Suck it and see, you never know
Sit next to me before I go
Jigsaw women with horror movie shoes
Be cruel to me, 'cause I'm a fool for you(yzr: medyadaki resim çok hoş ve tatlı değil miii)
Sabah sinir bozucu alarm sesiyle kalktığında gözleri acıyordu. Yaklaşık olarak 4 buçuk saat (yzr: kafamdan hesaplayana kadar canım çıktı) uyumuştu. Evet, önceden sadece 1 saatlik uykuyla da okula gittiği olmuştu ama bugün üstünde anlamlandıramadığı bir yorgunluk vardı.
Daha fazla yatakta durmayarak kalktı ve mutfağa gidip bir kase çıkardı ve mısır gevreği ile süt koydu. Ardından kaşık aldı.
Hâlâ ayılamamışken evden sesler geldiğini duydu. Anlaşılan henüz gitmemişlerdi. Yapmacık bir mutlulukla birbirlerine bir şeyler söylediler. Sonra da ikisi de y/n'nin yanına gelip iki tarafına geçip yanaklarını öptüler. Y/n zaten temastan nefret ederdi ama bundan o kadar iğrenmişti ki önündeki kaseye kusmak istedi ancak başka yiyecek hazırlamaya üşeneceği için vazgeçti. Sadece yüzünü ekşitmekle yetindi ve onlar çekilince üstündeki kıyafetle yanaklarını sertçe sildi.
Annesi yine o yapmacık ses tonuyla konuştu "Hadi ama tatlım, biraz gülümse. Her şey daha iyi olacak." bunu derken resmen 32 diş gülümsüyordu. Y/n onların bu haline gülse mi ağlasa mı iğrense mi korksa mı bir türlü karar veremedi her zamanki gibi. Cevap vermek yerine onlara garip bakışlar atarak kaçarcasına odasına doğru hızlı adımlarla gitti. Karnı hâlâ açtı ama oraya gidip onlarla tekrar karşılaşmak istemedi yoksa cidden kusacaktı. Banyoya gidip hazırlanmaya devam etti.
Bitirdiğinde birden çantasını hazırlamadığı aklına geldi. Saatin 08.20 olmasına daha 7 dakika vardı. Hemen o günki derslerin kitap ve defterlerini çantasına koydu. Sonra kapıya yönelip ayakkabılarını giydi ve dışarı çıktı. Hâlâ 2 dakika vardı. Evin karşısındaki bir duvara yaslanıp telefona bakmaya başladı.
Sonra birden telefonunun elinden havalanmasıyla kafasını kaldırdı. Kuroo, onun yetişemeyeceği şekilde kaldırmıştı. O an bakınca cidden Kuroo'nun çok uzun olduğunu gördü y/n.
Kuroo sırıtarak "Günaydın" dedi.
Y/n de karşılık olarak "Günaydın" dediğinde telefonunu ona geri uzattı. Sağına baktığında birinin daha orada olduğunu gördü. Kenma olmalıydı. O da elindeki oyunla ilgileniyordu. Sonra y/n'ye doğru "günaydın" gibi bir kelime mırıldandı. Y/n ona da karşılık verdikten sonra hep birlikte yürümeye başladılar.
Kenma oyun oynuyor, Kuroo ikisinin ortasında enerjik bir şekilde yürüyor, y/n ise sessizce etrafa bakıyordu.
Kuroo'nun bir süredir ona baktığını hissedince sorma gereği hissetti y/n "Bir şey mi oldu Kuroo-san?"
Kuroo hemen konuştu "Gece hiç uyumadın mı y/n-chan?"
"Ne-nerden çıkardın bunu?"
"Göz altların her şeyi söylüyor." dedi Kuroo her zamanki gibi sırıtarak.
Y/n ellerini göz altlarına götürmüştü. Çok mu kötü görünüyordu? Banyodayken henüz tam uyanamadığından aynaya baktığında hiç fark etmemişti.
Kuroo resmen onun zihnini okumuşçasına kıkırdayarak "Merak etme o kadar da kötü görünmüyor, sadece yakından bakınca belli oluyor." dedi. Sonra bir Sherlock edasıyla konuşmaya devam etti "Ama hatırladığım kadarıyla seni dün gördüğümde de biraz böyleydi. Ama bugünki düne göre daha belli oluyor sanırım. Bundan bir uyku sorunun olduğunu ama dün gece daha da geç yattığın sonucunu çıkarabilir miyiz? Belki..." dedi ve bunları söylerken eli çenesindeydi.
Y/n ellerini havaya kaldırıp gülerek "Beni yakaladın, Sherlock." dedi. Sonra açıkladı "Sadece dün gece sürükleyici bir kitap okuyordum." ardından ellerini indirdi.
Kuroo da buna karşılık güldü ve sonra sesinde hafif bir ciddiyetle tekrar konuştu "Ama yine de çok geç yatmamalısın y/n. Sınavlar yaklaşıyor ve bu yüzden derslere daha çok odaklanman gerekiyor. Eğer uyumazsan derslerini düzgün bir şekilde anlayamazsın. Değil mi Kenma?" Aynı şeyi Kenma için de vurguladığını anlaması için kendini Kenma'ya onaylatmaya çalıştı.
Kenma oyundan başını kaldırmayarak "Hıhı" gibi bir ses çıkardı.
O sırada neredeyse hızlı tren istasyonuna gelmişlerdi. Hep birlikte bindiler ve sessizce sohbet ettiler.
Okulun durağında indiler ve ilerlediler. Kuroo onlara sınıflarına kadar eşlik ettikten sonra kendi sınıfının olduğu kata çıktı.
Daha sadece ilk ders bitmişti ve y/n'nin karnı şimdiden acıkmaya başlamıştı. Sabah hiçbir şey yemediğini hatırladı. Gidip atıştırmalık bir şeyler almaya karar verdi.
Kantine gittiğinde şanslıydı çünkü pek kimse yoktu. Yine uzun bir kararsızlık sürecinden sonra pocky almaya karar verdi ve parasını ödedikten sonra sınıfına çıktı.
Merdivenlerdeyken y/n'nin sınıfından çıkan Kuroo'yu gördü. Kuroo da onu görünce gülümsedi ve anında onun yanında bitiverdi. "Sana bakmaya gelmiştim ama yoktun." dedi tatlı bir şekilde konuşarak.
"Bu sabah kahvaltı yapamadığım için karnım acıkmıştı, o yüzden kantine bir şeyler almaya gitmiştim. Kusura bakma." diye yanıtladı y/n elindeki pocky kutusunu içinden biraz alması için Kuroo'ya doğru uzatırken.
Kuroo içinden bir tane alıp "Sorun değil." dedi. Beraber yavaşça koridorda yürürken gözü y/n'nin kolundaki saate kaydığında tekrar konuştu "Zilin çalmasına daha var sanırım. Bahçeye çıkmak ister misin?"
Y/n kafasını olumlu yönde sallarken "Olur." dedi kısaca. Birlikte bahçeye doğru yürümeye başladılar.
Bahçedeyken bir süre etrafta dolaştılar. Sonra da bir banka oturdular. Kuroo, y/n'nin ikisi de rahatça alabilsin diye sürekli ortalarında tuttuğu pocky kutusundan bir tane daha alıp ağzına götürürken y/n kafasının içindeki çelişkiden kurtulmak için sormaya karar verdi. "Kuroo-san,"
Kuroo kafasını ona doğru döndürdü "Hmm?"
Y/n derin bir nefes alıp sonunda konuştu "Benimle neden bu kadar ilgileniyorsun?" Kuroo kafası karışmış bir şekilde ona bakıyordu.
"Neden bahsediyorsun?"
Y/n ona bakamadığı için gözlerini yere sabitleyerek açıklamaya başladı "Dün benimle konuştuğunda burada arkadaşım olmadığını söylediğim için mi beni yalnız bırakmamaya çalışıyorsun?" dedi bunu derken zorlandığı dizlerindeki ellerini yumruk yapıp sıkmasından anlaşılıyordu. Böyle şeylerden bahsetmeyi pek sevmezdi ama Kuroo'nun, kendisi gibi biriyle vaktini harcamasını istemiyordu.
Kuroo ona anlayışla bakarak "Ne saçmalıyorsun?" dedi. Yine gülümseyerek konuşmaya devam etti "Ne yani seninle vakit geçirmek hoşuma gidiyor olamaz mı? İlla sana yardım etmek için mi arkadaş gibi davranmam gerekiyor? Seninle arkadaş olmak için bir amacım mı olmalı? Cidden seni sevmiş olamaz mıyım? Buna hakkım yok mu? Bunu mu kastediyorsun?" dedi sonlara doğru dramatikleşerek.
"Ö-öyle değil..." dedi y/n sessizce.
"O zaman umarım bir daha arkadaşlığımız hakkında şüphe duymazsın." dedi sırıtıp ona bakarak. "Açıkçası o grupta konuştuğumuzdan beri sana kanım kaynamıştı ya da onun gibi bir şey. Biliyorum, daha sadece 1-2 gün oldu tamamen tanışalı ama seninle beraberken geçirdiğim vakit beni gerçekten iyi hissettiriyor. Nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Ama şunu bil ki benim için değerlisin." bunları söylerken y/n'ye bakıp çok içten bir şekilde gülümsemişti.
Y/n kalbinden vücuduna doğru bir sıcaklığın yayıldığını hissetti. İkisi de anın büyüsüne kapılmışken zil çaldı. Zil sesini duyunca y/n sonunda gözlerini yerden ayrıdı ve ayağa kalktıkları sırada, kızarmış yanaklarını gizlemek için kendini Kuroo'nun olmadığı tarafa doğru çevirdi ve önden yürümeye başladı.
-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.
1037 kelime
woah
aslında devam ettirirdim ama üşendim neyse
normalde cidden aşırı üşengeç bi insanım ama sürekli bölüm yazasım geliyo
neyse
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuroo Tetsurou x reader (yarı texting)
Fanfiction"Mesajlardaki sen ve buradaki sen 2 farklı kişi gibi" dedi Kuroo dalga geçermişçesine ona bakıp hafifçe sırıtarak. Böylece düşüncelerindeki ciddiliği gizleyip onu germemeye çalışıyordu. Y/n derin bir iç çekti "Açıkçası kim olduğumu ben bile bilmiyo...