3. Bölüm

58 7 0
                                    

"Neyi bu kadar dert ettin anlayamıyorum. Belgelerden birinin kaybolduğu falan yok ki!"

Odanın atmosferi bir anda gerildi.

Sekreter, şaşkınlık içinde çocuğa baktı, "...Ne?"

"Ortada çalınan belgeler falan yok, başkanın suikastçı tarafından öldürüldüğü de yok. Hem zaten bunları herkesten iyi biliyorsunuz, ne de olsa başkanı öldüren sizsiniz. Değil mi Bay Sekreter?"

Sekreter başını yana eğdi, ağzı beş karış açıktı.

"Ne?" Başını biraz daha eğdi ve tekrarladı, "Ne?" Sekreter, idrak edemiyordu anlaşılan, başını yine eğdi ve yine tekrarladı;

"...Ne?" Başını o kadar yere eğmişti ki her an kafası kopup zemine düşebilirdi.

"Neden aynı şeyi üç kere söyledin ki? Yemin ederim, yetişkinler kesinlikle bir boka yaramıyor. Bunun arkasında senin olduğun ve suikastçıya komplo kurduğun apaçık ama şu ihtiyar hiçbir şey yapmıyor. Bir de koruma olacak, görevini yerine getirmiyor ki! Ah, eğer annem burada olsaydı, çoktan seni bağlayıp pencereden dışarı atmıştı."

Fukuzawa çocuğun söylediği şeyleri tam anlamıyla idrak edemedi, ifadesini bile değiştiremeyecek kadar şaşkındı. Başkan suikastçı tarafından öldürülmemiş miydi? Suçlu karşısında duran sekreter miydi?

"Bu çok saçma-"

Aklına gelen düşünceler, cümlesini tamamlamasını engelledi. Onu rahatsız eden birtakım şeyler vardı- gözden çıkarılamayacak kadar büyük kopukluklar. Suiakstçı, oldukça ustaydı. Gözleri kapalıyken bile öldürme içgüdüsünü sezebilecek kadar ustaydı. Bu kadar yetenekli biri, başkanı pencereden dışarı iterek mi öldürürdü? Diyelim ki yaptı, bunu çıplak elleriyle mi yapardı? Başkanın kıyafetlerinde suikastçının on parmağının onunun izi de vardı... Ayrıca, kattaki güvenliğe yakalanması... Bunlar gerçekten fazlaydı.

"Şimdi anladın mı, ihtiyar?" dedi çocuk, memnuniyetle gülümseyerek. Adeta Fukuzawa'nın aklını okuyordu.

"N-neden öyle bakıyorsun Fukuzawa? Lütfen, sadece o çocuktan kurtul! Söz, ödemeni de artıracağım. O çocuğun işleri daha da mahvetmesine izin verme. Şirketin kaderi-"

"Evlat, suikastçının suçlu olmadığını neden düşündüğünü anlayabiliyorum. Fukuzawa soğukkanlılığını yeniden kazanmıştı. Yüzünde en ufak bir duygu belirtisi yoktu, sakindi. "Ama kurbanın kıyafetlerinde suikastçının on parmağının da izi vardı. Bunu nasıl açıklayacaksın? Sadece bit çocuk olabilirsin ama elinde yeteri kadar kanıt olmadan birisine 'katil' demene göz yumamam."

"Şaka mı yapıyorsun? Yoksa bu bir sınav mı? Söyleyeceğim her kanıt için artı puan mı alacağım? Ne aptalca bir sınav türü... Ah ahhh, şehir sahiden tuhaflıklarla dolu."

"Delilleri göster," dedi Fukuzawa. Sesi birazcık sertti. Bu şekilde konuşmak, onun karşısındakine samimiyet gösterme şekliydi.

Ancak Fukuzawa'nın samimiyet dolu sert ses tonu odanın atmosferini yumuşatmaktan çok, germişti. Termometredeki sıcaklık değeri bile birkaç derece düşmüş olmalıydı. Sıradan bir sokak serserisi bu sesi duysa ağlaya ağlaya kaçabilirdi.

Anlaşılan samimiyet anlayışını değiştirmeliydi.

"Ah... Şey, o halde açıklayayım." Çocuğun ses tonu ciddileşmişti. Pencereyi kapattı ve anlatmaya başladı. "Bay Sekreterin ilk yaptığı şey, başkanı pencerenin yanına çağırmaktı. Başkan pencerenin önüne geldiğinde de onu aşağıya itiverdi."

"Bu çok saçma-"

"Buraya sadece 'yetkili personel girebilir' değil mi?" Çocuk, öfkeden köpüren sekreteri duymazdan gelerek devam ediyordu. "Suikastçı ne kadar deneyimli olursa olsun, en üst kata kimseye çaktırmadan gelebilmesi, pencerenin oraya kadar başkana farkettirmeden gelmesi saçma değil mi? Bu odaya kadar gelebilse bile, odaya girdiği an başkan onu farkederdi. Masasının olduğu yerden kapı rahatça gözüküyor. Parmak izleri suikatçı başkanı zor yolla fırlattığı için oluşmuş olmalıydı, ittiği için değil. Arada büyük fark var. Odaya girmeden öncesinfe duymuştum, kurbanın kıyafetlerinde suikastçının on parmağının da izi vardı değil mi? Bu, başkanın itildiği ana kadar kendisini tehlikeden hissetmediğini gösterir. Boş yaptım, sözün özü katil başkanın-"

Dedektiflik Ajansının Anlatılmamış Kuruluş HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin