"sende gitmeyeceksin değilmi"
hızla kafamı iki yana sallarken banyodaki soğuk mermerin üzerine oturmasını sağlamıştım. Ellerimle kafasını tutup hızlı bir şekilde cevap vermiştim.
"hayır seni asla bırakmayacağım. Nereye gidersen git cehenneme bile seninle birlilte gideceğim, tamammı" dediğimde karşımda halsiz ve kısık gözleriyle gülen çocuğun kıyafetlerini çıkartmaya başlamıştım.
Üst vücudu soymayı bitirdiğimde gözüme ilişen iz kaşlarımı çatmama sebep olurken elimi göğsünün ortasındaki izde gezdirmiştim. Ardındanda biraz alttaki kesik izi dikkatimi çektiğimde tekrar çenemin kasıldığını hissedebiliyordum.
Allah aşkına bu çocuk ne yaşamıştı vücudunda bu tarz izlerin olmasının sebebi neydi? neden kabuslarla uyanıyordu?
Her kim,
Her kim sebep olduysa ona dünyada cehennemi yaşatacaktım. Bu kötü düşünceler arasında çatılan kaşlarıma değen küçük ve sıcak parmakları hissettiğimde tekrar çocuğun yüzüne odaklanmıştım
Minik elleriyle çatılan kaşlarımı düzelttiğinde bayılmak üzere gibi gözükmesine rağmen büyükçe gülümsemişti. Boğazımdaki yumru ve dolan gözlerim belli olmasın diye hızla arkamı döndüğümde banyodaki suyu açmış ve ısısını ayarlamıştım.
Soğuktu, gönlüm onu üşürken görmeye rağzı değildi ama onun iyiliği için yapmam gerektiğini bildiğimden arkamı dönmüş ve diğer kıyafetlerinide çıkartmış olan küçüğümle karşı karşıya kalmıştım.
Başka zaman olsa saatlerce oturup izleyeceğim manzara şu an kalbimin ağrımasına sebebiyet verirken ellerimi uzatmış ve kucağıma gelmesini sağlamıştım. Ardından birkaç adım ötedeki küvete yürümüş ve onu soğuk zemine bırakmıştım.
Çıplak olmanın da etkisiyle tir tir titrerken ellerini bacakları etrafına sararak birazda olsa ısınmayı amaçladığında soğuk suyu üzerine tutmamla kaçmaya çalışmıştı.
Titriyordu, ve lanet olsunki bu görüntü kalbimin parçalanmasına sebep oluyordu. Kısık gözleriyle bana bakıp ellerini uzattığında sessizce konuşmuştu
"jungkook üşüyorum"
"siktir" diye söylendiğimde karşımda bana ellerini uzatan çocuğa karşı direnemeyeceğimin bilincindeydim. Ellerini doğrudan bana uzatırken onu kucağıma almamı isteyen bir çocuk gibiydi, Daha fazla dayanamayıp soğuk suyun içine girdiğimde onu da kucağıma almış ve ayağıya kalkmıştım.
Kolları anlık olarak boğazıma sarılırken kafasını göğsüme sokmuş ve ayaklarını belim üzerinde birleştirmişti. Titreyen bedeni ve ıslak saçlarıyla beni dahada fazla sıktığında belindeki elimi sıkılaştırmış ve bende ona olabilirmiş gibi dahada sarılmıştım.
Suyun altında birbirimize değen bedenlerimizin geçirdiği 20 dakikanın sonunda banyodan çıkmıştık. Küçüğümü havluyla sararken uyumak üzere gibi görünmesi beni iyice endişelendirmişti. üzerimdeki ıslak kıyafetler veya deli gibi üşümem bir an bile aklıma gelmemişti o an. Beyaz havlularla sarmış olduğum küçük bedeni banyodan çıkartıp az evvel kalktığımız yatağa yatırdığımda tekrar ateşini kontrol etmiştim
"lanet olsun, hala yanıyorsun" diye konuşmama engel olamazken gözleri yavaştan giden bedene bakmıştım. Hızla sarsıp kendine gelmesini sağlamaya çalışırken bir yandan da soruyordum,
"tae küçüğüm ilaçlar nerde?"
"ilaçları nereye koyuyorsun" kafasını kaldırıp bana garip bir şekişde baktığında sorumu tekrarlamıştım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEEP/// <Taekook>
FanfictionLanetli bir şatoda zincirler içinde hapis hayatı yaşayan taehyung ve peşindeki casuslardan kaçarken kazara şatoyu bulan veliaht prens jungkook. ******* Bulunduğu şatoda siyahtan başka renk görmeyen çocuğa söz vermişti jungkook, ona yüzlerce yeni re...