Herşey önüne bakmadan koşarken ona çarpmasıyla, birlikte suya düşmeleriyle başlamıştı. Bekleyin de başından anlatayım size:
---
Tuğkan denizdeki annesine bakarken ayaklarının suya değmemesi için geriye doğru adımlamıştı. İnsanlar eğleniyor, koşa koşa denize atlıyordu. Oysa suya değmemek için kaçıyordu. Hayatı boyunca sayılı kez denize girmişti, hepsi de kısa süreliydi. Bütün ailesi denize girdiğinde kurdukları çadıra gidip oturdu. Ne güneşi ne de denizi severdi. Termostan pet bardağa su doldurup içti, iyi gelmişti ona, serinletmişti. Ailesi ona seslenince çadırdan çıktı ve ayakları suya değmeyinceye kadar yaklaştı denize, annesi havlusunu istemişti. Onaylayıp arkasına dönmüştü ki, hızla gelen birisi ona çarptı ve birlikte yere düştüler. O da bunu isteyerek yapmamıştı belli ki.
Tuğkan sırtında ve saçlarında hissettiği ıslaklıkla denizde olduğunu anlamıştı. Hızlıca üstündeki çocuğu yana fırlatıp kalktı ve koşarak çadırına girdi. Havlusunu buldu ve sarıldı. Kalbi küt küt atıyordu. Peşinden annesi de gelmişti.
"İyi misin oğlum"
Tuğkan annesinin yüzüne baktı ve başını bir iki kere salladı. Birkaç dakika annesiyle birlikte oturduktan sonra yabancı bi çocuk gelmişti çadırlarına.
"Şey, özür dilerim orda olduğunu fark etmedim"
"Sorun değil"
"Öyle ittirmeseydin iyiydi bu arada, burnuma su kaçtı"
"Kusura bakma"
"Eyvallah"
Yanlarından ayrıldı çocuk, kendi çadırına gitti. Annesi çocuğun arkasından söylendi biraz, dikkat etmesi gerekiyormuş birde kendi oğlunu suçlu buluyormuş, saygısızmış. Daha sonrasında babası ve ablası da gelip çadıra oturmuşlardı. Birlikte sohbet ederek yemek yemişlerdi, akşam olana kadar.
Hava kararmaya başladığında tuğkan üstüne tişört giyip çadırdan çıktı. İlerideki kayalıklara gidip oturdu, güzel bir şarkı açtı ve denizi izlemeye başladı. Güneşin yarısı batmıştı ve hava turuncumsuydu. Gökyüzünde sayılı bulut vardı. Uzaktaki adalar yemyeşil ağaçlarla kaplıydı. Ve denizde, bir iki tekne vardı. Ne insanlar var diye geçirdi içinden. Aklına bugün yaşadığı olay gelince tüyleri diken diken oldu. Sudan korkmuyordu ama suyu sevmezdi, ıslanmayı da.
Daha sonrasında uzaklara daldı gözü. Yine o gelmişti aklına, kedisi. Kısa süre önce başka bi eve vermeleri gerekmişti çünkü ablasının alerjisi vardı. Ablası 4 yıl boyunca üniversitedeyken sahiplenmişlerdi onu, Şimşeği. Sonrasında ablası gelince kedinin gitmesi gerekmişti. Ailedeki herkes seviyordu küçük şeytanı, yaramazdı ama tatlıydı. Ablası da istememişti gitmesini ama kendi hayatına mâl olabilirdi Şimşek. Bunun yaşanmaması için güvendikleri bi dostlarına vermişlerdi kediyi. Arada gider takılırdı şimoyla Tuğkan, sonra şimo onun peşinden gelmeye çalışırdı. Ama sonunda, gelemezdi.
Bunca düşüncenin arasında Ayaz gelip yanına oturmuştu. Ayaz kim derseniz, sabah birlikte suya düştükleri çocuk. Onun kendisini fark etmesini bekledi ama tuğkan dalmıştı, yanında duran çocuğu fark edemeyecek kadar özlemişti kedisini.
"Hey"
Tuğkan onu kedisiyle olan anılardan ayıran çocuğa baktı, gözlerini kıstı. Daha sonrasında onun sabah onu suya düşüren çocuk olduğunu fark etti.
"Oturabilir miyim?"
"Tabi"
Tuğkan oturduğu kayanın yanına koyduğu telefonuna uzandı şarkıyı durdurmak için, dinlediği şarkıları başka insanların sevmeyeceğini düşünürdü hep.
"Kalsın ya"
"Peki"
Kafasını yanındaki çocuğa çevirdi. Altında deniz şortu vardı, üstünde hiçbir şey yoktu. Bir kolye dışında, kolyenin ucunda bir yüzük vardı. Gökkuşağı olan bir yüzük.
"Kolyen, lgbt mi?"
"Pride bayrağı"
"Oh, o tarz şeylerden anlamıyorum kusura bakma, ııım, sende- yani, üyesi misin?"
Cümleyi kurarken zorlanmıştı, bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Eşcinsel misin diyemezdi. Belki de trans ya da aseksüel olabilirdi. Önyargılı gibi gözükmek istememişti fakat nasıl soracağını da bilmiyordu.
Yanındaki çocuk kıkırdadı.
"Gayim"
"Anladım"
"Ya sen?"
"Kızlardan hoşlanıyorum"
"Oh, peki. Bu arada, ben Ayaz!"
Elini ona doğru uzatmıştı Ayaz, tokalaşmak için.
"Tuğkan"
Elini onun eline götürdü ve tokalaştılar.
"Tanıştığıma memnun oldum Tuğkan!"
"Bende"
Bir sessizlik olmuştu ortamda. Tuğkan dudaklarıyla şarkıya eşlik ediyordu, Ayazsa denize bakıyordu.
"Şimdi sen, hetero olduğuna emin misin?"
"Hetero?"
"Kızlardan hoşlandığına işte"
"Evet"
"Peki"
"Sen nereden biliyorsun?"
"Neyi"
"Eşcinsel olduğunu"
"Çok uzun zaman oldu, hiç kızlar ilgimi çekmiyodu, hani bakarsın kalbin falan atar ya, hiç olmuyodu. Sonra işte eşcinsel insanlarla tanıştım. Sorguladım kendimi olabilir miyin diye. Öyleymişim"
Sonunu söylerken gülümsemiş ve ellerini iki yana açmıştı hafifçe. Bu durumdan memnun gibi gözüküyordu.
"Anladım"
"Suya karşı bi fobin mi var"
"Hayır"
"Ee neden girmedin denize"
"Suyu sevmiyorum"
"O da mantıklı tabi"
Konuşurken sürekli ellerini hareket ettiriyordu, durmuyordu yerinde iki dakika.
"Ben, gidiyorum"
Telefonunu eline aldı ve kalkmak için bi hareket yaptı. Fakat Ayaz kolundan tutmuştu.
"Bekle, sana ulaşabileceğem bi şey ver bana, instagram, yada numaran?"
"Neden?"
Ayaz bi süre düşündü yüzüne bakarak.
"Arkadaş oluruz"
"Telefonunu ver, ekliyim"
"Yanımda değil"
Tuğkan telefonunu açıp instagrama girdi, telefonu Ayaza uzattı. Ayaz telefonu eline aldıktan sonra kendi instagramını ekledi ve telefonu geri verdi.
"Yazarım gece"
"Tamam"
"Baybay"
Tuğkan yerinden kalktı ve çadırların olduğu yere yürüdü. Ailesinin olduğu çadırı buldu ve girdi. Ailesi toplanıyordu, geri döneceklerdi herhalde.
----
Selamın aleykum insallah beğenirsiniz golden daysi okumayan varsa okuyabilir belki seversiniz optum asko bay
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suyu Sevmiyorum! | BxB | Tamamlandı
Romanceİki kişi. Birbiriyle alakasız/zıt iki kişi, nasıl anlaşıp aşık olabilirler ki? Hemde biri diğerini suya itmişken. BxB 🌈