Gerçek

48 7 1
                                    

*Okumura Rin*

Başımın üzerinden ıslık çalarak geçen metal cisimle neye uğradığımı şaşırdım. Dikkatle baktığımda Neahus Sensei'nin yanağından süzülen kanı ve hemen başının yanında duvara saplanmış oku fark ettim.

Ben bu oku daha önce de gördüm.

Miyuki.

''Bu etkileyiciydi Kanzaki-san. Ama asıl hedefinizin ben olduğuna emin misiniz?'' Sensei'nin sesi ile korkarak arkamı döndüm.

Onu görür görmez korkum endişeye dönüşmüştü. İlk bakışta hiçbir şeyi yok gibi gözükebilirdi. Dik duruşu, hedefine kitlenmiş gözleri aslını gizliyordu. Ancak dikkatli bakınca yayı geren kolları titriyordu. Hızla kalkıp inen göğsü düzensiz nefesini gözler önüne seriyordu. Ve gereğinden fazla terlemişti.

Sana neler oldu böyle? Sonra nefes nefese, kesik kesik konuşmaya başladı.

''Sensei, ondan uzak durun. Yoksa asıl hedefimin kim olduğunu öğreneceksiniz...'' Cümlenin sonuna doğru sesi kısılmıştı. Şimdi gözleri baygın bakıyor ve olduğu yerde sallanıyordu. Bayılacak!

''Miyuki!'' Seslenmem ile yere düşmesi bir oldu.

''Burada daha işim yok. Yakında tekrar görüşeceğiz.'' Şuan onu kafama takmadım. Çoktan kalkıp merdivenlere yönelmiştim bile. Hızla yukarı çıkıp Miyuki'nin yanına gittim.

Yerdeki bedenin yanına diz çöküp onu omuzlarından tutup kucağıma çektim.

''Miyuki, buradayım. Bak buradayım! Aç gözlerini!'' Ateşi çok yüksekti neyi olduğunu anlamak için gözlerimi vücuduna çevirdiğimde ayak bileğindeki yara ile boğazıma bir yumru oturdu. Çok kötüydü! Büyük ve derin bir yara üstelik iltihaplı ve iblis zehri ile kaplıydı. Ne yapmam gerekiyor?

''Rin...'' Kısık sesini duymam ile gözlerimi tekrardan güzel yeşil gözlerine çevirdim.

''Şşş...Miyuki, geçti. Tamam mı güzelim? Boşuna enerjini harcama. Ben yanındayım.'' Yorgunca gülümsemeye çalıştı. Diliyle kuruyan dudaklarını ıslatıp tekrar konuşmaya başladı.

''Çok güzeller.'' Neyden bahsediyordu? Ne çok güzeldi? Neye baktığını fark etmek için gözlerine baktığımda orada kendi yansımamı gördüm.

Siktir! Alevlerim! Alevlerimi yayıyordum! Onu yakacağım! Söndür! Söndürmeliyim!

Panikle ondan uzaklaşmaya çalışırken elini yanağıma koydu.

''Uzaklaşma. Canımı yakmıyorsun. Ilıklar. Sonbahar güneşi gibi aynı.'' Ne? Alevlerim onu yakmıyor muydu? Mümkün mü bu? Ona baktığımda gerçekten de yanmıyordu.

Miyuki'nin gözünden bir damla yaş süzüldü. Canı yanıyordu. Ve ben şuan ona yardım edemiyordum!

''Rin...Canım çok yanıyor.'' Onu kendime daha çok bastırdım. İkimizde alevlerin arasındaydık ama yanmıyorduk.

''Özür dilerim. Özür dilerim. Hiçbir şey yapamıyorum.''

''Özür dileme... Bu his çok güzelmiş.'' Neyden bahsediyordu?

''Hangi his?''

''Canımın acıdığını söyleyebilmek. Çok güzel.'' Ardından gülerek ağlamaya başladı.

''Canım acıyor! Hem de çok acıyor!'' Bir yandan ağlıyor bir yandan da canının acıdığını söylüyordu. Ne yaşadın sen böyle?!

Bu böyle olmayacak. Yukio gelene kadar dayanamazdı. Belki Shiemi bir şeyler yapabilirdi.

Yin and YangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin