Zeyno
Gözlerimi açtığımda Çağrı'nın kafasını hala daha göğsüme yaslamaya devam ettiğini gördüm. Bir eli sıkı sıkıya belimi sarmıştı. Bırakmak istemiyor gibiydi. Kafasını hafifçe kaldırmış bir şekilde uyuyordu ve kafası boynuma çok yakındı. Solukları boynuma çarpıyordu. Karnımda uçuşan kelebekler benim için zararlıydı. Aklıma zarardı. Kalbime zarardı. Çok masum görünüyordu. Gülümsedim. Onu seviyordum. Çünkü hiçbir erkekle yapmayacağım bir sürü şey yapmıştım onunla. İlk defa onunla öpüşmüştüm. İlk defa bir erkek bana sarılarak uyumuştu. İlk defa biri beni anlamıştı. Beni en çok anlayanın babam olduğunu zannederken beni en çok Çağrı anlamış. Ne ara seni sevdim Çağrı? Beni görüyordu. Bakmanın ötesinde bir şeydi sanki. Bende onu görüyordum. Sanki düşmandık ama çok iyi de anlaşıyorduk. Garipti aramızda olanlar. O beni neden sevdi ki? Beni babam bile sevmedi. Komodindeki telefonuma baktım. Saat sabah 7'ydi. Gözlerimi geri kapattım ama uykum gelmiyordu. Kalkabilirdim ama beni uyandığında yanında görmek istemişti. Uyumasam da gözlerimi geri kapattım. Yavaşça saçlarını okşadım. Kokusunu duyabiliyordum. Ucu olmayan bir deniz gibi kokuyordu. Saçlarını okşadığımda hafifçe göğsüme sindiğini hissettim. Bir kedi gibiydi. Gülümsedim. Uyku bedenimi tekrar esir aldı. O rahatlatıcı deniz kokusu da uykumu daha da getirdi ve ben tekrar uykuya daldım. Aralıklarla uyanıyordum ve geri uyuyordum. Onu izliyordum. Fazla güzeldi. Hem yakışıklı hem güzel biriydi. Ali'ye bile böyle hissetmedim ben. Artık beklemeyeceğim. O beni seviyor. Bende onu seviyorum. O'na da geç kalmayacağım. O uyurken saçlarına dudaklarımı bastırdım. Hafifçe kıpırdandı ve bana daha çok sarıldı. Mırıldandı. Gözlerimi kapattım yine.
Çağrı
Gözlerimi ağrı hissiyle açtım. Başım ağrıyordu. Kafamı kaldırdım. Zeyno'nun huzur dolu bir ifadeyle uyuyan yüzüne baktım. Göğsünden kalktım. Dün gece rüya değil miydi? Rüya kadar güzel, rüya olamayacak kadar gerçekti. Yatağa dağılan kıvırcık, kısa saçlarına baktım. Gülümseyen dudaklarına indi gözlerim. O mutlu oldukça bende mutlu oluyorum. Çok güzeldi. Hep güzeldi. Şu an onu öpsem ne olurdu ki? Onu ne kadar sevdiğimi göremiyor muydu? Gözlerimi ondan ayıramadığımı ya da Vefa'ya uşturucu verdiğim için onu haketmediğimi bilmemin ağırlığı altında ezildiğimin farkında değil miydi? Onu haketmiyordum. Kardeşim dediği Vefa benim yüzümden öldü. Vefa uyuşturucunun etkisiyle katile karşı koyamamış olmalıydı. Gülümsemem soldu. Sürekli bir şeyler oluyordu. Biz hep ayrılacakmışız hissine kapılıyordum. Eğer Zeyno bunu öğrenirse yüzüme bile bakmaz. Onu kaybetmek ölümden daha kötü. Gülümsemesi iyice genişledi.
" Günaydın. " dedi. Enerjik bir sesle. Hiç uykulu gibi değildi. Uyanık mıydı? Gözleri kapalıydı ama. Beni kandırdı mı yani? Allah'tan dışımdan konuşmadım. Konuşsam bu kadar mutlu olmazdı.
" Günaydın. Rüya değil miydi o? Sen ne zamandır uyanıksın. " dedim. Gözlerini açtı. Gözleri gözlerimi buldu. Hep böyle baksa olmaz mıydı?
" Değildi ve yarım saattir seni izliyordum. " dediğinde utandığımı hissettim. Demek beni izlemişti. Benim az önce onu izlediğim gibi. Benden hoşlanıyor mu acaba? Kesinlikle hoşlanıyor.
" Tabii sen komalık olana kadar içtiğin için rüya zannedebilirsin. Hatırlaman bile mucize. Barmen beni aradı. Bende seni buraya getirdim. Sende kalmam için bana yalvardın. Bende seni kırmak istemedim. " dedi gülümseyerek. Hiç anlayamadığım bir anda kafasını kaldırıp beni öptü. Yatağa geri uzandı. Beni üzerine çekmişti. Üzerindeki yerimi almıştım. Alt dudağını emdim. Tadı şeker gibiydi. Yine o daha sertti. Isırarak öpüyordu. En sonunda kendi kanım ağzıma geldi. Bu sefer bende onun alt dudağını ısırarak çekişitirdim. Kısasa kısas. Eli rahat durmadı. Boynumu okşadı. Soğuk değildi. Biraz daha sıcak bir tane sahipti artık. Benim vücut ısımın bir kısmı ona geçmiş olmalıydı. Onunda dudağı kanamıştı. Kanlarımız birbirine karıştıştığında boğuk ve kısık sesle inledi. Dudaklarımızı ayırdım.
" Beni sevdiğini söylemelisin artık. " dedim. Alt dudağını ısırdı. Sırıttı. Dudağında ufak bir iz kalmıştı. Benim izim.
" Seni seviyorum. " dedi. Bu sefer onu öpen bendim. Onu çok seviyordum. Kısa kısa öpücükler bıraktım dudaklarına. Soluksuzca öptü beni bu sefer. Kapı sertçe açıldı.
" Günaydın çifte kumrular, ne uyudu.... "
Ege bizi o halde görünce ellerini gözlerine kapattı.
" Oha lan sevişiyor muydunuz?! Ben daha bakireyim lan. Hızınız bin beş yüz yavaş gelin! " diyerek Deliha gibi bir tepki verdi.
Zeyno'ya baktım. Sinirle Ege'ye bakıyordu. Sinirlenince daha bir güzel oluyor sanki?
" İki dakika yalnız kalamıyoruz ki! " dedi Zeyno. Benimle yalnız kalmak için fırsat mı kolluyorsunuz yoksa Zeyno Hanım?
" Bir de kalsanız Bro'mu kötü emellerine alet edeceksin yani? " dediğinde iyice sıvıyordu bu salak. Sus artık anlamına gelen bir bakış attım.
" Çıksana oğlum dışarı! Seninle sonra görüşeceğiz! " diye bağırdım.
" Hayırlı işler. Bu anı o kadar çok bekledim ki. Nikahınıza beni şahit yapmazsan Çağrı seni mahvederim." deyip göz kırptığında Zeyno ona yastık fırlattı. Ege kapıyı kapayınca yastık kapıya çarpıp yere düştü. Zeyno güldü. Ege bizi yakıştırıyorsa biz o salakça iddiaya neden girdik? Ben Zeyno'yu korumak için o da bizi bir araya getirmek için mi girmişti?
" Sen Ege'nin kusuruna bakma. " dedim.
" Kalkalım mı artık? "
Üzerinden kalktım. O da oturdu. Sonra ayağa kalktı. Bende kalktım. Hırkasını alıp gideceksen kolundan tuttum. Bana baktı. Bende onu öptüm. Sırıttı.
" Demek benimle yalnız kalmak için fırsat kolluyorsunuz Zeyno Hanım. " dedim.
" Belki de. " dedi ve bana göz kırptı. Geri geri gidip kapıya yaklaştı ve dışarı çıktı. Onu cidden çok seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartbreaks And Spaces · ZeyÇağ
Fanfiction" Siz, ikinizde aptalsınız! Birbirinizden hoşlandığınızı anlayamayacak kadar hemde! " Zeyno Sarı x Çağrı Koçak