Merhaba ballı turtalarım💖
Umarım sağlığınız ve keyfiniz iyidir.(değilse sizi üzenlere kırbaçla dalıyorum bilesiniz .👹)
Bu sefer biraz küfür yiyeceğim bir bölümle geldim ehe. Ama içiniz rahat olsun telafisi mutlaka olacaktır .😌🐣Yorum ve oylarınızla şu küçük civcivi severseniz çok mutlu olurum.İyi okumalar👼
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤"Senin burada ne işin var?"
Ayakta durmuş karşımdaki ikiliye sorgulayıcı gözlerle bakmaya devam ediyordum. Neler olduğunu çözme isteğim Jeff'in de bana anlamsız bakışlar yollamasıyla anında sönmüştü. Çünkü onunda bir şey bilmediği kabak gibi ortadaydı. Öyle ki kendiside anlık bana çıkışarak,
"Asıl sana sormalı Win." demişti. Doğru duymuştunuz, Win.
Çoçukluğumuzdan beri Jeff bana asla takma adımla seslenmezdi. Özel durumlar hariç tabi. Sebebi en az arkadaşlığımız kadar saçmaydı. Kavga ettiğimiz bir gün ona bana sadece 'Apo' diye seslenebileceğini söylemiş ve bir daha konuşturmama kararı almıştım. Tahmin edeceğiniz üzere altı yaşındaki bir çoçuk ne kadar kararlı olabilirse o kadar kararlıydım bu konuda. Sonradan gönlümü almasına rağmen sırf beni sinir etmek amacıyla 'Win' diye seslenmeye devam etmişti. Eh, kulak alışkanlığından herhalde bir süre sonra bende boş vermiştim.
"Önce sen." Diyerek tek kaşımı kaldırdım. Jeff'in gözlerini kısmasıyla neyin geldiğini biliyordum. İnatçı keçi her konuda olduğunu gibi bunda da benimle sidik yarışı yapacaktı. Keçi aman pardon Jeff tam ağzını açmışken Mile dikkatimizi çekmek istiyor olacak ki boğazını temizleyerek meraklı bir sesle,
"Ehm, böldüğüm için özür dilerim ama uzayacak gibi duruyordu. Neler olduğunu bana da anlatsanız?" demişti.
Derin bir iç çekerek Jeff'i cam tarafına doğru popomla ittim ve onun huysuz mırıltılarını yok sayarak yerime oturdum. Hadi ama Mile'ın yanına oturmamı bekliyordunuz değil mi? Üzgünüm daha çok beklersiniz. Adamın varlığı bile bana fazlayken bir de yakınına girip intihar edemezdim.
Durumdan memnun olmadığımı belli eden bakışlarımla Mile'a döndüm. Anlaşılan ikimizden birinin konuşmasını bekliyordu. Yan tarafıma 'dökül bakalım' sinyali yolladım. Jeff benim inat yapmaya devam edeceğimden emin olmuş olacak ki gözlerini devirmiş söze başlamıştı.
"Sana bahsettiğim arkadaşım vardı ya hani. Hah o Win bu Win işte." diyerek sona doğru aklına bir şey gelmiş gibi sesini alçaltmıştı. Düşündüğüm şeyi yapmamıştır umarım. Mile'ın hem şaşıran hemde gülmemek için kendini sıkan mimiklerini gördüğümde gözlerimi kapatma ihtiyacı duydum. Şimdi seni benim elimden kim alacaktı bakalım.
"Ah öyle mi? Anlattıklarına bakınca şaşırmamak elde değil doğrusu." diyerek kıkırdamıştı. Onun neye bu kadar eğlendiği tahmin etmek zor değildi. Yüzümdeki gülümsemeyle Jeff'e 'bekle sen köpek' bakışı atarak,
"Demek beni Mile'a tanıtmışsın ha? Neler anlattın bakalım benim biricik arkadaşım?" diye tepkisini ölçüyordum. Güldüğüme bakmayın dişlerimin arasından tıslayarak sormuştum. Zira anlatığı şeyin rezillik seviyesine göre cezasını kesecektim.
"P-pek bir şey değil. Sadece şu eee hani sarhoşken-" kekeleyerek konuşan Jeff'e elimi kaldırarak 'sus' komutu vermiştim. Cezası idam olsa yine beni tatmin edemezdi. Verdiği tepkiden anlatığı şeyin benim lisede sarhoşken o kafayla dışarı kusmaya çıkmam ve yanımdaki duvara işeyen adamın malum yerine bakarak 'neden benimki o kadar büyük değil' diye hüngür hüngür ağlamam olduğunu sezmiştim. Adam halime üzülmüş olacak ki beni teselli etmeye çalışmış, sonrada benimkilerin yanına götürmüştü.O gününün hatırasına nadiren içmeye başlamıştım.