Bana dokunan ellerle beraber artık insan olmayan dedektifin bana dokunduğunu anladığımda korkuyla "Yardım edin lütfen! Sakın bana dokunma!" diye bağırarak ona vurup kendimi ileri attığımda benim çabalarım hiçbir işe yaramamıştı.
Kıskaç gibi sıkı sıkıya tutulan kollarımdan kaçışım engellendiğinde gözlerimi sıkıca kapayarak karşımdaki şeytani görüntüyü görmemeye çalıştım. Sonunda o tanıdık ses "Lexi, benim." dediğinde gerçekten o olup olmadığını görmek için başımı çevirdim. Dorian sorgulayan bakışlarla bana bakmayı sürdürürken, karşımda çömelmiş aynı yüz seviyesine inmemizi sağlamıştı.
Dorian'ı görmenin rahatlığıyla gerilen kaslarım gevşediğinde ona doğru dönüp ismini fısıldamıştım. Bir yanım onu yeniden görmenin sevincini ve huzurunu yaşarken, bir diğer yanım hala o korkunç şeytani dedektifteydi. Mavi gözleri sanki kararır gibi olduğunda bakışını bir an kaçırıp sakin bir şekilde "Neyden kaçmaya çalışıyordun?" diyerek direk konuya girdiğinde gözlerim dolmaya başlamıştı. Benim bağırışlarıma Conrad dede de gelmiş, şaşkınlıkla etrafta Dorian'ı ararken "Dorian orada ne oluyor? Lexi'nin sesini duyduğumu sandım."dedikten hemen sonra bakışları bizi bulmuştu sonunda.
Kısık gözleri şaşkınlıkla kocaman olduğunda endişenmiş gibi "Tanrı aşkına... Lexi burada ne işin var?" diyerek bana yaklaşmaya başlamıştı. Az önce ki yaşadığım olayın etkisiyle titremeyi sürdürsem de bunu belli etmemeye çalışarak beni tutup sindiğim duvar köşesinden kaldırıp salonun kenarında ki sert koltuklara oturtmalarına izin verdim.
Conrad dede hemen yanıma oturup elimi tutarken Dorian mutfağa gidip biraz su doldurup yanıma geri gelmiş, su dolu çömlek kabı bana uzatmıştı. Elinden alıp soğuk suyu içerken Conrad dede sonunda o merak ettiği konuya giriş yapmıştı.
Elimi güven vermek ister gibi sıkarak "Burada ne işin var Lexi? Geri gitmek istediğini ve gelmeyeceğini sanıyordum." dediğinde gözlerimi kapatıp düşünmeye çalıştım. Zorlukla "Ben de öyle sanıyordum Conrad dede." diye mırıldandım. Benim bu şekilde mırıldanmamla Dorian yeniden "Ne olduğunu anlat bize." demişti. Sesi her ne kadar emrivaki olsa da onun da merak ettiğini biliyordum.
Başımı öne eğerek "Eve gittim ve ailemi topladım. Bir gün boyunca nerede olduğumu sorduklarında onlara her şeyi anlattım. Başka bir Dünya'ya gittiğimi, bu kartın yardımıyla yaptığımı ve sizlerle tanıştığımı söyledim onlara. Ama bana inanmadılar. Hatta dinlemek bile istemediler. Üstümde ki kıyafetlerden dolayı madde kullandığımı bile düşünmüş olabilirler. Sonra polisi çağırdılar. Ona ilaçlarımı kullanmadığımı söylediler ve o benim kapatılmam gerektiğini, kontrol altına alınmam gerektiğini söyledi. İnanabiliyor musunuz? Bana şizofren olduğumu ve ilaç kullanmak zorunda olduğumu söylediler. Ama ben ne gördüğümü çok iyi biliyorum. Sizler varsınız ve gerçeksiniz. Değil mi? "diyerek onlardan bir onay bekledim. Dorian sessizlik içinde beni dinlerken Conrad dede hızla" Elbette varız! Sen onların kızısın. Sana inanmaları lazım! " diyerek kollarını salladığında hafif gülümsemiştim.
Dorian şüpheyle "Bunun yüzünden dolu gözlerle yeniden buraya gelmiş olamazsın. Seni buraya iten asıl olay neydi? " dediğinde bakışlarımı ona çevirdim. Mavi gözler bir kez daha ruhumu ele geçirip beni okumaya başladığında usulca "Haklısın. Orada yaşadığım şey benim Dünya'ma ait olmayan bir şeydi." diye konuşmaya başladığımda Conrad dede bir anda ciddiyetle beni izlemeye başlamıştı.
Usulca "Onlar bana inanmayıp, eve polis geldiğinde kendimi odama kapadım ve polis odamın kapısına gelip biraz konuşmak istediğinden bahsetti." dediğimde o an ister istemez zihnimde canlandı. Kararan hava, beni ele geçiren huzursuzluk hissi...
Bakışlarımı Dorian'ın beni dikkatle inceleyen bakışlarına çevirip onun gözlerine bakarak konuşmayı sürdürdüm.
Ses tonumu sakin tutarak " Kapıyı deli gibi yumruklama başladı ve konuşurken sesi kendi sesinin dışına çıktı. Tüylerimi diken diken ediyor, sesi beni korkutarak ruhumu ele geçiriyor gibiydi. Önce benim şizofren olduğumdan konuştu ama daha sonra arkadaşımın cinayetini benim işlediğimi ve kanıyla zevk aldığımı söyledi. Ama yemin ederim o ben değildim. Arkadaşım beni aradığında ben evdeydim. Onu öldürmem imkansız. Ama o bana bunu beni yaptığımı söyledi. Beni de aynı şekilde öldüreceğinden bahsedip durdu. Ve sonra benden kartı istedi. Kapıyı kırıp üstüme koştuğunda seni düşündüm Dorian. O an gerçekten beni o şeyden koruyacağına inandım. " dememle Conrad şaşkınlıkla" O an Dorian'ı düşündün ve buna ihtiyacın vardı. Bu yüzden kart seni direk olarak buraya getirdi. " diye lafa girmişti. Sanki bir şeyleri yeni anlamış gibiydi.
O an aklıma kartı görüp görmedikleri gelmişti. Telaşla üstümde ki kıyafetin ceplerinde kartı ararken Conrad dede şaşırmış gibi" Ne oldu? " dediğinde aradığımı bulmuştum. Kartı kaldırıp birkaç saniye bakıp onlara çevirip" Kartı görüyorsunuz değil mi? Üstünde ki resmi görüyorsunuz değil mi?"diye sorduğumda her ikisi de beklediğim gibi olumlu cevaplamıştı.
Çaresizce gözlerim dolduğunda" O halde neden? Aileme bu kartı gösterdim ve onlar bunun boş olduğunu söylediler." diye umutsuzca konuştuğumda Conrad dede şaşırmış gibiydi. Dorian anlamamış gibi" Ama sen onların çocuklarısın. Onlar göremezken sen nasıl oluyor da görebiliyorsun? " dediğinde usulca" Ben evlatlığım. Beni yetimhaneden aldıklarında çok küçüktüm. Ve o zamanlarda şizofreni tanısı konulmuştu. Çünkü her zaman başkalarının göremediklerini görür, duyamadıklarını duyardım. Ama bu normal bir şey! Herkesin hayali arkadaşları olur. " dediğimde ikisinin de bana katılmadığı aşikardı
Conrad dede geri çekilirken" Ama bu nasıl olur? " diye kendi kendine fısıldadığında bir şey sorguladığı kesindi. Merakla" Ne oldu? Sorun ne? "diye sorduğumda Dorian usulca" Sen o kartı görebiliyorsun çünkü buraya aitsin. " demişti. Onun bu dediğiyle olduğum yerde kaldığımda şaşkınlıkla "Bu ne demek oluyor?" diye yeniden sordum. Dorian bu kez daha açık bir şekilde " İki ihtimal var. Kartı görüyorsun çünkü sen zaten bu Dünya'da doğdun. Ya da burada doğan birisinin soyundan geliyorsun. Her iki şekilde de köklerin buraya ait. Asıl soru şu ki seni kim, neden diğer Dünya'ya gönderdi?" diye sorduğunda beynimde dedikleri yankılanıyordu. Buraya mı aittim? Bu mümkün müydü?
Belki de o haklıydı? Burada yapılan o sihir, gördüğüm o görüntüler beni şaşırtmıyor, şaşkınlık yaşamıyordum. Belki de içimde bir yerlerde bunun varlığını gerçekten bilmemdi...
Ancak bu düşünceler sonunda bir şey fark edebilmiştim. Ellerimi kaldırarak" Bir saniye! "diye telaşla bağırdım. Her ikisi de bana döndüğünde" Bu kartı diğer Dünya'dan kimse göremez mi? Bu kesin mi? " diye sorduğumda Conrad dede onaylanmıştı. Sırtımdan aşağı bir ürperti yayıldığında korkuya kapılmış olsam da bunu belli etmeden karta bakışlarımı çevirdim.
Usulca" O zaman sanırım başım bir şekilde belada. Çünkü o dedektif bu kartı biliyordu. Bu kartı görüyordu ve kartı ona vermemi istedi. Hatta sizi de biliyordu. Ben ona sizden bahsetmedim ama o direk olarak sizin isimlerinizi söyledi."dediğimde Dorian'ın yüzü hızla değişmişti. Bana yumuşak, meraklı bakan gözler şimdi tehditkar olmuş ve ölüm kıvılcımları yayıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözcü: İki Dünya'nın Kaderi
Bilim KurguAnlık görüler giderek kontrol edilemez bir hal aldığında son noktayı, ona destek olan tek kişinin gizemli cinayeti koydu. Artık o işlemediği bir cinayetin aranan suçlusu ve elinde tüm bunların açıklamasını yapmak için kullanabileceği tek şey bir ade...