Lanetli şato, adındanda belli olduğu üzere kötü bir lanete sahipti ve bu lanetten ise kurtulmanın tek yolu vardı. Ya laneti başkasına aktarmak yada şatodan çıkmış olan bir başka kişinin şatoyu hatırlamasını sağlamak.
İkinci yol biraz imkansız gibiydi çünkü lanetin en büyük etkisi şatonun kapısındaydı. Şu ana kadar dışarı çıkan tek bir kişi bile şatoyu hatırlayamamıştı. Küçük çocuğun anne ve babasıda buna dahildi.
Muhtemelen bir çocukları olduğunu bile unutmuşlardı. Dışarı çıkan kişinin lanet yüzünden içeriyi hatırlayamaması kaleyi görünmez yapan etkenlerdendi.
2. Yol çok karmaşık olduğundan küçük çocuğun ailesi 1. Yolu kullanmıştı
Laneti başkasına devretmek...
Ve bu şatoda tanıdıkları aynı zamanda başkası yerine koyabilecekleri tek kişi taehyundu.
Lanet başkasının üzerindeyken şatodan çıkmaları mümkündü. Fakat eğer lanet üzerindeyken dışarı çıkmaya kalkarsan bedenin binlerce parçaya ayrılır ruhun bile sağlam kalamazdı.
Sonunda lanet tamamiyle küçük çocuğun üzerine geçtiğinde annesi son bir ümit yalvarmıştı, aşık olduğu adama.
Lanet yüzünden buradan çıkamayacak olsa bile hatta ömrünün sonuna kadar ışık yüzü görmese bişe yaşamasını istemişti çocuğunun. Onu terk ediyor olsa bile annesiydi. Kendisi için çocuğunu feda etmişti, yinede gittikten sonra çocuğun dışarı çıkıp yok olmasından korkmuştu.
Bu sebepten ötürü küçük çocuk yaralı yatağında zincirlerle eve kilitlendiğinde herşeyden bir haberdi.
Onu terk eden anne babasından sonraysa şato tamamiyle görünmez hale gelmişti. Fakat bir gün,
Anne rüyasında küçük çocuğu gördü. Kendisi hatırlamasa bile bilinç altı hatırlamıştı ve bu durum şatonun kısa bir süreliğine görünür olmasını sağlamıştı.
Jungkook un casuslardan kaçıp kaleye saklandığı zamandı bu. Herşeyden habersiz içeriye girdiğinde aslında küçük çocuğa en büyük yıkımı kendinin getireceğinden habersizdi.
Çacuğa 3 gün diye söz vermişti.
3 günün ardından gelmeliydi. Küçük çocukta o gittiğinden beri sürekli camdan bahçeye atlayıp beraber oturdukları yerde onu bekledi.
Lanetin bir kısmını bilse bile yinede hatırlayacağını düşündü. Çünkü o bir başkası değildi. Ruh eşiydi.
Kafayı yememek için sürekli olarak jungkookun günler öncesinde ona yaptığı tacı kafasından çıkartmamış ve bıraktığı notu parmakları arasından çıkartmadan uyumuştu.
İnanmak istiyordu.
Bu gün jungkookun gittiği ikinci gündü ve genç oğlan bariz bir ümitle başındaki tacı düzelterek camdan aşağıya indi. Beraber oturdukları çimenlere oturdu ve hiçbirşey düşünmemek adına karşısındaki ağaçlık alana baktı. Fakat anlık olarak bozulan görüntü onu şaşırtırken ayağıya kalkmıştı.
Adeta hava üzerindeki bir perdenin kalktığını gördüğünde şaşırmıştı. Fakat ne olduğunu anlayamamış ve normal bir şey olduğunu zannetmişti. Kendisini hatırlayan jungkook yüzünden şatonun görünür olduğundan bile bir haberdi.
Öylece geri oturduğunda jungkook un öğrettiği gibi çimenlerle taç yapmaya çalışıyordu.
Böylece geldiği zaman ona hediye edebilirdi. Düşündüğü şeyle mutlu olup ağzına güzel bir gülücük yerleştirdiğinde onu izleyen birkaç kişiye nasıl bir manzara çıkardığından habersizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEEP/// <Taekook>
FanfictionLanetli bir şatoda zincirler içinde hapis hayatı yaşayan taehyung ve peşindeki casuslardan kaçarken kazara şatoyu bulan veliaht prens jungkook. ******* Bulunduğu şatoda siyahtan başka renk görmeyen çocuğa söz vermişti jungkook, ona yüzlerce yeni re...