Odayı dolduran çığlığımla birlilte vücuduma inen darbeler daha fazla ağlama isteğimi uyandırdığında elini ağzım üzerine atmış ve sıkarken tıslamıştı,"SANA BAĞIRMAMANI SÖYLEDİM" alışık olduğum sesi tekrar duymamla birlilte tüylerim diken diken olurken belime inen kemerle dişlerimi sıkmıştım.
Bağırmamalıydım. Elini ağzımdan çekmezken dakikalarca vücuduma inen darbelere sabretmiştim. Yapabildiğim tek şey ağzıma kapanmış olan eller üzerine akıtabildiğim birkaç damla göz yaşıyken ağladım sessizce, nede olsa alışmıştım. Elleri altında titreyen küçük vücudumun dayanabileceğinden fazla olsada dayanmalıydım.
Fakat geçen gün aldığım darbenin üzerine aynı yere darbe almamla ağzımdaki çığlığı tutamamış ve bağırmıştım. Kısa bir anlıktı fakat karşımdaki herifi sinirleticek kadar da fazlaydı. Sinirle kemeri yere atıp yandaki vazoyu eline aldığında yerde ayaklarımdan destek alarak geriye kaçmaya çalışmıştım. Fakat bu hareketim kaçmama yardımcı olmazken karşımdaki herifi dahada sinirlendirmişti. Elleri boğazımı bulduğunda nefes alamamamın korkusuyla ellerimi boğazımdaki ellere atmıştım. Ardından duyduğum cam kırılma seslerine bile aldıramamıştım o saniye. Nefes alamıyordum.
Ağzımdan çıkan kesik kesik inlemeler nefes almama yardımcı olmazken ellerim altındaki ellere tırnaklarımı geçirmiştim
"sana bin defa söyledim değilmi, orospu annene birşey olsun istemiyorsan kapa çeneni"
Nefessizlikten bayılmak üzereyken duyduğum kelimeler ağlatamamıştı. Zaten annem için dayanıyordum. Eğer annem bilseydi çok sinirlenirdi ona söylemediğim için. Annem bana kıyamazdı biliyordum.
Gözlerim yavaşça giderken beni bu kadar kolay bırakmayacağını biliyordum. Ellerini yavaşça çekip gülmeye başlamıştı, bir anda bırakılan boğazımla derin nefesler çekerken içimde lanet etmiştim. Babam olan bu herife.
"ne zannediyorsun, herhangi bir değerinin olduğunumu"
Aldırmamıştım. Ne dediği önemli değildi, sadece annemin sevgisi yeterdi. Cevap vermememe sinirlenen adam yere eğilip cam parçalarını eline aldığında kulaklarımı kapatmak isteyeceğim kadar büyük bir seste kükremişti
"NE CÜRRETLE SORUMA CEVAP VERMEZSİN "
Her şey çok hızlı gelişirken karın bölğeme sapladığı cam parça büyük bir çığlık atmama sebep olmuştu. Olamaz diye geçirdim içimden. Annem duyacak!
Karnımda hissettiğim ağrı azevvel geri gelen nefeslerimi keserken elimi vücudumdan akan sıcak sıvıya bastırmıştım. Bu karanlık yerde görebildiğim tek renkti bu.
Hissettiğim büyük ağrı yüzünden ağzımdan çıkan garip sesler eşliğinde kesik kesik olan nefeslerime engel olamazken, elindeki kanlı siyah cam parçasıyla gülen adam, yüzündende belli olduğu üzere büyük bir mutlulukla konuşmuştu.
"gerçekten annenin seni sevdiğine inanıyormusun?"
Tabikide inanıyordum. O benim annemdi. En değerli varlığım.
"sence bu evden dışarı çıkamazken attığın çığlıkları duymaması ne kadar mantıklı" beynimde düşünmemeye çalıştığım şeyleri yüzüme vuran adamla gözlerimi kapatırken elimi yarama bastırmış ve düşünmemeye çalışmıştım. Çünkü biliyordum bir zihne bir kez şüphe düştüğünde o şüpheden kurtulmak imkansızdı. Giderek yükselen ses alamadığım nefeslerden bile korkunçtu.
"biliyor, herşeyi biliyor, neden sessiz kaldığını zannesiyorsun ha, ÇÜNKÜ LANET OROSPU BANA AŞIK, HİÇBİRŞEY YAPMASAM BİLE BENİM İÇİN ÖLECEK KADAR AŞIK, LANET ÇOCUĞUNDAN BİLE ÇOK SEVİYOR HAHHAHAHH"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEEP/// <Taekook>
FanfictionLanetli bir şatoda zincirler içinde hapis hayatı yaşayan taehyung ve peşindeki casuslardan kaçarken kazara şatoyu bulan veliaht prens jungkook. ******* Bulunduğu şatoda siyahtan başka renk görmeyen çocuğa söz vermişti jungkook, ona yüzlerce yeni re...