III - Kalbe Kurulan İlk Pusu

1.8K 228 137
                                    

Bölüm şarkısı : Cem Karaca - İşte Geldik Gidiyoruz

Bahriyeli...

Bir bahriyeli hitabı ne kadar hayatınızı yoldan çıkarabilir?

Günümüz

Gergindi... Çok gergin. En son ne zaman doğum günü kutlanmıştı Jülide tarafından? İlkini dün gibi hatırlıyordu ama sonuncusunu da unutmak pek mümkün değil gibiydi... Kaç ay olmuştu? Üç, beş? 'Pastanın yarısı senin, yarısı İmre'nin. Ben İmre'nin adına mum üfleyeceğim,' demişti Jülide... Jülide... Ufaklık Jülide, bedeni ufacık kalsa da yüreği geçen yıllarla büyümüş Jülide...

"Patron gitmekte kararlı mısın?"

Kararlı mıydı Melih? Melih kimdi, neydi? Öldü zannedilen annesi gerçekten dirilmiş, aslında hiç ölmemiş olabilir miydi? Melih'in aldığı kararlar kimseyi etkiler miydi?

"Jülide üzülür be," diye söylendi kendi kendine. "Ardından hep üzülmedi mi?" Ne acıdır ki aklına başka bir isim hiç düşmedi.

"Patron emin misin?" diye bir soru daha işitti. "Bak çoluk çocuk..." Zihninin bir köşesinde mayına basılmışçasına sesin geldiği yere döndü bedeni. Dönen bedeniyle birlikte, kendisine sorular sormaya çalışan Alka timinin tüm üyeleri sustu. Sustu ama Melih Arslan'ın içerisinde, tohumlarının sahibi Neşe Gümüş fırladı.

Karşısında başın sahibinin kim olduğunu umursaman kavradığında, "Biz kimiz?" diye bağırdı gür bir tonda. "Biz kimiz *mına koyduklarım?! Biz kimiz?!"

Bıraktığı başın, Şerif olduğunu bıraktıktan sonra fark etti ama kendisine bir ruh gibi üflenen kodlamayı, gür bir sesle ilan etti.

"ALKA!" Ellerini önce göğsüne çarpıp sonra iki yana açtı. "Ben Melih ARSLAN; YOK EDİCİ!" Sesi, imkanı varmışçasına ses tellerini patlatmak istermiş gibi yükseldi. "Aldığım nefesler boyunca, tek sıfatım bu benim! Yok etmek! Yok edici; Melih ARSLAN! Beşikten çıktı bir bebek olarak; anasının kuzusu değil, kurban ettiği oldu! Manevi anasının; maşası, katledicisi oldu! Vizyonu; bulunduğu her ortamdaki canlıyı, yok etmek oldu!" Sağ eli tekrardan hiddetle göğsüne çarptığında, neye girdiğini kendi bile anlamadı. "Ben Melih ARSLAN! Yok etmek için var olduğum dünyadan, yok ettiklerimle gideceğim! Siz," dedi ve göğsünden çektiği eliyle timinin bireylerini işaret etti. "Bugünden itibaren Alka timinden azledildiniz!"

"Ama...", "Abi...", "Patron..."

Her bir dilden farklı farklı hitap şekli döküldü ama aradıkları Melih Arslan'a ulaşılmıyordu. Kati tutumunu koruyarak "Hepiniz bir hayat kurmak istiyorsunuz," dedi. Zihninin içinde Jülide'nin sesi yankılandı. 'Sen? Peki sen Bahriyeli?' Ağırca yutkunmak zorunda kaldığı için duraksadı. Kendisini toparladıktan sonra "Sizlere söz veriyorum," diyerek devam etti. "Benim yokluğumda, abiniz Alp Aslan Şahin ve biricik eşi, kardeşim Jülide Şahin... Dilediğiniz şekilde düğününüzü yapacak, sizleri yalnız bırakmayacaktır..."

Şerif en eskilerinden olduğundan bir adım öne çıkıp, itirazda bulunmayı kendisine hak bildi. "Abi," dedi, harflerin her birini ayırarak. "Senin çocuk-"

Melih'in sağ eli havalandığında, cümlesi şak diye yarıda kesildi. "Dönersem olur," dedi, kendinden emin bir tavırla. "Dönersem baba da olurum, damatta... Şimdilik bu kadar!" Üzerindeki siyah hücum yeleğini hoyratça çekiştirdi. "Yok ediciliğimin ortasında sadece bir canım var o kadar..."

Bahsettiği kendi canı mıydı yoksa bahsi geçen Neşe Gümüş müydü, kimse anlayamadı ama Melih de; süslü cümleleri kafasında kurup, oyunlar oynayamayacak kadar yılgındı. Bu yüzden kendi canını baz alarak konuşmuştu. Bir canı vardı. Sadece bir can...

ALKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin