Tüm yüzsüzlüğümle iki yıl sonra final bölümünü yayınlıyorum . Okuyan olur mu bilmiyorum ama bu hikaye gözümde bir finali hak ediyor.Neden şimdi derseniz neler yaşadığımı anlatamam bile (ayrı bir kitap olur çünki sjskdk).Hayatımda çok şey değişti,ben değiştim .Evli ve çoçuklu bir yazarım artık (şaka şaka). Umarım gözünüzde değişmemişimdir. Zira ben burayı ve sizi çookkkkkk özledim. 🌸💜Medyadaki şarkı benim bu hikayeyi yazmama ilk ilham veren şeydi .MileApo'ya gelince tabii ki de özel hayatlarına saygı duyuyorum ama bu benim onları shiplememe engel değil (kafayı yedim çaktırmamaya çalışıyorum).Cidden tek dileğim mutlu olmaları bu hikayede başka bir gerçeklikdeki MileApo'muz olarak kalsın 💚💛.
İyi okumalar Lotus Çiçeklerim 🌸💜 .
•••••••••
Günümüz, Eylül.
"Papa, bu fotoğrafdaki küçük bebek Rose değil mi?"
Green'nin merak dolu bakışlarla sorduğu fotoğrafa gülümsedim. İki bebeğimi de yanıma almış hafızamı tazeliyordum. Sol yanımda Rose göğüsüme yaslanmış parmağını emiyor, kendisini gördüğü anda mutlulukla kıkırdıyordu. Green ise sağ tarafımda koluma sarılarak neredeyse her kareyi sorguluyordu. Onlara Mile ile tanışma anımızı anlattıkdan sonra Green'nin ısrarı sonucu albümlere geçmiştik. Şikayetçi değildim ama zaten tüm fotoğrafları ezbere biliyordu.
"Evet yakışıklım, ta kendisi. Beşinci yaş günündü ve bizden sürekli kardeş isteyip duruyordun. Hatırlıyor musun?"
Benim dediklerimi havada kapan miniğim fotoğrafa öpücük atarken Green kafasıyla hatırladığını belirtmişti. Aklıma Mile ve benim Rose'u mutlu etmek için girdiğimiz hâller geldi. Onu almaya gittiğimizde tüm bebekler arasından direkt kendini belli ediyordu. Sahip olduğu tatlı yanaklar, tanımamasına rağmen kucağımızda sakin duruşu. O kadar tatlı bir görüntüydü ki Mile ile kalbimizin eridiğini hissetmiştik. Bu güzel bebeğin ailesi tarafından istenmemesi bir o kadar da ağlatmıştı bizi.
"Rosi size hediye olayak göydeyiydi." diyerek kendini alkışlayan biriciğime dayanamadığımdan kahkaha attım. Gerçekten öyleydi. Green'nin doğum gününde sadece abisine değil, hepimize hediye olmuştu. Green küçük kardeşini kucağına aldığı gibi dolu gözlerle bize teşekkür etmiş, Rose'un burnunu nazikce öpmüştü. Karşılığında miniğimizin ilk kez güldüğüne şahit olmuştuk. O gün bu gündür aralarındaki bağ hep çok özel kaldı.
Biz albümdeki fotoğrafların güzelliğinde kaybolmuşken duyduğum kapı zili ile ayağa kalktım. Green albüme göz gezdirmeye devam etmiş, ben ise Rose'un kucağımdan inmesi için çabalıyordum. En sonunda pes ederek kucağımdaki tatlı belam ile kapıyı açmaya gitmiştim.
"Bakalım kim gelmiş." diyerek dürbünden gördüğüm Us beni şaşırtmıştı. Mile'ın gelmesine daha iki gün vardı. Normalde bize uğrasa da yalnız gelmesi anormal gelmişti.
"Us? Bu ne güzel sürpriz böyle." demiş onun gülümseyen yüzüne karşılık bende gülümsemiştim. Tam sarılmaya hazırlanıyorken kucağımdan Us'a doğru atlayan Rose ile durmak zorunda kaldım.
"Usiiii! Beyim barbie bebeyim!"
Rose'u neredeyse havada kapan Us onu öpücüklere boğmuştu. Onların tatlı kavuşmasını izlerken salondan gelen Green grupça sarılma yapmamıza neden oldu.
"Ya ben sizi nasıl özlemişimmm. Ohhh küçük prensim ve elma şekerim neler yapıyormuş bensiz?"
Us'un sorusu sıcak sarılmamıza son vermişti. Benim küçük yaramazlar onu salona çekiştirirken bende olacakları bildiğim için onları takip ediyordum. Eminim maksimum bir saate onu oyunlarla tüketeceklerdi. Elitabeth ve Sebastian ise bu kadar sese rağmen uyumaya devam ediyorlardı. Akşama anca kalkarlardı.