7

244 29 23
                                    

3 Yıl Önce

Tüm kahraman takımını toplamış bir konuşma yapmak üzereydim. Hawkmoth bir çok kahramanın kimliğini öğrenmiş ve bu tehlikeli bir hal almıştı buna artık son vermeliydim.

"Evet sizi buraya toplama sebebim bazılarınız artık mucize sahibi olamayacak. İsmini saydıklarım hariç diğer herkes mucizekerini bana  teslim edecek. Başlıyorum Viperion, Queen Bee, Rena Rouge, Carapace ve Ryuko. Diğerlerinden mucizeleri teslim alacağım. Beni her zamanki yerlerimizde bekleyin."

Kara kediye döndüm. Bakışlarımız orta yolda çakıştığında ona kenarda konuşmamız için kaş göz yaptım. Bulunduğumuz çatının bir çatı ilerisine atlamış konuşmak için bacanın arkasına geçtik.

" Kedi bunun doğru karar olduğuna eminsin değil mi? Yanlış bir şey yapmak istemiyorum. Çünkü bu çok riskli."

"Emin ol leydim her bu mucizeleri almasaydık asıl o zaman riskli olurdu."

Şimdi~~~

Ne kadar ordaydım bilmiyorum. Görüşüm bulanıklaşmıştı, etraf soğuk, karanlık... Belki ilerde ayrılabilirdik, anlaşmazlıklarımız olabilirdi. Ama daha hemen hemen bir haftadır çıkıyorken böyle bir olay...bilmiyorum. Lanet olsun her şeye, keşke görmeseydim dedim içimden,normalde bunu başka biri yapsa suratına bir tane indirir arkama bakmadan giderdim. Neden kara kediye karşı böyle bir şey hissediyordum, neden görmemeyi diliyordum? Ondan beklemediğim için mi? Bilmiyorum.

Ben hiç bir şey bilmiyorum. Böcek telefonumdan gelen sesle kendime geldim. "çifte kumrulardan" gözümü ayırdım. Kimin aradağına baktım.

Ne?

Ekranın üstünde "Kediciğim 🐾" yazısını görmemle dondum kaldım. Tahminimce on saniye kadar boş boş baktım. Telefonu açtığımda dudaklarımdan titrek bir nefes çektim. "A-alo?"

"Leydiiiim! Çok çok özür dilerim, bir türlü dönüşmeye fırsat bulamadım. devriyeyi bitirdin miii? Yoksa beraber devam edelim!"
Kara kedi telefonun diğer ucundan şen şen konuşurken ben gözlerim dolu  şekilde olduğum yerde duruyordum. Burda ne işler dönüyordu?

Gerçekten çıldırmış olmalıyım. Omuzuma dokunan elle irkildim ve refleks olarak savunma amaçlı arkamı döndüm." Hey hey benim," sevgilim...  "senden yanıt alamayınca yerini tespit ettim ve geldim. Neden cevap vermedin vee" bacanın arkasından etrafa bakındı "birinden saklanıyormuş gibi duruyorsun?"
Nasıl yani arkamdakini görmüyor muydu? "S-sen, a-ama nasıl?" arkamı döndüm. Hiç bir şey yoktu. sadece dolunayın çatıları aydınlattığı ışığı vardı.

"Sen!" bakışları bana döndü. "A-az önce orda... ryukoyla...." anlamaz ifadeyle bana bakıyordu " Ryuko? Ne olmuş ona?"

"B-ben az önce, yani s-sen ve ryuko buradaydınız." gözlerini bir kaç defa kırpıştırdı. "Ne? Hayır ben daha yeni dönüştüm." gözlerimi yere diktim. Hayal mi görmüştüm? Ya da aklımın bana oynadığı bir oyun muydu bu?

"Leydim biraz yorgunlultan hayal görüyor olabilir misiniz?" dedi aklımı okumuşcasına. Ellerimi tuttu dudaklatına götürdü. "Haklısın galiba... Biraz yorgunum."

İçten gülümsedi bana. Sevdi beni gözleriyle, yansımamı gördüm göz bebeklerinde. Bana bakarken sevgiden o kadar büyüyordu ki kara delik gibi içine çekiyordu her şeyi. "Devriyeyi bitirmediniz umarım. Sizinle vakit geçirmek istiyorum şeker hanım." sessizliği iyi ki bozdu. Çünkü ben bozamazdım.

Elimden tuttu çekiştirmeye başladı. Ona diyemedim ki belinden kavradığın kızı doyumsuzca öpüyordun diye.

En son devriyeyi bitirdiğimizde gözlerden uzak bir çatıda durduk. Kara kedi bir kaç atıştırmalık getirdi. Bende üşümememiz için üstümüze pike getirdim. Atıştırmalıkları yerken bir yandanda sohbet ediyorduk. Benim aklım hala gördüğüm görüntüde olmasına rağmen.

"Leydim." karton bardaktaki sıcak sütlü kahvemden bir yudum alarak ona döndüm "Hmm." bana bir şey söyleyleyecekti ama ondan önce dudaklarıma bulaşan kahveye bakıp güldü. Beklemediğim ani hareketle elimi tuttu ve öne atılarak dudaklarımı sıcacık ıslak diliyle birleştirdi.  Hızlıca yaladı dudaklarımı, dilini bir süre dondurma emer gibi hareketlendirdi. Kalbim yerinden çıkacaktı, gözlerim kaydı dayanamadım. İçimde yangınkar koptu. Karnıma tanımadığım bir hissiyat girdi. Kelbekler uçar deniyor ya hani. Haklılar. Bunu anladığını varsayıyorum ki dudakları gerildi. Gülüyordu. Son bir dil darbesiyle dudaklarımı ıslattı.

Benden ayrıldığında diliyle dudağım arasında salyadan ince bir köprü oluştu. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir de ben baktım tadına. Yanaklarımın yandığını hissediyordum. Kalp atışlarımın duyulmaması için çaba sarf ediyor bunun sonucunda da nefeslerim sıklaşıyordu.

"Diyorum ki bence birbirimizi daha iyi tanımalıyız." Ha? Ne?" tanımak, ne? A-az önce ne yaptığının farkında mıydı? Daha önceki ilişkilerimde bu kadar ileri gitmediğimi bilmiyordu. Karşı taraf dopal olarak hep bana sarılmak, öpmek hatta daha ileri şeyler yapmak isterdi. Ama ben hep kaçardım. Kimseyi dokundurtmamıştım kendime. Garip bir şekilde kara kedinin bana dokunmasından rahatsızlık duymuyordum.

"Mesela ben sana sorular sorsam, sen de bana."  bakışlarım yeşillerine çıktı. "Ama kim-" sözlerim yarıda kaldı. "Kimliklerimizi deşifre edecek sorular sormayız." ona onaylarcasına başımı salladım.

Önce yediklerimizin çöplerini bir poşete topladık. Pikeler üstümüze alıp oturacağımız sırada beni kendine çekti ve kucağına yatırdı. "Böyle daha iyi." Çok utandım ama hoşuma gitti, huzurluydum. Bende sarıldım ona, saçlarımı okşarken konuştu "Ben başlıyorum." gülümsedim. "Merak ediyorum en sevdiğin rengi, yemeği, tatlıyı." kıkırdadım ve başımı ona kaldırdım " Ne ya niye gülüyorsun?". "Hiç, ilk olarak pembe rengi çok seviyorum, ratatouille yemeğine bayılırım, sanırım tatlı olarak da makaron favorim."

" Vaay pembe demek. Ben daha sert renkler seversin diye tahmin etmiştim."

"Öyle mi? Neden?"

"Bilmem öyle bir imaj çizdin gözümde."

"Sıra bende o zaman. Senin en sevdiğin renk, yapmayı sevdiğin spor ne?"

"Hmm açıkcası yeşili severim bunu anlamak pek zor değil gibi. Bee basketbol ve eskrim yapıyorum, arada da kafar eserse fhtbol oynuyorum."

"Hee yani mucize kutusuyla oynadığımız futboldan sonra geliştirdin kendini. Hahahahhaha" kahkahayı bastım. Tanrım! O gün akumalanmış Chole'ye karlı meydan okumultuk eğer biz kazanırsak mucizesini bize devredecekti. Ama benim tatlı kedim topa elle dokunmuştu.

"Hadi ama o zamnlar futbolla ilgilenmiyordum. Nasıl oynandığını bile bilmiyordum."

Kıkırdayarak kafamı göğüsüne daha çok bastırdım. Kalp atışlarını dinledim.

"Hmm sıra bende." sesi uykuluydu. Buna rağmen hala devam ediyordu. O gerçekten mükemmel biri.

"Çok geç oldu bence  başka zaman devam edebiliriz. Evlerimize gidelim. Hı?"

"Iııııığğğğ ben burda kalcam." çocuk gibi tutturdu.  "Ama bak burda uyuya kalırsak en az iki hafta yataktan kalkamayız." ellerini belime atmasıyla reflekske sırtım gerildi. Sağ elinin baş parmağıyla okşarken sol eliyle belimi boydan boya sıvazsıyordu.

"Seninle olacaksam ben o yataktan kalkmamaya razıyım." kıstı Yeşillerini, yaklaltı bana yüzündeki çapkın gülümsemeyle. Gözlerimi devirdim ve üstünden kalktım. Elimi ona kalkması için uzattım.

"Hadi hadi. Gerçekten hasta olucaz."

"Sarılmadan mı gideceksin?" kollarını iki yana açtı. Ona yarım saattir sarılmam yeterli gelmemişti galiba. Kollarımı sırtına sardım kafamı göğsüne yasladım. Ama o anda uzak bir çatıdaki görüntü beni şoka uğrattı.

Benden ayrıldığında gülümseyerek gitti. Ama ben ona sarılırken aynı zamanda onu başka bir yerde gördüğümü söyleyemedim...

🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺

Size bir itirafta bulunacağım. Kitabı ana hatlarıyla belirkedim ama şu an yazdığım olayları tamamiyle plansız olarak yazıyorum. Ama şunu söylemeliyim. Gittikçe kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum. İlk bölümle bu bölüm arasında bence çok fark var. Sizleri seviyorum ve okuyan herkese çok teşekkür ederim<<333
Yazım yanlışım varsa affola.

GECELERİN AŞKI [Ladynoir] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin