2. BÖLÜM

3 2 0
                                    

BREZİLYA

Kafamda hissettiğim ağırlık ile yavaş yavaş gözlerimi açtım. Elimin tersi ile ağzımın kenarını silip gözlerimi ovuşturduktan sonra dirseklerimi koltuğa dayayıp birkaç dakika kendime gelmeyi bekledim. Tamamen ayıldığımı hissedince elimle başımı yoklayıp ağırlığın sebebini anlamaya çalıştım tam o sırada hala ne olduğunu bilmediğim şey elime değip üstünden geçti. Görüş alanıma giren şeye baktım.Bu bir kuştu. Salonun tavanında birkaç tur döndükten sonra ahşap sehpaya kondu. Bir dakika,kafamda bir kuş mu vardı?!Hızlıca olduğum yerde oturur pozisyona geldim bu ani tepkimle kumanda yere düşmüştü. Bunu umursamadan etrafıma baktım.
"Sen nasıl içeri girdin?!" elimi yavaşça alnıma vurdum.
"Sadece bir kuşsun, bana nasıl cevap vereceksin ki?!"
Bana cevap veremeyen yine de göz temasını kesmeyen kuşa bir süre daha bakıp yerden kumandayı aldım. Her ihtimale karşı bir silah misali kumandayı kuşa doğrultup hala dizlerimde örtülü olan hardal sarısı battaniyeyi ayaklarım ile itekledim. Hızlıca oturduğum yerden kalkıp geri geri cama doğru ilerlemeye başladım. Ayağımın,yerdeki -tahminen dün yere koyduğum fakat uyanır uyanmaz yaşadığım şeylerin etkisiyle unuttuğum- terliklerime takılması ile sendeleyip yere düşecek gibi oldum ama son anda toparlandım. Hala benimle göz kontağını kesmeyen kuşa bakarak geri geri yürüyordum, tabii bu sefer daha temkinli bir şekilde... Camın yanına gelince hızla petrol yeşili fonu çektim. Bir yandan kuşu kontrol edip bir yandan da tül perdeyi ve güneşliği açmaya çalışıyordum. Sonunda cama ulaştığımda dışarıyı kontrol ettim. Evim yerli yerinde görünüyordu fakat yerli yerinde olmayan bir şey vardı...
Hala yaşadığım ve gördüğüm şeylerin etkisinden çıkamamış bir biçimde bir iki adım ileriye gittim. Elimdeki kumandayı koltuğa doğru fırlatıp banyoya ilerledim. Altın sarısı kapı kulpunu çevirip krem rengi banyo kapısını açtım. İçeriye girip mat siyah çanak lavabonun kenarlarına ellerimi dayadım,kafamı aşağıya eğip birkaç dakika öyle bekledikten sonra suyu açıp elimi yüzümü yıkadım. Yüzümü, lavabonun yanındaki rafta duran sütlü kahve havlulardan birine kurulayıp mutfağa yöneldim. Buz dolabının kapağını açıp ne yiyeceğime karar vermeye çalıştım. Elime geçen kahvaltılıkları siyah, gri ve kahverengi renkleriyle bezenmiş tezgâha koyup balkon kapısına yöneldim. Perdeyi hızla çekip yere düşmesini sağladıktan sonra tezgâha geri dönüp çıkardığım malzemelerle sandviç hazırladım...

FLORİDA

Yüzümde hissettiğim soğukluk ile gözlerimi açtım. Kafamı yavaşça yan tarafa çevirdiğimde suyun içinde olduğumu fark ettim. Elimin altındaki kumlar hala sahil kenarında olduğumu anlamama sebep olmuştu. Son yaşananlar aklıma gelince birden yattığım yerde doğrulup gözlerimle etrafı taradım.Ne şezlong ne hasır şemsiye ne de bir insan, kimse yoktu. Ellerimden güç alarak olduğum yerde ayağa kalktım. Tahminen uzun süredir su içinde ve baygın olduğum için bedenim güçsüz düşmüştü. Açıkçası ne kadar süredir bu biçimde beklediğime dair bir fikrim yoktu. Bir umut, çantamın da benimle birlikte sürüklenme ihtimaline karşı yere baktım. Uyandığım yerin biraz ilerisinde çantamı görmemle hızlıca oraya ilerlemeye başladım. Bedenim yorgunluk sebebiyle sendelese de çantama ulaşmayı başarmıştım. Çantamın içinden telefonumu çıkartıp açma tuşuna bastım fakat o kadar suyla buluşup çalışmasını beklemem çok saçmaydı. Çantada işime yarayacak başka bir şey yoktu olsa dahi ıslak olduğu için bir önemi olmayacaktı. Birini ya da işime yarar bir şey bulmak umuduyla sahilde dolanmaya başladım. Yavaş yavaş içimde büyüyen telaş bir o yana bir bu yana koşuşturmama sebep olmuştu. Aslında tek istediğim Maria'yı bulmaktı.
"Maria! Neredesin? Lütfen duy beni!..Hadi Mari duy beni!"
Dakikalarca bağırsam da hiçbir cevap almamıştım. Sesim yavaş yavaş alçalmaya başlamıştı.
"Duy beni Mari..."
Olduğum yerde dizlerimin üstüne çöküp bir süre kıyıya vuran dalgaları izledim. Vücudum kurumaya başlamıştı ama yine de üşüyordum. Çantamdaki bikinimin üstüne giymek için aldığım elbisemi ve plaj havlusunu çıkartıp kuruması için yere serdim. Bir süre onların kurumasını bekledikten sonra giyinip havluyu omzuma attım. Çantayı her ihtimale karşı yanıma alıp tekrardan etrafı gezmeye başladım.

MISIR

Kumlar yavaş yavaş yere oturmaya başlamıştı. Yorulmaya başladığını hissettiğim bedenim uzun bir süre böyle durduğumu düşünmeme sebep oluyordu. Karnımın çıkarttığı sesler acıkmaya başladığımın habercisiydi. Kafamı kaldırıp fuları yüzümden çıkarttım. Derin bir nefes alıp etrafıma baktım;değil dinlenme alanı,tek bir araba bile görünmüyordu. Ne yani beni burada bırakıp gitmişler miydi? Cebimden telefonumu çıkartıp arama yapabileceğim bir numara düşünüp tuşladım, arayacakken sinyal olmadığını fark etmemle kısık sesli bir küfür mırıldandım. 'Harika,burada kaldım.' diye düşünmeye başlamıştım ki kemerimin ceplerinden birine koyduğum ekip telsizi aklıma geldi. Ceplerimi karıştırıp telsizi çıkarttım ve açtım.
"Ses deneme!"
Ne kadar çabalasam da cızırtı sesinden öteye geçememiştim. Oflayarak telsizi geri yerine koydum. Bana yardımı dokunacak bir şey bulma umuduyla etrafımı daha detaylı incelemeye başladım. Arkamı döndüğümde gözlerim istemsiz bir şekilde açılabildiği kadar açıldı. Gördüğüm şeye inanmadığım için gözlerimi ovuşturduktan sonra tekrar açtım. Bu sefer gözlerime ağzım da eşlik etmişti. Karşımdaki manzaraya bakıp tekrar bir küfür savurdum ama bu seferki daha sesliydi.

AVUSTRALYA

Oksijen solumayı düşünürken ciğerlerime dolan dumanla öksürmeye başladım. Etrafıma baktığımda son girdiğim yanan evdeydim. Yangın söndürülmüştü fakat benim hâlâ içeride oluşum içime bir kurt düşmesine sebep olmuştu. Evin duvarlarına tutunarak ayağa kalktım. Yavaş adımlarla düz koridorda ilerlemeye başladım. Biraz daha ilerledikten sonra dış kapıya ulaşmıştım. Kendimi bir an önce dışarı atmak ve oksijeni ciğerlerime doldurmak istiyordum.Kapıyı açıp dışarıya adımımı atmamla sendeleyip yere düşmem bir oldu. Olduğum yere uzanıp kollarımı iki yana açtım. Gökyüzünden anlaşılacağı üzere sabah saatlerindeydik. Biraz daha aynı şekilde durup kendime gelmeyi bekledim. Ayağa kalkabilecek gibi hissedince yavaş yavaş olduğum yerde doğruldum ve ayağa kalktım. Kalktığımda ilk işim etrafıma bakmak olmuştu. Etrafta kimse yoktu. Ne evin sahibi olan aile ne de yangın söndürme ekibi...Ben dışında kimse yoktu.

~Varisler~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin