"Hani bir ömrü daha benim için ölmeye yaşayacaktın? Vaz mı geçtin.. sevgilim?"
- ⭐ -
Felix duyduklarıyla gözlerini açtı ve bir an duraksadı. Ardından arkasını döndü ve menajerinden pasaportunu isteyip ekledi. "Rahatsız hissediyorum, yolculuğa çıkamayacağım, biletimi iptal edebilir misiniz? Taksiye binip dönebilirim şimdi."
Menajerin onaylamasıyla çantasını giyip Hyunjin'in kolundan tutup havalimanından çıktı ve bomboş bir sokağa sürükledi. Burada ikisinden başka kuş bile uçmuyordu. Karşısına geçti ve ifadesizce baktı suratına.
Hyunjin onun sessizliğinden endişelenerek elini tuttu ve "özür dilerim." Dedi ancak Felix elini geri çekti ve gözleri dolarken bağırdı. "Ne özründen bahsediyorsun?!"
"Bildiğini bilmiyordum Felix. Ben kaderin tekrarlanmasından korktum."
"Ne yapacaktın?! Yine uzaklaşıp beni öylesine öptüğünü, aslında hiç bir şey hissetmediğini mi söyleyecektin?! Yalnızca rahatça uyumak isteduğini mi söyleyecektin yine?! Kaçacak mıydın tekrar?!"
"Felix-"
"Hayatım boyunca! Hayatım boyunca seni özledim ben. Sen başkasını öperken ben senin dudaklarını diledim. Bana her dokunduğunda kalbimin nasıl hızlandığını, Jeongin yerine gruba geldiğimde bana sevgilin için nefret kusarken canımın nasıl yandığını biliyor musun? Bana çıkma teklifi ettiğinde yeniden doğmuş gibi mutluydum ama tepki bile veremedim. Nasıl kabul edeceğimi düşünürken sen geldin ve onu öptün, ben ilk kez bu kadar hayal kırıklığına uğradım Hyunjin."
"Senin de çok farkın yok ki Felix." Dedi Hyunjin ve ellerini onun omuzlarına koyup onun seğiren gözlerine bakarak ekledi. "İlk kez lisede karşıma çıktın, daha o zamandan bana hatırladıklarını söyleseydin belki başta güler geçerdim ama kesinlikle bir başkasıyla birlikte olmazdım, rüyalarıma girip durdun, saçmaladığımı düşünerek Jeongin'le çıktım ve tekrar karşılaştığımızda rüyalarım artar diye sana katlanamadım. Biraz önce benim yaptığım da çok yanlıştı, affedilemez ama bana söylemediğin için yaptım bunu. Hatırlamadığını düşünüp tekrar seni riske atmak istemedim, senin yaptığın gibi."
Felix onun dedikleriyle bir süre sessizce baktı yüzüne. Ağlıyordu ama titremiyordu. "Beni hiç özlemeye vaktin olmadı, ben doğduğumdan beri özlerken.. hiç böyle hayal etmemiştim."
"Özlemeseydim rüyalarıma girer miydin Felix? O patlamayı hatırlıyorum, canın yanacak diye ne kadar korkmuştum, birlikte ölüyoruz, kaderi bozduk diye de çok mutluydum. Bir kez daha dirilmek istemedim biliyor musun? Bir ömür daha yaşayıp sensiz ölmek istemedim çünkü. Şimdi düşünüyorum da nasıl sensiz yaşayabildim onca yılı?"
Çantasını bir kenara bıraktı Felix ve bir kaç adım yaklaştı Hyunjin'e. Hıçkırıkları boğazından taşarken, "sonunda hatırladığın için teşekkür ederim." Dedi ve başını yere eğdi. Hyunjin'se onun sıska bedenini sarmaladı ve gözyaşlarını göğsüne boşaltmasına izin verirken kendi titreyen sesiyle ekledi. "Bu kadar geciktiğim için özür dilerim lix.."
Bir anlığına yalnızca sarılmışlardı. Felix sakinleşip, ona sarılmaya doyana kadar ayrılmadı Hyunjin ondan. Sarıldıkça hissetmişti, o sevgilisinden yıllarca ayrı kalmıştı, koca bir ömür boyunca. "Gerçekten özür dilerim." Diye geçirdi içinden gözlerini kapatıp.
Ayrıldıklarında, aralarındaki ilişkinin tam olarak ne olduğunu sormuştu Felix ancak Hyunjin mahçupça başını yere çevirip, bir cevap vermeyince gözlerini açtı ve tekrar ağlamaya yakın sesiyle konuştu. "Neden cevap vermiyorsun? O zamanki gibi sevmiyor musun beni? Tecavüze uğradım diye mi? Yoksa Jeongin'i daha mı çok seviyorsu-"