Bahse var mısın?

57 7 0
                                    

Üstüme okul gömleğimi ve eteğimi giydikten sonra ceketimi de sırtıma geçirdim. Ardından yatağımın yanına gidip yayımı ve ok kılıfını alıp sırtıma astım. Bir an kılıca da uzansam sonradan vazgeçtim. Ona gerek olacağını düşünmüyordum. Odadan çıkıp tekrar Rinlerin odasına girdim.

''Bir yayın mı var?'' Rin yayımı beğenmişe benziyordu yakına gelip incelemeye başladı.

''Niye buna bu kadar şaşırdın? Senin de bir kılıcın var. Gerçi bende de var.'' Rin dediğimle daha da şaşırmıştı.

''Kılıcın da mı var? İkisini de kullanabiliyor musun? Nasıl bir eğitim aldın sen böyle?'' Sen onu unutmadın mı ya?

''Gitmiyor muyuz artık?'' Yukio'nun sesi ile ona döndüm. Bu çocuk hep tam zamanında olaya giriş yapıyor.

''Tabii ki gidiyoruz sensei!'' Ardından kemerine asılı olan anahtarlığı çıkarıp bize gösterdi.

''Anahtarlar sadece kıdemli egzorsistlere verilir. Bu yüzden anahtarlarınız çok önemlidir. Onları asla kaybetmeyin.'' Sözünü bitirdiği gibi ikimizde anahtarlarımızı kontrol ettik sonra bu halimize kıkırdadık.

Yukio anahtarını kapıya takıp çevirdi ve kapıyı açtığında artık yurtta değildik önümüzde taştan bir yol vardı. Ancak kapıdan çıkınca bunun çok yüksekte bir köprü olduğunu fark ettim.

Hemen kenara koşup aşağı sarktım.

''Çok yüksek! Buradan şehir çok güzel gözüküyor!'' Birinin beni omuzlarımdan tutup geri çekmesiyle kenarda uzaklaştım. Rin gülerek bana bakıyordu.

''Gerçekten belayı çekiyorsun resmen. Zaten sakar birisin niye aşağı sarkıyorsun?'' Onu dinlemeden konuşmaya başladım.

''Boş versene. Burası çok güzel!'' Bana 'iflah olmazsın' dercesine gülerek kafasını salladı. 

Sonrasın Yukio'nun peşinden çeşitli konulardan bahsederek ilerlemeye başladık.

''Hayır Rin, ejderhalar vardır!''

''Hayır Miyuki. Ejderhalar sadece masallarda vardır.'' Onun bu düşüncesine istemeden de olsa güldüm. Ah bir bilsen.

''Hayır yanılıyorsun!''

''Yanılmıyorum!''

''Yanılıyorsun!''

''Ya-nıl-mı-yo-rum!'' Deyip bana dil çıkarmaya başladı.

''Hey!'' 

''Geldik.'' Yukio'nun konuşmasıyla ikimizde tartışmayı kesip geldiğimiz yere baktık. Bahçesi olan küçük bir evin önündeydik.

Yukio ilerlemeye başlayınca bizde peşinden gittik. Ama kapıdan girmeden önce bize döndü.

''Siz ikiniz beni burada bekliyorsunuz.''

''Ha?''

''Ha?''

''Biz niye gelemiyoruz ya?'' Sorumla derin bir iç çekti.

''Sadece ben dönene kadar burada bekleyin ve hiçbir şeye de dokunmayın.'' Çocuk muyuz biz?

İçeri girmeden önce son kez bize döndü.

''Hiçbir yere kaybolmayın.'' Ardından içeri girdi.

''Küçük çocuk muyuz canım biz?'' 

''Niye annemmiş gibi davranıyor bu? Ama ona dedirteceğim: 'Sana güveniyorum ağabey.' '' Ardından kendi kendine gülerek ilerlemeye başladı. Bende peşinden tabii.

''Rin nereye gidiyorsun?'' Daha birkaç adım atmıştık ki durdu. Nereye baktığını görünce bir bahçe kapısı fark ettim. Merdivenleri çıkıp önüne geldik o içeriye bakarken kapı benim dikkatimi çekmişti. Rin tam elini kaldırmış kapıya dokunacakken elini tutup onu durdurdum.

Yin and YangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin