Hırs

59 7 0
                                    

Yurda vardığımızda direkt odama geçtim ve üzerimdekilerden kurtulup duşa girdim. Duştan çıktıktan sonra üzerime rahat bir sweatshirt altıma da bir eşofman geçirip yatağıma uzandım.

Ben telefonumla uğraşırken biri kapımı bile tıklamadan içeri daldı. Tabii ki Rin.

''Miyuki hadi aşağı gel! Bize rosto yaptım!'' Ha?

''Neden?''

''Nasıl neden? Bahsi sen kazandın ya.'' Ahh doğru bahis! Yavaşça yatağımdan doğruldum.

''Tamam sen in ben geliyorum.'' Gitmek yerine eşiğe yaslanıp bana bakmaya devam etti.

''Ne oldu?''

''Asıl sana ne oldu? Yurda geldiğimizden beri çok durgunsun. Ayrıca Shiemi ile olan konuşmanız...'' Lafını keserek konuşmaya başladım.

''Bir şey yok. Sadece elindekilerin değerini bilmeyen insanlar sinirimi bozuyor. Shiemi ile annesini öyle görünce...Aman neyse ne hadi rostoyu soğutmayalım. Eminim enfes olmuştur.'' Kapıdan geçmek için adım atmıştım ki önümü kesti.

''Anlatmak ister misin?'' Neyi öğrenmek istiyordu ki?!

''Bilmiyor musun zaten? Beni orada gördün. Bahçede. 'Ya annen seni bir yabancının kapısına bırakıp gitseydi?!' ''Yutkunduğunu fark ettim. Duyduğunu biliyordum zaten. Derin bir nefes verip konuştum.

''Biyolojik ebeveynlerim beni birinin kapısına bırakıp terk ettiler.'' Lafım bitince onu hafifçe iterek yanından geçip aşağı kata indim.

Masaya oturduğumda Yukio da gelmişti. Hep beraber sofraya oturmuş yemeklerimizi yiyorduk. Daha doğrusu ben tabağımdaki bezelyeler ile oynuyordum. Rin'in bana baktığını ve üzüldüğünü hissedebiliyordum. Ama kafamı kaldırmayıp ona bakmamakta inat ediyordum. Çünkü şuan ne onu ne de kendimi teselli edecek durumdayım.

Daha fazla masada duramayacağıma karar vererek sandalyemden kalktım.

''Ellerine sağlık Rin. Çok güzel olmuş.'' Sonra da hızla odama çıktım ve yatağıma kıvrıldım.

Niye beni terk ettiler ki? Eğer beni terk etmeseler, belki de ben...bilmiyorum çok saçma! Beni iki ebeveynim de terk etti belki de şuan gayet mutlulardır. Ama bana onlar yerine ebeveynlik yapan babam...öldü. Keşke onun yerine onlar ölseydi. Onlar ölseydi de benim babam yaşasaydı!

Farkında olmadan akmış olan göz yaşlarımı silerek uyumaya çalıştım.

''Miyuki! Uyandın mı? Hadi kalk. Okula geç kalacaksın.'' Gözlerimi Rin'in sesi ile araladım. Çok iğrenç hissediyorum, başım felaket ağrıyor. En son hatırladığım şey güneşin doğuşuydu. Kaç saat uyudum acaba? Yataktan kalkmaya çalışırken Rin'e seslendim.

''Siz gidin ben size yetişirim.'' Uzaklaşan adım sesleri ile bende yatağımdan kalktım ve üniformamı giyinmeye başladım. Okulun kazağını pek sevmiyordum o yüzden gömleğimin üzerine direkt ceketimi geçirdim. Aynanın karşısına geçtiğimde kendi görüntümden irkildim desem yalan söylemiş olmam. Saçım başım birbirine girmiş, gözlerim kanlanmış ve göz halkaları ile torbalar oluşmuştu. Reddediyorum ya!

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra, saçlarımı tarayıp alttan bir at kuyruğu yaptım ve perçemlerimin yüzüme dökülmesine izin verdim.

Yurttan çıktığımda dersler neredeyse başlamak üzereydi, koşsam iyi olur.

Dershaneye girdiğimde nefes nefeseydim. Hepsi o küçük köpek yüzünden! Ne olurdu sanki yurdumuzdan direkt gidebilsek?!

İlk bulduğum kapıya anahtarımı takıp, içeri girdim. Girdiğim gibi de Rin'in sesini duydum.

Yin and YangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin