Çalılıklar kollarını keserken koşmanın pek de iyi bir fikir olmadığı kesindi. Ama hayatın parmaklarının ucundan kayıp giderken "Dur ya, bir iki dakika dinlenelim." diyemiyorsun. Hayatın dinlenmeye pek ihtiyacı yoktur ya, anladın sen. O bir tanrı misali uyumaz, dinlenmez, sana ihtiyacı yoktur ama senin ona ihtiyacın vardır. Aslında, bunun tanrılar için tam tersi olduğunu Mint sonradan öğrendi. Tanrıların çoğu zaman sana ihtiyacı vardır, seninse onlara yoktur. Birde bunu tanrılara anlatmaya çalış!
İşte Mint bir salaklık yapıp bunu denedi.
*****************************
Sabah her şey normaldi. Uyandı, lanet ederek yataktan kalktı, her ergen kitap karakteri gibi salakça hareketler yaptı ve en sonunda kahvaltıya indi. Ne düşünüyordu? Gerçek olmak gerekirse neden kahvaltıda yumurta yediklerini, dramatik olmak gerekirse neden yaşadığını.
"Ey, gönlümün imparatoriçesi, hayat nasıl gidiyor?"
"Ey, garip kızım, hayat harika, senin?"
"İyidir. Şey anne birazdan Will gelecek, okula yürüyeceğiz-"
Tam o sırada harika bir zamanlamayla zil çaldı ve Mariebelle kapıyı açtığında Will'in renkli gömleği ve gıcır gıcır garip sesler çıkaran parmak arası terlikleriyle karşılaştı.
"Merhaba Mariebelle hanım, Mintle yaşamak çok zormuş diyorlar, doğru mu?"
Mariebelle gülerek cevapladı "Tabii, ne demezsin!" İçeriden Mint'in muzip sesi duyuldu. "Hey, benle yaşamak size bir lütuf bi kere! Ne zorluğumu gördünüz ayol?"
"Mesela," dedi Will. "Şu an?"
"Canım, sanki 'ayol' demezsen dediklerin daha ciddi duyulacak." dedi Mariebelle, bir yandan da bahar havasına rağmen hafifçe buz tutan cam pervazını endişeyle gözlüyordu.
Mint "Yok be anne, ne alaka. Ben her zaman ciddiyim." dedi dudaklarını büzüp kaşlarını çatarken. "Ayol." Aralarında hafif bir gülüşme geçerken Casey de aralarına katılmıştı.
Casey dünyaya 45 derecelik bir açıyla bakan ve yürüyen tatlı, kısa boylu bir insandı. Tekrar ediyorum, insandı. Hehe!
"Neyi kaçırıyorum acabaaaa?" dedi son sözcüğü hafifçe uzatarak.
"Sen bir şey kaçırmıyorsun canım ama biraz daha saçmalarsak siz okulu bende aklımı kaçıracağım." dedi Mariebelle Mint'i itekleyerek.
"Az önce içerdeydim vee şimdi kapının önündeyim."
Bu yürüyüşe her sabah yapmasına rağmen Mint için hala işkenceydi. Şimdi sıcacık yatağında olmak vardı. Uyumak vardı. Yüz hatları artık silik, kıvırcık saçlı birini hayal etmek vardı. Ağlamak vardı. Evet, biraz dramatikleşmiş olabilir ama kıvırcık çocuk da az değildi bana kalırsa. Okulun demir kapısını geçtiklerinde Mint acısın belki de yüzüncü kez kabullendi. Okulun bitmesine az kalmıştı zaten canım, bu demir kapıyı üç ay görmeyecekti, kıvırcık çocuğu aklından uzaklaştıracaktı, uzaklaştırmalıydı. Sadece bir 170 gün kalmıştı...
Ders coğrafya. Yaşasın, diye geçirdi içinden. Tam uyumalık ders. Öğretmenleri 1.50 boyunda 70 yaşını aşmış kızıl saçlı bir kadındı. Hayır, neden? Mint'in aklına gelen sorulardan biri buydu. Kadın, git emekli ol, git tatile, git dinlen, git ayol!
"Meridyenlerin tersine olan ve onu bir daire gibi tamamlayan terimin adı neydi?"
Bilmem, diye düşündü Mint. Senin bilmen gerekmez mi? Will parmak kaldırarak cevaplamıştı. "Antimeridyen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Nanesi ||OC x Leo Valdez||
Fanfiction"Kabul olunan için bir yolculuk Karanlık ve aydınlık sunacak dostluk Başlarken bitecek ve tüm ateşler sönecek Okçu kaybolurken edecek aşık Delphinus yalnız yüzerken dört olacak bir Çürürken zarafet, kaybolacak fecir Çark çözül...