Jungkook:
**********Koltukta oturmuş ismini bilmediğim ama fazlasıyla güzel olan çocuğa bakarken istemsizce sinirlendiğimi hissetmiştim. Ona bunu kim yapmış olabilirdiki? O narin bileğindeki zincirler adeta oraya ait olmadığını bağırırcasına göze batarken çocukla ilk karşılaştığımda onu melek zannetmem aklıma gelmişti.
Fazlasıyla uzun olan siyah saçları cildiyle uyum içerisinde dururken düşüncelere daldığımı fark etmiş ve sormuştum"sana bunu kim yaptı?"
Gözleri şaşkınlıkla bir an açılsada sonrasını hüzne bırakmıştı. Üzgün gözlerini gözlerime çıkarttığında içimin titrediğini hissetmiştim. Buda neydi şimdi? Kendime gelmek adına boğazımı temizleyip tekrar sormuştum
"aynı dili konuştuğumuzu sanıyordum, cevap vermek bu kadar zormu?"
Anında gözlerini gözlerimden çekmiş ve titreyen sesiyle cevaplamıştı"bunu size söyleyemem" ardından karşımdaki koltuğa oturmuş ve üzerimi süzmüştü. Kıyafetlerime dikkatle bakarken gözlerinin parıldadığını görmüştüm. Üzerime gözlerimi çevirdiğimde her zaman giyindiğim siyah pantolon ve üzerimdeki beyaz, mavi ve kırmızı desenleri olan cekete bakmıştım. Bu kadar ilgiyle baktığı şeyde neydi. Aklıma kanayan omzum geldiğinde ona baktığını düşünsemde hızla yanıma gelip elini kıyafetimin üstüne attığında irkilmiştim. Ne yaptığını anlamaya çalışmak adına dikkatle onu izlerken gözlerini heyecanla gözlerime çıkartmıştı. Hayatım boyunca kimsenin gözlerinde görmediğim o heyecanı görmüştüm gözlerinde ve bende ne olduğunu bilmesem bile gözlerindeki heyecan sayesinde heyecanlanmıştım.
"ne yapıyorsun?" diye soğuk tutmaya özen gösterdiğim sesimle sorduğumda. Heyecanından hiç birşey eksilmeden konuşmuştu.
"bayım üzerinizdeki renk" cümlenin devamını beklerken yutkunmuştum.
"küçükken annemin gösterdiği renk adı.... "
"adı.." dediğinde nerden geldiğini bilmediğim bir cesaretle elimi küçük ve solgun elinin üzerine atmıştım.
"mavi"
"mavi"
İkimizinde aynı anda söylemesiyle ceylan gözleri iri iri açılırken bana bakmıştı.
"demek sizde biliyorsunuz" bu ne demekti şimdi maviyi bilmem garip birşeymiydi. Herşeyden öte geldiğimden beri bikaç kelimeyi zor bir araya getiren kişi karşımda heyecanla şakımaya başlamıştı.
"bayım peki bu?" dediğinde gösterdiği yere baktım. Kırmızıyı işaret ederken sordu
"bazen elim kesildiğinde bu rengi görüyorum "
"bayım bunun ismini biliyormusunuz?"
Neden ağlayacak gibi hissediyordum? Lanet olsun askerde bile ağlamamışken şimdi neden içim gidiyordu. Yani bu çocuk kırmızının ne olduğunu bile bilmiyormuydu. Düşündüğüm şeyle etrafa bakarken içimdeki kasvetin sebebini farketmiştim. Neden buradaki herşey siyahtı. Neden camların üstü kapalıydı ve neden bu çocuk kırmızıyı bilmiyordu.
"bayım yoksa sizdemi benim gibi bu rengin ismini bilmiyorsunuz" dediğinde içim kan ağlasada tebessüm etmiştim.
"hayır biliyorum meleğim" dediğimde karşımdaki kadar bende şaşırıyordum. Ömrüm boyunca arkadaşlarıma bile neredeyse mesafeli davranan ben neden şimdi küçük bir oğlan için bu şekildeydim. Neler olduğunu bilmesemde bildiğim birşey vardı. O da bu kişiyle mesafeli olmak istemediğimdi.
"o zaman ismi nedir?" diye tekrar sorduğunda tebesümümü dahada büyütüp
"bana bayım demeyi bırakırsan söylerim" demiştim. Gözlerini kıyafetimden uzaklaştırıp bana baktığında sakince sordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEEP/// <Taekook>
FanfictionLanetli bir şatoda zincirler içinde hapis hayatı yaşayan taehyung ve peşindeki casuslardan kaçarken kazara şatoyu bulan veliaht prens jungkook. ******* Bulunduğu şatoda siyahtan başka renk görmeyen çocuğa söz vermişti jungkook, ona yüzlerce yeni re...