Gözlerimi açtığım anda gördüğüm kağıt bana hatırlamak istemeyeceğim hatıralarımı hatırlattığında küfretmiştim.
"hayır bu sadece bir kağıt kötü düşünme" diye kendi kendime telkinde bulunduğumda ağladığımı yeni farkediyordum. Okumadan elime aldığım kağıtla birlikte aşağı kata koşturduğumda jungkooku mutfakta bulmayı ümit etmiştim.
Yoktu, ağlamam şiddetlenirken tüm evi koşarak aramaya başlamıştım.
Her yeri jungkookun adını bağırarak aramama rağmen bulabildiğim tek şey az evvel gördüğüm kağıttı.
Kağıdı okumaya kalmadan aklıma gelen şeyle pencereye koşturmuştum.
Lanet olsunki kapalıydı. Ağlamalarım artık çığlıklara dönüşürken başımı pencerenin kenarına geçirmeya başlamıştım. ağlamaya devam ederken büyük ev kapısına doğru koşmaya başlamıştım. Kapıdan çıkmıştı, lanet olsunki kapıdan çıkmıştı.
Kapının önüne gelmemle gerilen zincire aldırmazken el ve ayak bileklerimi kesmesini umursamamış kapıyı yumruklamaya başlamıştım.
Gitmişti, üstelik kapıdan çıkmıştı. Daha ona laneti bile anlatamamıştım. O da annem gibi beni unutacaktı. Çığlıklarım eşliğinde kapıya vurduğum sert yumruklarım sinirimi dindirmezken bileğimden süzülen kırmızı sıvıya baktım.
Korkarak elimdeki kağıda bulaşmasını önlemeye çalıştığımda çok geç kalmıştım. Çığlıklarım giderek yavaşlarken kağıdı açmış ve okumaya başlamışrım
Küçüğüm bu şekilde ayrıldığım için özür dilerim. Fakat merak etme en fazla 3 gün sonra tekrar yanında olacağım. Gece dışarıda durma, soğuk almamaya dikkat et, yemeklerini aksatma meleğim. Geldiğim zaman şu an yaptığım gibi yanaklarına ve o küçük burnuna öpücük konduracağım. Lütfen bana fazla sinirlenme
Unutma yaptığım her şey senin için meleğim.
Okuduğum şeyler ağlamamı iyice hızlandırırken iç geçirdim. Bilmiyordu. Hiç bir şey anlatamamıştım. Üzerimdaki lanetide evden çıktıktan sonra beni unutacağınıda, hiç bir şeyi.
Aynı annemi beklediğim zamanlarda olduğu gibi, gelmeyeceğini bile bile bir umut jungkooku bekleme düşüncesi ölümden bile beterdi.
3 gün demişti. 3gün.
3 gün içerisinde gelmeliydi.Yoksa ne kadar dayanabilirdim veya ne yapardım ben bile bilmiyordum.
Jungkookun anlatımıdan.
Oturduğum taş parçasından kalkıp az evvel ayrıldığım köyden satın aldığım atıma ilerlerken tekrar beynimi yoklamıştım.
Birkaç gün önce, peşime tekılan casuslardan kaçarken yaralanmıştım. Fakat sonrasına dair hiç bir anım yoktu. Yaralarım sarılmış ve büyük ölçüde iyileşmiştiler. Fakat muhtemelen bu sürede bilincim kapalıydı çünkü dün ormanın ortasında uyanmadan öncesini hatırlamıyordum.
Yaralarıma bakılırsa en az 1 hafta geçmiş olmalıydı.
Atım üzerinde ilerlemeye devam ederken uzaktan görünen şehirle tebessüm ettim. Ailem beni çok özlemiş olmalıydı.
Şehre giderek dahada fazla yaklaştığımda ağaçlar giderek azalmış ve düz toprak yol ortaya çıkmıştı.
şehrin etrafında gördüğüm yüzlerce asker şaşırmama neden olurken, beni fark eden bir asker bağırmış ve hepsinin etrafıma yığılmasına sebep olmuştu.
"efendim neredeydiniz 3 haftadır sizin için bakmadığımız yer kalmadı"
Askerlerden biri konuştuğunda gözlerimi iyice açmıştım. 3 hafta mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEEP/// <Taekook>
FanfictionLanetli bir şatoda zincirler içinde hapis hayatı yaşayan taehyung ve peşindeki casuslardan kaçarken kazara şatoyu bulan veliaht prens jungkook. ******* Bulunduğu şatoda siyahtan başka renk görmeyen çocuğa söz vermişti jungkook, ona yüzlerce yeni re...