Well, I know that getting you alone
isn't easy to do
With the exception of you
I dislike everyone in the room
And I don't wanna lie,
but I don't wanna tell you the truth
Get the sense that you're on the move
And you'll probably be leaving soon,
so I'm telling you
Stop the world,
'cause I wanna, get out with you(yzr: medyadaki resim o kadar da tatlı ki kafayı yicem)
Etrafı topladıktan sonra Kuroo y/n'nin yanına geldi "Bugün birlikte bir şeyler yapmak ister misin?"
Y/n kafasını ona çevirdi "Olur. Ne yapacağız?" dedi tatlı bir şekilde.
Kuroo, ona baktıkça onu öpmek istiyordu ama yapamayacağını biliyordu. O yüzden bu isteğini biraz susturmak amaçlı kafasını başka bir yöne çevirdi. "Aklıma pek bir şey gelmedi ama... Lunaparka gidelim mi? Yani ister misin? Başka bir şey de olabilir."
"Çok güzel olur!" dedi Kuroo'nun fikrini beğenerek. "Ama önce eve uğramam lazım. Üstümü falan değiştireyim. Sen burada da bekleyebilirsin istiyorsan." dedi ve çantasını alıp bir kolunu omzuna attı.
Kuroo tamam anlamında başını salladı ve kapıya kadar gelip onu yolculadı.
Geri içeri geçtiğinde oturup kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Bir süredir y/n'den hoşlanıyordu, kendisi bunun farkındaydı. Ona açılmak istiyordu ama aynı zamanda korkuyordu. Duygularının karşılıklı olup olmadığını bile bilmiyordu. Ama içindeki bu his o kadar büyümüştü ki artık ne yapması gerektiğini kestiremiyordu. Bugün ona söyleyeceğim, diye karar verdi Kuroo.
O sırada y/n eve gitmiş, üzerine yine rahat bir şeyler giyip hazırlanmış, kediyi kontrol etmişti. Evde yine kimse yoktu. Ama pazar günleri ikisinin birden olacağını biliyordu. O yüzden yarının hiç gelmemesini dileyerek evden çıkıp Kuroo'nun kapısını çaldı.
Kuroo onu görünce gülümsedi ve hep olduğu gibi y/n de gülümsemişti. Kuroo evin kapısını kilitledikten sonra "Gidelim mi?" dedi.
Y/n ise evet anlamında başını salladı ve yan yana yürümeye başladılar. Kuroo, yürürken arada bir çarpışan ellerine bakıyordu. Sonra elini biraz uzatıp nazikçe onun elini tuttu. Kendininkilere kıyasla daha küçük olan y/n'nin eli soğuktu. Gerçi onun teni hep soğuktu. Dün akşam da fark etmişti. Isıtmak istercesine elini biraz daha kavradı. Yere bakarak yürüyordu. O sırada y/n'nin ona baktığını hissetti ama daha kafasını ona çeviremeden y/n'de önüne bakmaya devam etmişti. Kuroo kafasını ona doğru döndürmeden sadece ona baktı. Tıplı kendisi gibi yanakları biraz kızarmış ve gülümsüyordu. Mutlu görünüyordu. Sonra elindeki küçük elin kıpırdadığını hissetti. Y/n de onun elini sıkıca tuttu ve ikisi de hiçbir şey demeden böyle yürümeye devam ettiler.
Sonra otobüse bindiler. Yol boyunca yan yana otururken de ellerini ayırmamışlardı. Bir süre sonra y/n kafasını Kuroo'nun omzuna yaslamıştı. Durağa gelene kadar öyle kaldılar.
İndiklerinde lunaparkın önünde dururken nelere bineceklerini birbirlerine soruyorlardı. Uzun bir karar verememe sürecinden sonra şimdilik çarpışan araba, hız treni, dönme dolap ve korku tüneline girmeye karar verdiler. Gidip biletleri aldılar ve yürümeye başladılar.
Çarpışan arabalara gidip bir tanesini seçtiler ve Kuroo'nun sürücü olmasına karar verdiler. Birlikte oturdular ve başlamasını beklediler. Başladığı sırada onlar daha yeni hareket etmeye başlamışken arkadan bir araba gelip çoktan onlara çarpmıştı bile. Onlara çarpan arabada 2 ortaokullu çocuk vardı ve onların yanından geçerlerken ezik işareti yapıp güldüler. Kuroo bunu sinirli bir şekilde sırıtıp "Siz şimdi bittiniz." diye tısladı ve arabayı son hızda sürmeye başladı. Gidip o çocuklarınkine çarptı, onlar sertçe biraz öteye savrulunca Kuroo "Bu nasıldı 'ezikler'?" diye sorarken o da onlara ezik işareti yapıp dilini çıkardı ve kötü adam gibi kahkaha atmaya başladı. Y/n de onun bu haline gülerken birden başka bir araba çarptı. Böyle devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuroo Tetsurou x reader (yarı texting)
Fanfiction"Mesajlardaki sen ve buradaki sen 2 farklı kişi gibi" dedi Kuroo dalga geçermişçesine ona bakıp hafifçe sırıtarak. Böylece düşüncelerindeki ciddiliği gizleyip onu germemeye çalışıyordu. Y/n derin bir iç çekti "Açıkçası kim olduğumu ben bile bilmiyo...