11.

56 9 25
                                    

"Five? Sana diyorum bebeğim!"Ben yavaşça geri çekilirken Five titrek bir nefes verdi. Vanya, diğer reyondan geçerken, dönüyordum. Beni fark etmedi bile temelden çıktığımda.

Gözlerimden yaşlar akmaya başladı ancak bir süre sonra yağmura karıştı. Ne kadar yürüdüm onu bile bilmiyorum.

Eskiden Five ile sürekli geldiğimiz parkın salıncağının birine oturdum. Yağmur deli gibi yağıyordu ama ben sadece sallanıyordum.

(Sen ona aşıksın dinleyin...)

"Olivia?" Parkın girişinden gelen sesle birlikte sakince oturmaya devam ettim. Sallanıyordum sadece. İçimde öyle bir ağırlık vardı ki, her geçen dakika artıyordu.

Yanımdaki boş salıncağa oturan kişiyle ne ona baktım, ne de konuştum. Gülümseyerek parkı izliyordum gece gece.

Yanımda oturduğu gibi beni izlemeye başladı. Başımı çevirip değişen yüzünü görmek istedim. Yeşillerine bakıp neler hissettiğini anlamak.

Yapmadım.
Sadece gülümsedim ve önümde duran kaydırağı izledim.

Elini kaldırdı. Titriyordu eli. Elleri. Saçlarıma dokunduğunda tepki vermedim. Sonuçta ayrılmıştık. Bitmiştik.

O halde neden ağlıyordum?

Saçlarıma dokundu gerçekliğini sorgular gibi. "Ben-"

"Sen 5 yıllık ilişkiden kuru bir iftira yüzünden ayrılıp, sevgilisine değil de ona takıntı yapmış bir kadına inanan zavallı birisin. Ve onunla sevgili olacak kadar da beyinsiz bir gerzek." Sakinliğim onu şaşırtıyordu.

Salıncaktan kalktığım gibi o da kalktı. Dediklerimi umursamadan bir mucizeymiş gibi baktı ve gözleri parladı. "Olivia, ölmemişsin..."

Ha?

Kaşlarımı çattım ve başımı iki yana sallayıp yanından geçmeye çalıştım ancak birden belimden gurup benim kendine çevirdi ve dudaklarıma kapandı.

Bu hissi öylesine özlemiştim ki... Öylesine seviyordum ve özlemiştim ki kelimeler kifayetsiz kalırdı. İki dudağı alt dudağımı kaptı.

Nazikçe öperken ellerim istemsizce saçlarına gitti. Özlemle ölüyordu. İp ince bir cama dokumur gibi dokundu bana. Sanki dokunsa kırılacaltım.

Elleri belimdeki yerini çoktan almıştı. Saçlarını sertçe kavradım ve çektim. Hırsımı başka türlü atamadım. Hem zevk hem hırs..

Ayrılıp ayrılıp tekrar öpüyordu. Öpüşü her seferinde uzarken dişlerimi dudağına geçirdim. Boğukça inledi. Bir anda ışınlamdığında kendimi, kendi evimdeki yatak odamda buldum. Şaşkınlıkla etrafıma bakarken dudakları yeniden dudaklarımı buldu. "Sen nasıl..." diyemedim bile.

Sertçe öpüşünüb ardından dengemi kaybedip yatağa düştüm. Bunu istiyor gibiydi. Dudakları dudaklarımdan ayrılıp sertçe boynuma geçtiğinde ellerim saçlarından ayrılmıyordu.

"Five.." diye mırıldandım. Yanlıştı. Yanlış yapıyorduk. Boynumu sertçe öptüğünde hafifçe inledim. Duracak gibi değildi. "Five gitmen lazım." Kesik kesik söylemiştim.

Five dinlemedi.

Boynumdan aşağı indi öpücükleri. "Five git." Çok istiyordum onu. Çok fazla. Deli gibi. Ama şu an yanlıştı. Benim düşmanımla çıkıyordu, ayrıydı, bana inanmamıştı. Ve şimdi onunla yatmak... Aptallıktı.

"Olivia, seni istiyorum." dedi nefes nefese.

"Bana inanmadın."

"Senin sayende kadere bile inandım aptal." dedi ve serçe tekrar dudaklarıma kapandı. Bu sefer hırsla öpüyordu. Özlemle.

"Direkt bana inansaydın keşke." dedim ondan uzaklaşırken. (Sövün. ->)

Five son kez öptüğünde lerimi yumuşak dalin kokulu saçlarından geri çektim. Yavaşça üstümden kalkarken bende onunla birlikte kalktım. "Her şeyi konuşacağız." dedi elleri yamağımdayken. Bir şey demedim.

Eğildi ve bir kez daha öptü.

(Five yeto sg.)

Gözlerimi kapattım. Açtığımda dudaklarımda sıcaklık yoktu. O da yoktu. Derin bir nefes aldım. Öptüğü her yer yanıyordu, karnım yanıyordu. Nefesini hala hissediyordum.

Kalbim deli gibiydi.

Sanki beni ilk öpüşüymüş gibiydi...

"Ha siktir." Kendime geldiğimde kafamı iki yana salladım ve odadan çıktım. Evimi biliyordu, odamı... Five ışınlanacağı yeri aklına getirmek zorundaydı. Kafasında canlandırdığı yere ışınlanıyordu. Demek ki daha önce gelmişti.

Uyurken birinin beni izlediğini Diego'ya söylemiştim de inanmamıştı piç.

***

"Klaus öptü diyorum! Yemin ederim!" 2 saattir Klaus'a bunu inandırmaya çalışıyordum.

"Senin yüzünden mi Vanya çıkıntısıyla kavga ettiler yani? Bunu sevdim." dedi gülerek. Fena halde sarhoştu...

"Salak mısın? Beyinsiz gibi davranma ama!"

"Sus, ve gibi konuşuyorsun.." dedi. Ardından birkaç yudum yutkunma sesi geldi. İçiyordu. Derin bir nefes verdim.

"Kapatıyorum ben uyuyacağım." dedim. Cevap vermedi. Onun yerine horlama sesi geldi. Gülerek telefonu kapattım.

Hala hissediyordum nefesini...

Tanrım! Çok gurursuzum.
Ama çok aşığım.

------

Kısa bir bölümdü ama istenmişti. Bölüm atmadan uyumak istemedim. Herkese iyi geceler!!!!

𝘼𝙨𝙝𝙠𝙚𝙣𝙖𝙯𝙞 𝙤𝙛 𝙇𝙤𝙫𝙚|| 𝙁𝙞𝙫𝙚 𝙃𝙖𝙧𝙜𝙧𝙚𝙚𝙫𝙚𝙨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin