"Eh, içerde koltuklar doluyor olmalı." Murakami sandalyesinden halktı. "İşinde profesyonelsin değil mi? Profesyonelsen, herkesin güvende olacağına emin olabiliriz demek. Sana güveniyoruz!"
***
Bundan sonra Fukuzawa diğer oyuncularla da konuştu ve benzer soruları sordu. Gösteride yer alacak on iki oyuncu vardı. Başrol Murakami dahil beş erkek yedi kadın.
Tiyatronun boyutu sebebiyle, herkese özel soyunma odası yoktu. -Başrol Murakami hariç.- Diğer bütün oyuncular büyükçe bir soyunma odasında toplanmışlardı.
Fukuzawa, gösterinin yarısının Murakami'ye ayrıldığını öğrendi.
Bir oyuncu, "Gerçekten inanılmaz bir aktör." dedi. "Bu aslından tek kişilik bir gösteri. Bizden çok çok daha fazla repliği var ve hatta bir dövüş sahnesi bile var," dedi makyajını kontrol ederken. "Oyun yazarı Kurahashi ile bire bir birçok görüşme yaptı. Gelirin büyük ölçüsü ona gidecek herhalde. Hatta birinin onu marangozda bile replik çalışırken gördüğünü duydum."
Fukuzawa başka bir oyuncuya olayları sordu.
Biraz daha yaşlı bir aktör programa bakarken "Kimse aslında birinin gerçekten öldürüleceğine inanmıyor" diye yanıtladı. "Sonuçta eğlence sektöründe çalışıyoruz. Kıskançlık duyulmuştur elbet. Gruba tapan fanatikler bile var. Her bir tehdit için endişelenecek zamanımız yok. Kabul, sadece bir figüranım, bu yüzden beni öldürmenin bir değeri olmazdı. Oyuncu kadrosundan ölüm tehditleri alacak biri varsa o da Murakami'dir. Bir sürü hayranı, takipçisi var."
Oyuncu gülümsedi, ancak başka bir oyuncu kaşlarını çattı. Oyuncu büyük, gümüş renkli peruk takmıştı ve makyajını düzeltiyordu. "Dürüst olmak gerekirse, -tanrı korusun- sözde öldürülecek kişinin, katilin kim olduğunu bildiğine eminim."
"Ne demek istiyorsun?"
"Oh, biliyorsun..." Aktris göz kırptı. "Burası küçük bir endüstri, değil mi? İnsanlar bir araya geliyor... Ayrılıyorlar... Buradaki birileriyle sorun yaşayanlar vardır illaki. Belki sevgili olmuşlardır, ayrılmışlardır veya onun gibi şeyler. Kimin öldürülecekler listesinde bir ya da iki kişi yok ki?"
"Liste mi tutuyorsun?" Fukuzawa ona sordu, ama o sadece kıkırdadı ve sorudan kaçtı.
Umarım bu küçük bir aşk meselesinden ibarettir de kimse ölmez, diye geçirdi Fukuzawa.
Fukuzawa, bu sabah sekreteri öldüren suikastçıyı düşündü.
Ya ölüm tehdidini yapan o kalibrede bir suikastçıysa? Fukuzawa herkesi koruyabileceğinden emin değildi: seyircileri, oyuncuları, Ranpo'yu ve kendini.
Herkesi dinledikten sonra soyunma odasından çıktı. Koridorda yürürken düşündü.
Suikastçı bir yetenek kullanıcısı olsa bile bire bir dövüşte onu haklayabilirim, ancak ne kadar yetenekli olursam olayım, bunca insanı tek başıma koruyabilir miyim emin değilim.
Fukuzawa kendisini suikastçı yerine koydu. Kapıdaki dört polis olmuş olmamış farketmezdi, içeriye rahatça girer, öldüreceği adamı öldürür ve kargaşadan faydalanarak çıkabilirdi. Ama iş koruma kısmına geldiğinde, herkesin güvende olacağından emin olmak için kendisi ile aynı becerilere sahip 5 kişi gerekirdi. Meslekteki adaletsizlik işte.
Oysa tiyatroda 5 Fukuzawa yoktu. Fukuzawa herkesi koruyabileceğinden kuşkuluydu. 100 den fazla kişiyi korumak zorundaydı, suikastçı ise sadece bir kişiyi öldürecekti. Suikastçı için tek gerekenler yeterli güç, açıklık, ve yeterli alandı. Korumak için gereken güç ile saldırmak için gereken güç arasında bir dengesizlik vardı. Terazi bu hususta taraf tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dedektiflik Ajansının Anlatılmamış Kuruluş Hikayesi
Cerita PendekAnimenin 4. sezonunun ilk bölümlerinin uyarlandığı roman olan "The Untold Origins of the Detective Agency" nin çevirisidir.