1.2

1K 88 77
                                    


***

"Sevgilim gelebilir miyim?" Ran'ı saatlerdir içeri almıyordum. Müsait değilim diyordum, uyuyor numarası yapıyordum ama bir şekilde izin vermiyordum. Ran ile yüzleşecek cesaretim yok henüz fakat kaçmak işe yaramayacak.

Yüzümdeki yaşları silip burnumu çektim. "Gel." Tükürüğüm ağzımda kurumadan içeri girdi. Endişeli bakışları anlına düşen saçlarıyla yanıma geldi. Yüzümü avuçlayıp kızardığını bildiğim gözlerime baktı. "Sorun ne aşkım? Bir şey mi oldu?" Saçımı okşayıp göğsüne çekecekti ki onu ittim.

Ayağa kalkıp yandaki komidine tutundum. "Aşkım deme bana." İğrenir gibi suratına baktım. "Beni bırakacak birisinin böyle demesi midemi bulandırıyor." Göz yaşlarımı silip gözlerine baktım. "Ne zaman Sanzu'nun sözlerine uyarsın tahmini. Şimdi? Yarın?"

Ran kalkıp kollarımı tuttu. "Ne saçmalıyorsun sen?" Sesi çok sinirliydi sanki ben onu bırakacağımı söyledim.

"Konuşmanızdan bahsediyorum! Duydum!" Kollarımdaki ellerini itip tokat attım sertçe. "Çok istersen ben giderim! Kimsenin yanında zorla kalamam."

Ran saçlarını sinirle arkaya itti. "Bunun ne kadarını duydun bilmiyorum ama sonunu duymadığın belli." Ne kadar itelesem de belimi tutup kendine çekti. "Sonunu dinle o zaman."

"İstemiyorum! Ne sik-" demiştim ki dudaklarıma yapışıp yatağa yatırdı. İlk başta kaçmaya çalışsam da sonradan pes edip karşılık verdim.

Öyle yoğun öpüyordu ki erimemek için zor duruyordum. Yoğun duygularımızın üstünden düşüyormuş gibi hissettiğimde omuzlarına tutundum. Dudaklarımız ayrıldığında inledim. Nefes bile aldırmamıştı şerefsiz. "Beni dinle kadın."

Elini saçıma atıp okşadı. "Seni bırakmayacağım. Sanzu bir an aklımı karıştırsa da sonradan kendime geldim. Ben seni bırakamam, sensiz yaşayamam. Bunu onlara da söyledim. Senden vazgeçmek gibi bir planım yok karıcığım." Ardından sırıtıp çapkın bir göz kırpması verdi bana. "Daha seninle yaşayacağımız gecelerimiz çok."

Burnumu çekip hıçkırdım. "Beni bırakacağını sandım." Kolumla yüzümü kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim. "Korktum!" Göğsüne yumruk atıp başımı eğdim.

Ran'ın kolları etrafımda sıkılaşırken çok uzun bir süre yorgun düşene kadar kucağında ağladım. Ağlamaktan ateşim çıkmış gibi hissediyordum, başım dönüyordu. Biraz daha sakinleştikten sonra gözlerimi yavaşça aralayıp geri çekildim.

Ran da yorgun görünüyordu. Gözlerime bakıp gülümsedi. Yanaklarımı tutup anlıma öpücük kondurdu. "Uzaklaşalım burdan. Sen, ben, Reina. Birlikte gidelim. Rindou ve Sanzu halletsin işleri." Yatağa sırt üstü kendini atıp kucağına çekti. İşte şimdi sertliğinin üstünde oturuyorum. "Balayına çıkmış oluruz hem." Çok fena sırıtıyordu.

Göğsüne vurup üstüne uzandım. "Aptal." Tekrar ağlama isteği dolarken Ran yüzümü avuçları arasına aldı. "Ağlama artık. Çok ağlamak istiyorsan altımda ağlatabilirim seni." Göz kırptığında gülmeye başladım.

Boynuna sarılıp burnumu çekerek gülümsedim. "Olur."

Hızla altına aldığında gömleğini çıkarmaya başlamıştı. "Nasıl istersen prenses." Dudaklarını yalayıp gömleği kenara fırlattı. Eğilip dudağıma yapıştığında inledim. İçimden bir ses sabah olmayacak diyor...

***

Ertesi sabah zar zor kalktım ya da hala kalkamadım. Ran uyanmış, omzuma öpücükler kondurmuş, beni ne kadar sevdiğini söylemiş ve ardından giyinip çıkmıştı odadan. Bunun üstünden de bir üç saat geçmişti.

Ben ise kolumu dahi kaldıramıyordum. Yorgunlukla inlediğimde kapı açıldı. Gözlerimi kapatıp Ran'ın gelmesini bekledim. Biliyordum bu kesin Ran. Eh dediğim gibi çıktı. Yanıma gelip beni öpücüklere boğdu. "Yapma yorgunum." Sızlanırcasına inlememle Ran daha çok yaptı.

"Günaydın karıcığım." Keyifle mırıldanıp burnumu öptü.

"Günaydın kocacığım." Gülümsedim.

Aniden kucağına aldığında bütün kemiklerim ağrıdığı için inledim. Ran beni giyinme odamdaki pufa oturtup dün gece kurutmaya üşendiğim saçlarımı tarayıp kuruttu. Benim için çiçekli günlük bir elbise seçip giydirdi. Eğilip beyaz spor ayakkabılarını ayaklarıma geçirdi. Tekrar kucağına aldığında başımı omzuna yasladım.

Aşağı indiğimizde mutfaktaki sandalyeye oturtup yan tarafıma oturdu. "Senin için kendim hazırladım aşkım."

Gülümseyip Ran'a uzandım. Yanağına öpücük kondurup çatalımı aldım fakat çalan kapıyla bıraktım. "Ben bakarım."

Ayağa kalkıp yapabildiğim kadar hızla yürüdüm fakat normal bir insanın yürümesinden hala azdı. Kapıya vardığımda nefes nefeseydim. Kapıyı açıp Rindou'ya gülümsedim. "Rindou! Hoşgeldin, bizde tam kahvaltı yapıyorduk."

Rindou içeri girip etrafa baktım. "Abimle konuşmaya gelmiştim aslında fakat kahvaltıya hayır demem." Ardından kolunu girmem için uzattı. "Hala yürüme sorunun olduğunu biliyorum, bana tutun."

Kolunu tutup ilerledim. Ona yetişebilmem için hızını azaltmıştı. Mutfağa girdiğimizde Ran kaşlarını çattı. "Sevgilim? Bir şey mi oldu?" Hızla ayağa kalkıp yanıma geldi.

Gülümseyip Rindou'nun kolundan çıkıp Ran'ın elini tuttum. "Hayır sadece Rindou yürümeme yardım ediyordu."

Ran kaşlarını çatıp yerime oturttu. "Bunu bende yapabilirim tatlım. Otur sen, Rindou'ya servis açıp gelicem."

Pekala, Ran mükemmel bir koca...

𝙻𝚒𝚝𝚝𝚕𝚎 𝙰𝚗𝚐𝚎𝚕|| 𝙷. 𝚁𝚊𝚗Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin