12

64 6 1
                                    

Dizlerimin üstünde öylece dikilip, daha fazla acı beklerken kısa süre önce elimde hissettiğim o yanma ve batma hissini bile hissedemez olmuştum. Avucumdaki kaşıntı ve batma geçince gözlerimi aralayıp neler olduğuna bakmaya çalıştım. Etrafı saran yanık kokusu ve kısa otların üstünde tüten kesik dumanları fark edince başımı çevirip askerleri aramaya çalıştım ama etrafımda hiçbirini göremeyince arkamda Suzzie'ye döndüm.

Gözlerinden yaşlar akmış, suratı kıpkırmızı olmuş, korkudan kendini arkamda küçük bir top gibi yapmıştı. Yeniden önüme döndüğümde yerde askerlerin botları ve kılıçlarını fark ettiğimde, gözlerim cevap arar gibi Dorian'ı bulma umuduyla etrafı taramaya başlamıştı. İleride Dorian sonunda bakışlarımı yakalamış bir şekilde bana bakarken, çevremizdeki köylüler hala yaşayan akrabalarına yaklaşıp onlara yardım etmek için çabalamaya başladıklarında, Suzzie'nin annesinin can havliyle kızına koşarak benden uzaklaştığını fark ettim. Suzzie'ye doğru uzanarak 'O iyi, değil mi?' diye sordum.

Sanki herkes benim bir şey dememi bekliyormuş da, ben konuşunca sırasının onlara geldiğini düşünmüş gibi kalabalık ve kan gölünün arasından birisi 'O bir cadı.' demesiyle nefesim kesilmişti. Cadı mı? Sinirle 'Ne?' dediğimde bu sefer bir başkası 'Orada ne yaptığını gördünüz mü? Bu bir büyüydü.' demişti. Başımı sallayarak 'Saçmalıyorsunuz. Bu büyü değildi, ben de bir cadı değilim.' diyerek konuşmaya başlamıştım ki bu sefer çoğunluğun fısıltılar arasından 'O bir cadı. Bir büyü yaptı. Eve gidelim. Onu burada istemiyorum.' tarzında konuşmalar işittiğimde kendimi savunmak için ağzımı açacaktım. İnsanların bakışlarında fark ettiğim nefret ve korkuyu görebilmiştim. Ben ne dersem diyeyim, beni dinlemeyeceklerdi. Orada olan şeyi ne ben ne de onlar açıklayabilirdi ve bu beni çıkmaza sokuyordu.

Beni işaret eden parmaklar, bana dikilmiş nefret ve korku bakışlarına daha fazla dayanamayarak arkamı dönüp burada güvende hissedebildiğim tek yer olan Conrad dedenin kulübesine koşmaya başladığımda arkamdan hala fısıltıları duyabiliyordum. Kırık olan kapıyı kapatmak için uğraşıp sonunda aralık bırakarak odama girip kapıyı korkuyla kapatıp arkasına oturup beklemeye başladım. Sanki tüm köy halkı peşime düşüp bana saldıracakmış gibi uzun bir süre kapının arkasında, bir köşede ellerimi dizime dolayarak öylece oturdum.

Güneş batıp, karanlığa gömüldüğümüzde bile orada öylece bekliyordum. Şimdi ne olacaktı? Beni bir kazığa bağlayıp ateşe mi vereceklerdi? Bu düşünce ile ürperirken o anı yeniden düşünmeye çalıştım. Suzzie'yi çektiklerinde kılıç arasına ben girmiştim. Elimi ileri uzatıp onlara durmalarını söylediğimde, elimde hissettiğim keskin acıyla avucumun nasıl yandığını hatırlıyordum.

Avucumu çevirip bir süre inceledim, ancak ne kesik ne de çizik görünüyordu. O zaman o hissettiğim acının kaynağı nereden gelmişti? Hele o sıcaklık? Ateş mi? Nasıl yok olmuşlardı? Köylülerin dediği gibi bir cadı olmam imkansızdı. O zaman sebebi neydi?

Cebimdeki sertliği hissedip elimi oraya götürdüm ve kartı çıkardım. Kartın üstündeki resme bir süre baktım. Şimdi tek seçeneğim bu kart gibi görünüyordu. Bir şekilde beni orada kurtarmıştı. Ama neden? Kart bana gelmiş olmalıydı çünkü kartı veya onu bana gönderen kişiyi ilgilendiren bir şeyler vardı. Öyleyse bu isteği yerine getirene kadar, ölmeme izin vermeyecek demekti. Ama ne istiyordu?

Çaresizlik içinde karta bakmayı sürdürürken, pencereye atılan taş parçasıyla yerimden sıçradım. Taş, pencere kenarında duran vazoyu parçalayarak yere düştüğünde kuşkuyla pencereye bakmaya devam ettim. Bir taş parçası daha içeri fırlatılmadan önce birilerinin "Köyümde cadı istemiyorum!" dediğini işittim, çok geçmeden de kaçtıklarını duydum.

Yavaşça ayağa kalkıp pencereye yaklaşıp, kendimi açığa çıkarmadan dışarıya baktım. Köylülerden sağlam evlerine girebilenler içeri girmişti, yıkık dökük evlerin köşelerinde ise kıvrılarak saklanan insanları görebiliyordum. Benim yüzümden bu hale gelmişlerdi. Aileler benim yüzümden ayrılmış, evsiz kalmışlardı. Onlara yardım etmem lazımdı. Kendimi affettirmem gerekiyordu.

Gözcü: İki Dünya'nın KaderiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin