süründü. Will'in vücudu gerilirken Nico'nun yüzünde bir gülümsemenin hayaleti dolaşıyordu.
Mint çoktan bir masaya oturmuş önündeki menüden ucuz bir şeyler bakıyordu. Nico gelip onun yanındaki sandalyeye oturdu. Will de kapıyı kapatarak Nico'nun karşısına oturmuştu.
"Tostlar menüdeki ucuz ama güzel şeylerden biri." dedi Mint. Karnı salçalı tost istiyordu fakat Yunanistan'da nasıl salçalı tost bulsundu?
Nico "Tost dışında bir şey yiyor musun sen?" diye sordu.
Will "Bende ilk tanıştığımızda çok sordum kendime, yiyormuş inanabiliyor musun?"
"Tabii ki tosttan başka şey yiyorum ama tost favorim. Özellikle salçalı olursa."
"Neden?" diye sordu Nico haklı olarak. Kimsenin favori yemeği tost değildi.
Mint'in gözleri menüdeki tost resmine daldı. "Annemin memleketinde çok güzel salçalı tost yapıyorlar. Onun en sevdiği yemek. Yıllar sonra benim de en sevdiğim yemek oldu." Biraz durakladıktan sonra ekledi. "Neredeyse iki yıldır oraya gitmedik, gitmedikçe de içimdeki tost özlemi arttı." Gülümsedi.
Garson yanlarına geldiğinde Will ve Nico da Mint'e uyarak kaşarlı tost ve limonata söylediler. Yemeklerini yerken bir yandan da ilk gittiklerinde saraydan aldıkları bir broşürü inceliyorlardı.
Sarayın ünlü fresklerinden, kraliçenin odasındaki seramik anforalardan ve Minos'un ziyaretçilerini kabul ettiği küçük giriş salonuna baktılar. İlk başlarda fresklerden bir ipucu bulabileceklerini düşünmüşlerdi fakat saatlerce aynı resme baksalar bile bir şey bulamamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Nanesi ||OC x Leo Valdez||
Fanfiction"Kabul olunan için bir yolculuk Karanlık ve aydınlık sunacak dostluk Başlarken bitecek ve tüm ateşler sönecek Okçu kaybolurken edecek aşık Delphinus yalnız yüzerken dört olacak bir Çürürken zarafet, kaybolacak fecir Çark çözül...