Zeren, Ülgen'in kolları arasından kurtulmaya çalışırken sinirle konuşmaya başladı.
"Öyle mi?! 'Delfin bu konakta olmamalıydı. O da kuzeni de sadece hizmetçi parçalarından ibaret! Onların yeri bu konak değil! Bu konakta bir yerleri olamaz!' diyen de bendim zaten!" diye sonlara doğru bağırarak konuştu.
"Sana inanamıyorum Yasemin! Nasıl böyle düşünüp konuşabilirsin!" diye kızdı Zümrüt anne. "Size onun yalan söylediğini söyledim! Bunu yapmadım!" diye bağırdı Yasemin yenge tekrar. "Bunları söyledin mi Yasemin?" diye sordu Harun abi. "Söylemedim!" diye çıkıştı yenge de.
Harun abi Altay'ların kuzeniydi. Konaktakilerin ısrarları üzerine bu konakta yaşamaya başlamışlar.
"Cidden yenge.. Söyledin mi bunları?" diye sordum. Harun abi, Altay, Ülgen, dede, ve Buran ağa başka bir odaya geçmiş tartışıyorlardı. Büyük ihtimalle Harun abi Yasemin yenge adına özürler yadırıyordu.
"Söylemedim!" dedi tekrar. "Söylemedin mi?! Bunların yanında Delfin'in ödevinin içine acı sos falan koyduğunu da söyledin telefonda konuşurken! Yalan mı!" diye bağırdı Zeren.
"Yapmadım! Bunları nereden buluyorsun bilmiyorum ama ben bir şey yapmadım!" diye diretmeye devam etti yengem. "Demek o yüzden tadı kötüydü...." diye mırıldandım. "Azar yedim ben o ödev için! Tokat yedim! Laf işittim! Bu kadar mı nefret ediyorsun benden?!" diye çıkmıştım yengeme.
"İyi olmuş." dedi sakince. "Bak hâlâ konuşuyor! Ne demek iyi olmuş! Çocuk tokat yedim diyor!" diye sinirle konuştu Zümrüt anne. "Ne diyeyim anne? Söylediklerimin arkasındayım. Onun yeri bu konak değil. Çöp kenarında bile yeri olamaz onun. Anca öbür tarafta." dedi bu sefer sırıtarak.
Gözüm dolmaya başlarken aklımda dolanan bir kaç cümle vardı sadece. 'Onun bu evde yeri yok! Burada yaşayacaksa çalışmak zorunda! Elimde olsaydı da seni hapse girmeden öldürebilseydim!' gözümden yaşlar akmaya başlarken yere çoktüm. Nefeslerini kontrol edemiyordum.
'Saçmalama daha beş yaşında!' 'Bırak kolunu! Küçüçük o daha!' beynimde yankılanan başka cümleler daha.. 'Ne olurdu kız olsa! Biz bunu yedirip büğüteceğiz sonra?! Gidecek bir yerde ölüp gidecek! Harcadığım paraya da yazık.' başka cümleler daha..
Yanıma birinin geldiğini hissediyordum.. Görüyordum ama algılayamıyordum, duyuyordum ama anlayamıyordum... Uğultu şeklindeydi sesler. Daha sonra birinin sarıldığını hissettim. Saçımı geri yatırarak oynadığını hissettim. Daha sonra sözler işittim. "Altay abi! Delfin! Ne yaparsam yapayım sakinleşmiyor!" dediğini.
Başka birinin daha geldiğini hissettim tekrar. Başka kollar. Başka bir ses. Başka bir koku.. Kucağına almıştı beni. Nereye götürüyordu ki? Kapı sesi? Yumuşak bi yer? Yatak odası? Beni bırakmadan oturdu. Nefesim düzelmişti. Zihnimde yankılanan cümleler gitmişti. Sakinleşmiştim ama hâlâ tam algılayamıyordum. Kulaklarım uğulduyor, gözlerim bulanık görüyor hatta açmaya kalkışınca acıyordu.
Saçlarım okşanıyordu. Kalktı ve yatağa yatırdı beni. Üzerimi örttü ve çıktı.
Yazardan
Odadan çıktığı gibi aşağıya, salona geri döndü genç adam. Eşini öyle görmek... Aşağı iner inmez yanına biricik eşinin kuzeni geldi. "S-Sakinleşti mi?" diye sordu. Merak etmişti kuzenini. "Sakinleşti.. Uyuyor." dedi genç adam. Derin bir nefes aldı genç çocuk. Eşine sarıldı tekrardan. Sevgilisinin saçlarından öptü Ülgen de.
Anasına döndü Altay. "Ne oldu da böyle oldu?" diye sordu hafif bir sinirle. "Yasemin'in sözlerinden oğul başka ne olacak!" diye sinirle konuştu konağın hanımı. "Ne dedi!" diye dişlerini sıkarak konuştu Altay. "Ne diyeceğim be! Doğruları söyledim!" diye bağırdı Yasemin.
"Ne dedi dedim!" diye çıkıştı tekrar. "Bu konakta hatta çöp kenarında bile yeri olmadığını, tek yerinin öbür tarafta olacağını söyledim! Söylediklerimin yine arkasındayım. Onun bu konakta yeri yok!" diye çıkıştı tekrar Yasemin.
Bir tokat sesi yankılandı ilk önce. Daha sonra Altay'ın sert sesi. "Sana mı kaldı onun nerede yeri olup olmadığını sorgulamak! Sen kuzenimle evlisin. Bu konağa ben olmasam. Ben istemesem adımını atamazdın. Ben ne zaman gelsin burada yaşasınlar dedim o zaman geldin. Şimdi bu konaktan gidecek ve bir daha gelmeyeceksin." diye tehditvari bir sesle konuştu..
Altay
Bu olayın üzerinden otuz iki saat geçmişti ve Delfin yeni yeni uyanıyordu. Kalktığında önce oturur pozisyona geçmiş sonra da gözlerini etrafta gezdirmişti. Beni görünce "A-Altay" dedi ve kollarını uzattı. Gözleri dolmuştu yine.
Kollarımı ona sarar sarmaz kafasını göğsüme gömmüş ve göz yaşları usul usul akmaya başlamıştı. Saçlarını okşayıp yatıştırıcı cümleler söylüyordum.
"Benim cidden hiç bir yerde yerim yok mu?" diye sordu dolu gözleri ve titrek sesiyle. Sanki başkası dese inanmayacak ama ben söyleyince inanacak gibi duruyordu.
"Hayır, sen olman gereken yerdesin.. Kalbimdesin, yanımdasın, evimdesin.. Bu yerler senin olman gereken yerler. Senin yerin bu konak. Asıl onun yeri bu konak değildi." dedim bende. Yumuşak olmasına özen gösterdiğim bir tonda.
"Teşekkür ederim..." dedi ve başını göğsüme yasladı. 'Teşekkür ederim' beynimde dolanan cümle. O kadar çaresiz ve bir o kadar da aşkla söylemişti ki bu iki kelimeyi...
Delfin'ime baktım. Alnına düşen saçlarını geri yatırdım, öptüm, sarıldım. Bir saat ya da daha fazla. Ne kadar yaptım bilmiyorum ama bana çok kısa gelmişti. Yetmemişti. Öpmeye ne kadar kıyamıyorsam o kadar da çok öpmek istiyordum.
Tekrar öptüm. Tekrar ve tekrar öptüm. Kıpırdanmaya başlayınca ne zaman uyuduğunu anlamadığım sevgilimi öpmeyi bıraktım. Yatağa düzgünce yatırdım. Yanına yattım ve yüzünü izlemeye başladım.. En sonunda dayanamayıp öptüm ve uykuya daldım..
Nasi olmuş? Ben beğenmedim çok saçma bir bölüm oldu bence.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum<3Byeeee<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
°Berdel°*°bxb°
Hayran KurguAbisi ölmesin diye bedeli kabul eden bir genç Etiketlere bakın. Başlığa yazdım ancak ne olur ne olmaz diyerekten haber veriyorum.