♧ Bölüm 8: Kıskançlık Sorunsalı

737 52 227
                                    

Evettt uzun zaman sonra yine kürkçü dükkanımdayım.Hâlâ bekleyen var mıdır bilmem gerçi.Ama bugüne kadar azacık dahi önemsemiş herkese teşekkürler .💜

İyi olun ve benimde sizlerle birlikte toparlanmama izin verin .🫂

Oy ve yorumlarınızı yazara hayat öpücüğü vermek için kullanabilirsiniz .İyi okumalar .💓

¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤

"Şerefe!"

Mile'ın destekleyici konuşması hepimizin kadeh kaldırmasıyla sonlanmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse bu kadar eğlenmeyeli uzun zaman olmuştu. P'Pond tüm kastla tanışmış, neredeyse bizi evlatlarıymışız gibi sahiplenmişti. Onun sayesinde çok daha başarılı bir ekipe dönüşecektik biliyorum. Hissettiğim mutluluğun haddi hesabı yoktu resmen. Masadaki herkesin benimle aynı duyguları paylaştığını görüyordum. Habire bizi dansa kaldırmaya çalışan Build kendi başına bunu ıspatlamıştı.

Bana gururla bakan adama döndüm. Şarabımı içmeden önce ona göz kırpmış ,saniyeler içinde yüz ifadesinin değişmesini izlemiştim.

Evet, görev başarıyla tamamlandı Nattawin.

"Bari şimdi flörtleşmeyin be Win." diyerek yanımda homurdanan Jeff'e baktım. Barcode olayından sonra kenara çekilmiş sadece belirli anlarda bize katılmıştı. Bana soracak olursanız hâli cidden garipti. Yani yaşadığı yalnızca utanç değildi. Her bokunu bilen biri olarak sezgilerimden emindim.

"O iyi mi?" Durum sadece benim dikkatimi çekmemişti anlaşılan. Us'ın sorusuyla önemli bir şey olmadığını belirtmiştim. Somurtan Jeff'e 'sen hayırdır?' bakışlarımı yolladım.

Karşılığında bana sırtını dönmüş, P'Pond ile konuşan Barcode'a odaklanmıştı. Ah, ben aldım cevabımı. Sadece Gameplay için üzülse neyse de altında başka bir şey vardı işte.

Ayağa kalkarak Tong'u twerk yapmamak konusunda ikna etmeye çalışan ikiliye yönelmiştim. Bas telaşla Job'a yardım ediyor aynı anda bana 'imdat' sinyali gönderiyordu. Build ise bu saçma anı kaydetmekle meşguldu. Bizim kaos yöneticisi Bible ilk defa araya girmemişti hayret.

"Yarım saate çıkmamız lazım biliyorsun değil mi?" demiş Build'in yanına geçmiştim. Havaalanından almamız gereken çok önemli biri vardı zira. Arm'ın bana yaptığı sürpriz benimkileride şaşırtmış özellikle Build'i heyecanlandırmıştı. Sebebi kesinlikle bizi bekleyen dram falan değildi. Sonuç olarak Masu Bangkok'a geliyordu. Benim lise aşkım. Pardon platonik aşkım.

Lisenin ikinci haftasında yeni öğrenci olarak gelmişti sınıfımıza. Jeff'le Build o gün birlikte oturduğundan tahilsiz benim yanım boş kalmıştı. Tahmin edersiniz ki bu vesileyle tanışmıştık. Başlarda çok utangaç davransa da zamanla aslında ne kadar sempatik biri olduğunu görmüştüm. Ve beslediğim arkadaşca hissler farketmediğim şekilde hoşlantıya dönüşmüştü. Asıl sorun ise Masu'nun sevgili olayından sonra başlamıştı. Hissettiğim duygular yüzünden ona ve ilişkisine zarar vermiştim. Öyle ki korktuğum başıma gelmişti. Masu normal davranmadığımı anlamıştı.

Arkadaşlığımızı kurtaran onunla yaptığımız uzun konuşma oldu. Beni anlayışla dinlemiş, ikimiz adına en iyisine karar vermeye çalışmıştı. Böylelikle ben New York'a gittiğimde dostluğumuz hâlâ eskisi gibi devam etmişti. Yaşadıklarımın en büyük etkisini sekiz yıl önce Mile'dan kaçtığımda farketmiştim. Tarihin tekrarına maruz kalmayışım büyük şanstı doğrusu.

"Bizimle gelecek mi?" diyerek Mile'dan bahseden Build kararsızlığımı artırdı. İçeri geçtiğimde zaten olan biteni anlatmıştım ama gelen kişi ile malum geçmişimi bilmiyordu. Yine de birlikte gitmemizin daha makul olacağını düşünüyordum. Neticede yaşanmış ve bitmiş bir şeydi. Her ne olursa olsun Masu benim sığındığım dostumdu.

▪︎How l meet your father▪︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin