Kahvaltı masasında hepimiz sessiz bir şekilde yemek yemeyi sürdürdüğümüzde bakışlarım sürekli her ikisinde dolanıyordu. Dorian bakışlarını tabağından hiç ayırmadan yemeğini yerken Conrad Dede'nin ona baktığımı hissetmiş gibi bana bakmasıyla göz göze gelmemiz bir olmuştu. Gözlerimi kaçırarak tabağımdaki patates ezmesi ve haşlanmış yumurtayı yemeye devam ettiğimde Conrad dede ağzını silerek ayağa kalkmıştı. Onu izlemeye başladığımda yavaş adımlarla eve ilk girdiğimde gördüğüm bitki dolu masasına ilerlerken ''Lexi bugün köyü dolaşrak etrafı tanımayı ve öğrenmeye ne dersin?'' demesiyle çatalımı bırakarak ''Aslında bu harika olur. Evin içinde durmaktan gerçekten sıkılmaya başlamıştım.'' dememle kurduğum cümleyle beraber elimle ağzımı kapattığımda Conrad dede kısık sesle gülmeye başlamıştı.
Masasındaki otları karıştırıp öğütürken ''Utanmana gerek yok. Senin dünyandan çok farklı bir yere kolay uyum sağlamanı beklemiyorum zaten. Ama senin için birkaç uğraş yaratabilirim.'' dediğinde ayağa kalkarak ona yaklaşmaya başladım. Sarımsağı tokmağıyla kuvvetli bir şekilde ezmeye başladığında yanına bir sandalye çekip oturarak yaptığı şeyi izlemeye başladım. Sarımsağı tokmakla kuvvetli bir şekilde ezip çok geçmeden sulandırdığında onu pirinç bir kaba boşlattı ve biraz pırasa alarak küçük küçük doğramaya başladı. Doğradığı parçalarıda aynı tokmak yardımıyla iyice ezdiğinde onu dikkatli izleyişim hoşuna gitmiş gibi ''Geldiğin yerde de bir şifacı mıydın?'' demesiyle dikkatimin dağılmasıyla Conrad dede'nin suratına bir an için boş boş baktıktan sonra başımı sallayarak yeniden onun yaptığı işi izlerken ''Aslında pek sayılmaz. Şifacılık, sağlık eğitimleri alan insanların yapabildiği bir şey geldiğim yerde. Ben bitkiler üzerine eğitim aldım. Hangi bitkiler ne işe yarar, nerelerde bulunur, ne tür işlevleri var... Ama bitkilerin ilaçlar için kullanılması her zaman ilgimi çekti ve kendime ufak tefek denemeler yapmıştım.'' diyerek sustum.
Conrad dede bu sefer arkasındaki raftan şişeye benzeyen bir kabı alarak tıpasını açtığında burnuma dolan üzüm kokusuyla, şişenin içindeki sıvıyı pirinç kaba boşaltmasını izledim. Şişeyi yanına bıraktığında şişeye uzanarak derince kokladığımda tereddütle ''Üzüm şarabı mı bu?'' diye tereddütle konuştum. Benim bunu tahmin etmem onu keyiflendirmiş gibi ''Tam üstüne bastın genç bayan.'' diyerek bu kez bir başka şişeye uzandı. Şişenin tıpasını açmadan önce ''Burnunu kapatsan iyi olur. Bu hiç hoş bir koku olmayacak.'' diyerek tıpayı açmasıyla odaya yayılan keskin kokuyla beraber midem bulanmaya başlamıştı. Ellerimi burnuma götürerek ''Bu da ne böyle? Berbat kokuyor!'' dediğimde Conrad dede'nin bu kokuya son derece ifadesiz oluşu beni şaşırtmıştı. Sıvıyı dökerek miktarından emin olduktan sonra ''Öküz ödü ya da safra kesesindeki öd sıvısı desem anlar mısın genç bayan?'' diye sormuştu. Şişeyi kapattığında Dorian'ın tahta pencere kapaklarını sonuna kadar açarken temiz havayla beraber rahatlamıştım. Her birini aynı kabın içine doldurduktan sonra karıştırmaya başladığında biraz da olsa katılaşan şeye bakarak şüpheyle ''Bir tür krem mi yapıyorsun?'' diye sordum. Dorian sonunda konuşmaya dahil olmak istermiş gibi bana gözlerini dikerek ''Conrad dede köyün şifacısıdır. Köyümüzden sorumlu olan krallık , merkeze uzaklığımız yüzünden köye bir doktor göndermeyi reddediyor. Gönüllü olarak ise buraya bir doktor bile gelmez. Yoksulluk ve fakirlik içinde yaşamaktansa, zengin kasabalarda olduğundan daha pahalıya ilaçlar satmayı terih ediyorlar.'' demişti. Sesinden bu duruma karşı ne kadar öfkeli olduğu anlaşılıyordu.
Yeniden Conrad dede'ye dönerken ''Ama bu adil değil. Her insan doktora gitmeyi hak ediyor. Bu yalnızca zenginlerin hakkı olamaz.'' dememle Conrad dede piriç kabın ağzını kapatırken ''Ama olan bu ve elimizden bir şey gelmez.'' demişti. Bu durumu kabullenişi Dorian'ı sinirlendiriyor gibiydi. Conrad dede pirinç kabı bir köşeye koyduktan sonra küçük bir kase alarak içine ekşi kokusu olan bir sıvıyı doldurmaya başladı. Ardından bal dolu kaseyi eline alarak sıvının içine bal dökmeye başladığında bir yandan da onu karıştırmasını izliyordum. Sıvı hızla macun kıvamına geldiğinde bana bakmadan ''Bunu karıştırmaya devam et de bir sonraki ilacı hazırlamaya başlayayım.'' demişti. Ocak olarak düşündüğüm yöne ilerlediğinde Dorian'a karşı ''Dorian, ocak.'' dediğinde Dorian hiç beklemeden odunların başına geçmiş, bir şeyle uğraşmaya başlamıştı. Çok geçmeden tahtanın yanık kokusu evi doldurduğunda, Conrad dede elinde muzla geri gelmişti. Yerde duran bir kovayı alıp, kazana biraz döktükten sonra muzları sokarak parçalamaya başlamış, kaynamaya başlayan suyun içine atmaya başlamıştı. Ben macunu karıştırmayı sürdürürken, Conrad dede muzları doldurduğu kazanı karıştırırken ''Sanırım macun kıvamına ulaştı. Ağzını bezle kapatır mısın?'' diye sorduğunda onaylayıp masanın üstündeki küçük temiz bez parçasını kasenin ağzına kapatarak sarmaya başladığımda Dorian kaseyi elimden alarak bir sepete koymuştu. Conrad dede'ye yaklaşarak ''Bu ne için?'' diye sorduğumda bana bakmadan ''Elizabeth uyku sorunları çekiyor. Bu su onun geceleri daha rahat uyumasını sağlayacak.'' dediğinde kaynayan suya bu kez muzun kabuklarını parçalayarak atmaya başlamıştı. Ardından yeniiden karıştırdığında kısa süre sonra kazanı ateşin üstünden alarak bahçeye çıkmak için ilerlemeye başlamıştı. Onun peşine takıldığımda bana bakmadan ''Masamın yanında bir süzgeç var, onu getirir misin?'' dediğinde onaylayıp masasına koştum ve süzgeçi alarak yeniden bahçeye çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözcü: İki Dünya'nın Kaderi
Ficção CientíficaAnlık görüler giderek kontrol edilemez bir hal aldığında son noktayı, ona destek olan tek kişinin gizemli cinayeti koydu. Artık o işlemediği bir cinayetin aranan suçlusu ve elinde tüm bunların açıklamasını yapmak için kullanabileceği tek şey bir ade...