Çağrı
Mavi geri dönmüştü. Yeniden buradaydı. Burada hiç iyi şeyler olmayacaktı. Yanımda duran Zeyno'ya baktım. O da bana bakıyordu. Mavi'yi gören Cemre yanımızdan gitmişti. Kaçmıştı. Korkuyordu. Bu bizi şaşırtmamıştı. Mavi tanışmak için Zeyno'nun yanına geldi. Elini uzattı.
" Merhaba, Mavi ben. "
" Zeyno. " dedi ve el sıkıştılar. Sonrasında Ali'nin yanına gitti. Tanıştılar. Ders zili çaldı. Sinan'la tanıştı. Daha sonra Mavi Müdür'ün odasına gidecekti büyük ihtimalle. Bizde sınıfa gittik. Zeyno ile yan yana ilerliyorduk.
" Cemre'nin ittiği kız o değil mi? " diye sordu fısıltıyla. Sesini sadece ben duymuştum.
" Evet. " dedim onun gibi. Sınıfa girdik. Cemre hiçbir şey olmamış gibi sırasında oturmuştu. Daha biraz önce kaçan o değildi sanki. Yerime oturdum. Ders zili çaldı. Felsefe hocamız sınıfa girdi ve ders işlemeye devam etti. Zeyno'ya göz ucuyla baktım. O da bana baktı. Kalbim maratona hazırlanırcasına atıyordu. Daha sonra önüne döndü. Hoca'yı dinliyordu. Kısa saç ona yakışmıştı. Gülümsedim. Sonra önüme döndüm ve dersi dinlemeye devam etttim. Son dersten sonra annemin evine gittim. Babamla kavga etmelerinden nefret ediyorum. Onları yan yana görmek bile istemiyorum. Sürekli kavga ediyorlar. Her kavga edişlerinde bana ve kendilerine işkence ediyorlar. Babam artık annemi sevmiyordu. Kim onu terk eden bir insanı sever ki? Bazen annemi bir daha görmek istemiyorum ama bana ihtiyacı vardı. İhtiyacı da yapmadığı anneliğini şimdi yaparak babamı kendine yeniden aşık etmek. Ona asıl ihtiyacı olan bendim ama o gitti. Şimdi de geri geldi. Babamın ona olan güvenini hiç sarsmamış gibi. Bu aşk değildi. Takıntıydı. Babam anneme asla dönmezdi. Neden zorluyor ki? Zeyno'nun hesabına bakıyordum. Annesiyle fotoğrafları vardı. Benim annemle neredeyse çocukluk fotoğraflarımdan başka fotoğrafım yoktu. Vefa ile olan fotoğrafında durdum. Kalbim vicdan azabı çekiyordu. Yok yere dövmüştüm onu ama kim olsa aynısını yapardı. Hazal'ı taciz ettiğini zannetmiştik. Sokaktan geçen her hangi bir insan bile olsa aynı tepkiyi verirdim. Daha sonra Ali ile olan bir fotoğrafı vardı. Ali'ye bakıyordu. Keşke bana öyle baksaydı. Kalbinin benim için attığını hissetmek bile midemde kelebekler uçuşturuyordu. Keşke şu an burada olsaydı. İddia umrumda değil. Zaten tüm niyetim onu korumaktı. Onu korumak istiyordum. Aslında o kendini korurdu. O kendini koruyabilecek bir kızdı. Telefonu komodine koydum ve yastığıma sıkıca sarılarak gözlerimi kapattım.
*
Zeyno
İçimdeki boşluk hissinden kurtulamıyorum. Babam gittiğinden beri içimdeydi. Beni içten içe bitiriyordu. Ali'ye olan hislerimi de ilk o zaman itiraf etmiştim kendime. Bileklerimdeki o izlerde o günlere aitti. Nefes alamıyordum o günlerde. Ölmeyi bile beceremedim. Ben korkaktım. Ölmeyi bile haketmiyorum. Gömleğimin düğmelerini iliklerken aynadan kendime baktım. Kravatımı boynuma gevşekçe bağladım. Saçlarımı taradım. Salık bıraktım çünkü saçlarım şu an toplayamayacağım kadar kısaydı. Çantamı aldım ve odamdan çıktım. Annem uyuyordu. Genellikle bu saatlerde uyurdu. Kendime kahvaltı hazırladım ve kahvalttı ettim. Ortalığı toparladım. Bu gün biraz erken kalkmıştım. Arap'ın ıslığını duydum. Annemi hiç uyandırmadan evden çıktım. Bisikletimi aldım.
" Günaydın. " dedim.
" Günaydın Kara Belam. " dedi Arap. Gülümsedim. Arap hayatımın her anında yanımdaydı. Aynı gün doğmuştuk. Ben ondan 11 saniye daha büyüktüm.
" Günaydın. " dedi Ali. Kalbim hızlanmadı. Artık eskisi gibi değildi. Eskiden onu her gördüğümde kalbim bir kuş gibi çırpınıp dururdu. Şimdi normal bir ritimde atıyordu. Onu artık sevmiyordum. O benim kardeşimdi. Birlikte okula gitmek için yola çıktık. Keşke Vefa burada olsaydı. Onu çok özledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartbreaks And Spaces · ZeyÇağ
Fanfiction" Siz, ikinizde aptalsınız! Birbirinizden hoşlandığınızı anlayamayacak kadar hemde! " Zeyno Sarı x Çağrı Koçak