1.5

734 71 40
                                    


***

Gece uyandığımda Ran'ın çıplak göğsündeydim ve Ran'ın göğsü sıcacıktı. Gülümseyip doğrulduğumda her taraf zihiri karanlıktı. Bu gece eğlenceleri ile ünlü bu yer için garipti. İstemsizce kaşlarımı çatıp yataktan kalktım, elim boğazıma gittiğinde kuruluktan yandığını fark ettim. Su için aşağı inmeye karar vererek odadan çıktım.

Üstümde bir şey yoktu, sadece uyumadan önce giydiğim iç çamaşırlarım vardı. Karayipler resmen yanıyordu. Amerikan mutfağa girip ışıkları açtım. Üst rafa uzanarak bir bardak aldım ve arıtmanın altından su aldım. Kuruluğu gidermek için hiç vakit kaybetmeden dudaklarıma götürdüğümde boğazımda bir metal hissettim.

O an elim titredi fakat yutkunamadım bile. "Sessiz ol ve beni takip et." Fısıltı şeklinde sesi ölüm kokuyordu. Dediğini yaparak bardağı bırakıp onun yön göstermesiyle bahçeye çıktım. Ran umarım iyidir.

Üstümde hala bir şey yoktu iç çamaşırım harici. Bahçedeki arka kapı ormanlık yola çıkıyordu ve beni oraya götürdü. Büyük siyah bir arabaya bindirerek kaçırdı. İlk defa kaçırıldım...

***

Ellerim, ayaklarım, vücudumun her yeri bağlandı. Bir sandalyede soğuk ve rutubet kokan boş depoda bağlandım. Gözlerim nedensizce kapanmak için direniyor zihnim ise uyumamak için direniyor. Uyumamam gerekiyor biliyorum ama engel olamıyorum. Beni kaçıran adam içeri girdiğinde biraz bile olsa ayılıp ona baktım. "Ne istiyorsunuz Ran'dan?"

Gülerek önümdeki sandalyeye oturdu. "Öncelikle kim olduğumu sorman gerekmez miydi prenses?"

Tiksinir gibi suratına baktım. "Kocam kafanı vücudundan ayırdığında pek önemi kalmayacak." Yapabildiğim kadar yüzüne yaklaşıp güldüm. "Ve ondan kafanı ibretlik olması için ülkenin en yüksek binasının üstüne bedenini asmasını isteyeceğim." Ardından suratına tükürdüm.

Kaşları çatıldı. Yaralı yüzü gerilmeye başladığında korksam da belli etmedim. "Bunu göreceğiz." Ayağa kalkıp boğazıma yapıştı. Sertçe sıkmaya başladığında onun yüzü ifadesizdi, ben ise çırpınıyordum. Gözlerim kaymaya başladığında arkaya doğru itip güldü. "Yaşamak için elimde çırpınan birisine göre fazla cesursun."

Bunlar çıkmadan önceki son sözleriydi. Yine yapayanlız kaldığımda göz yaşlarım dökülmeye başladı. Alt dudağımı ısırıp sesimin çıkmasını engellemeye çalıştım. Bu pisliklere istediklerini vermeyeceğim. Ölsem bile onlardan korktuğumu öğrenemeyecekler kararlılıkla burnumu çekip başımı iki yana salladım.

İç çekip gözlerimi kapattım. Bu sefer gözlerimin ağırlaşmasına karşı koymayarak bir boşluğa düştüm.

Tekrar gözlerim açıldığında bunun sebebi üstüme yediğim soğuk suydu. Öksürüp gözlerimi çevirdim. Hissiz gözleriyle bana bakıyordu, elindeki kovayı köşeye savurup gözlerini kıstı. "İğrenç fare."

Başımı dikleştirip küçümseyen bir bakış attım. "Sahibine tasmanı takmasını söyleyeyim mi?" Üstüme saldıracaktı ki bir anda durdu. Dişlerini sıkarak kapıya ilerledi. "Aynen! Anca gidersin sahibin ısırmanı söylemeden bir daha gelme seni köpek!"

Arkasından bağırırken adam çıktı ve ben sustum. Derin bir nefes alarak başımı arkaya attım. Bir an öleceğimi sanmıştım fakat hala ihtiyaçları olduğu için dokunamıyorlardı.

Gözlerim deponun çatısındaki deliğe kaydığında havanın kararmak üzere olduğunu gördüm. Ran umarım beni bulabilir...

***

𝙻𝚒𝚝𝚝𝚕𝚎 𝙰𝚗𝚐𝚎𝚕|| 𝙷. 𝚁𝚊𝚗Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin