DIŞARDAN BİR GÖZ:Kafasında bir sürü soru dönen yan yana dizilmiş dört kişi ve sakinliğinden ödün vermeden masaya koyacağı dışı mor içi beyaz renkli fincanlar için yer açan yaşlı adam. Dört kişinin de gergin olduğu kaçınılmaz bir gerçekti. Oğlanlardan biri gözleri ile etrafı incelerken bir diğeri bakışlarını cama dikmiş bir şekilde duruyordu. Kızlardan kahveye yakın turuncu saçlı olanı ellerini önünde birleştirmiş bir şekilde sabırla yaşlı adamın konuşmaya başlamasını bekliyordu. Onun aksine koyu lacivert saçlı kız ise kendine giymesi için verilen elbiseden rahatsız olmuş bir şekilde elbiseyi çekiştiriyordu. Arada yaşlı adama attığı kaçamak bakışlar ve ardından gelen derin soluklar sinirlenmeye başladığının habercisiydi. Yaşlı adam fincanları masaya dizdikten sonra hâlâ altında ateş yanan siyah ve lacivert renklere sahip üstü yıldız desenli demliği bir bez yardımıyla alıp masada duran beş fincana chang shu doldurdu. Demliği tekrar yerine koyduktan sonra eliyle fincanları işaret edip camın yakınında duran eski görünümlü ahşap masanın sandalyelerinden birine oturdu. Geriye kalan dört kişiden fincanlara ve masaya ilk yönelen turuncu saçlı kız olmuştu.Eline aldığı fincanı burnuna yaklaştırıp kokladıktan sonra konuştu.
"Chang shu... Karahindiba kökü, tarçın, zencefil, avokado yaprağı, barut ağacı, mate yaprağı, kiraz sapı, spirulina. Faydalı bir çay, güzel tercih."
"Bitkiler konusunda bilgilisin sanırım."
"Bu konular üzerine kitap okumaya fazlaca zamanım vardı diyelim."
Yaşlı adam usulca kafasını salladı. Turuncu saçlı kızın arkasına etrafı inceleyen oğlan, camı izleyen oğlan ve en sonunda da koyu lacivert saçlı kız masaya oturdu. Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından lacivert saçlı kız öfkesine yenik düşüp konuştu.
"Buraya çay içip birbirimizi izlemeye geldiğimizi sanmıyorum. Sorularımızı cevaplayacağınız kısma tahminen ne zaman geliriz?"
Yaşlı adam kızın bu konuşması üzerine gülümsedi. Tam o sırada camı izleyen oğlan söze girdi.
"Bu kıza papatya çayı vermeliydiniz."
Lacivert saçlı kız oğlana bakıp gözlerini devirdikten sonra bakışlarını tekrar yaşlı adama çevirdi. Yaşlı adam çayından bir yudum daha alıp boğazını yumuşattıktan sonra konuşmaya başladı.
"Ne ölüm ne de rüya sizi bu boyuta getiren sizlersiniz."
Turuncu saçlı kız anlamamış olacak ki elindeki fincanı yavaşça masaya koyup konuştu.
"Nasıl?"
"Dünya ait olduğunuzu sandığınız gezegen...”
Yaşlı adam kısa bir bekleyiş anında elindeki fincanı tabağıyla buluşturdu.
"Dünyada yaşadığınız süre zarfında boyutları hiç duydunuz mu?"
Hepsi olumlu anlamda kafalarını sallamıştı. Etrafı inceleyen oğlan alçak bir sesle konuşmaya başladı.
"Varlığı bilinen sadece on iki boyut var dünya üzerinde bunların sadece üç tanesi görünür durumda."
Yaşlı adam onaylar sesler çıkarttıktan sonra konuşmaya devam etti.
"Burası Alzena. Dünya üzerinde varlığı bile bilinmeyen bir boyut."
Lacivert saçlı kız adamın yavaş hallerine sinirlenmiş bir şekilde konuşmaya başladı.
"Hadi ama daha hızlı ve anlaşılır bir şekilde anlatamaz mısın?"
Yaşlı adam yıllardır izlediği bu kızın alışık olduğu hallerine tekrardan bir tebessüm bırakıp aynı yavaşlıkta söze girişti.
"Sabır..."
Yaşlı adam sözlerine devam etmeden önce boğazını temizledi ve daha yüksek bir sesle konuştu:
"Sabır en güçlü silahtır ve sabrı öğrenmemiş insanlar güçsüzlüğü her daim tadacaktır."
Cevaptan tatmin olmamış kız sinirli nefesini dışarı verip bakışlarını masanın üstünde yumruk olmuş ellerine indirirken oğlanlardan biri konuşmaya başladı:
"Biz buraya nasıl geldik?"
"Buraya gelmeden önce bir doğal afete maruz kaldınız mı?"
Duydukları soru karşısında hepsi onaylar sesler çıkartmıştı.
"Alzena vatandaşı olan birinin başka bir boyutta ölmesinin imkânı yoktur."
Bu sefer konuşan turuncu saçlı kız olmuştu:
"Yani biz buranın vatandaşıyız ve doğal afetler bizim boyutlar arası kapımız görevindeydi. Peki neden başka bir boyutta büyütüldük?"
"Bazı soruların cevaplarını kendimiz bulmalıyızdır Arissa."
"Adımı nereden biliyorsunuz?"
"Hepinizin adını biliyorum."
Masada oturan dört genç de şaşkın bakışlarını yaşlı adamın yüzünde birleştirdiler. Yaşlı adam maruz kaldığı şaşkın bakışların ardına masadaki kişileri tek tek göstererek isimlerini söylemeye başladı.
"Sirena, Boraes, Aidan ve Arissa. Yeterli gelişimi gösterdiğinizden emin olana kadar sizleri izledim. Bazen sizleri sizden daha iyi tanıdığımı düşünüyorum."
Adamın söylediklerine karşın dört gencin gözleri de sanki yuvarlarından fırlayacakmış gibi daha da açıldı. Yaşlı adam ılımış olan çayından son yudumunu da alıp konuşmasına devam etti.
"Hâlâ hepinizin kafasında dönen soru işaretlerini görebiliyorum. Hele ki senin Sirena, bir an önce yüzeysel bir şekilde bulunduğun durumu öğrenip arkadaşın Maria'yı bulmak istediğini çok rahat görebiliyorum."
Sirena şaşırmış bir şekilde yaşlı adama bakıp ne ara açıldığını bilmediği ağzını kapattıktan sonra ne yapacağını bilemez bir şekilde önündeki bardakta duran çaydan kocaman bir yudum aldı.
"O zaman kafanızda gördüğüm soruları yanıtlayıp aç karnınızı doyurmanız için size bir ziyafet hazırlatacağım. İlk olarak Alzena'da insanlar kendilerine bahşedilen bir element gücüyle doğarlar. Her element için bir yaşam alanı vardır. Gücünüz dahilinde o yaşam alanlarından ait olduğunuz kesimde büyürsünüz. Büyüme sürecinde Kimaya'da eğitim alırsınız."
Arissa yaşlı adamın sözünün bittiğini düşününce sordu:
"Kimaya dünya üzerinde ki okul gibi bir yer mi?"
"Neredeyse... Kimaya sizin gibilerin hayatlarına nasıl devam edeceklerini öğrenmeleri için kurulmuş bir okuldur."
Boraes:
"Nasıl yani?"
"Her gücün bir halkı olunca her halkında bir yöneticisi oluyor. Yöneticiler halktan olanların aksine iki güce sahiptirler, bir ana güçleri ve bir de yönetici güçleri vardır. Halktan kimseler sadece element güçlerine sahiptirler. Bunun dışında element gücüne sahip olmayan kişiler vardır. Bunlar: şifacılar, savaşçılar, zaman kontrolcüleri ve daha niceleridir. Bu alanlarda size düşen görevi yerine getirebilmek için eğitim alırsınız. Bunların dışında bir de ana yönetici yani kral vardır. Kral dememizin sebebi yöneticilerin aksine bütün element güçlerinin kontrolüne hâkim olmasıdır."
Aidan:
"Yani burada bulunma sebebimiz element gücüne sahip olmamız mı?"
Yaşlı adam olumlu şekilde kafasını sallayıp oturduğu yerden sandalyesini iterek kalktı. Herkesin önünde bulunan boş çay bardaklarını toplayıp odanın diğer ucunda olan tezgâha doğru ilerleyip oraya bıraktı.
"Başka soru işaretleriniz varsa bunları kendiniz cevaplandırmalısınız. Dışarıda sizi Guyon bekliyor, onun eşliğinde karnınızı doyurmaya gidebilirsiniz."
Kimsenin bir şey demesine izin bile vermeden yok olan yaşlı adam herkesin tekrar şaşırmasına yol açtı. Dördü de tek kelime dahi etmeden odadan çıktı. Tam kapının önünde kendilerini bekleyen kahverengi saçlarının yanı kazıtılmış, kirli sakallı, bal rengi gözleri tam karşıya bakan dik duruşlu, kaslı adam -kendisinin Guyon denen kişi olduğu aşikâr- eşliğinde büyük koridorlardan geçerek, kocaman, koyu kahve, gümüş kulplara sahip kapının önünde durdular. Guyon'un iki kulpu kavrayıp aşağıya indirdikten sonra içeriye doğru iterek açılmasını sağladığı odaya adımladılar. Gri duvarları tablolar ve altın işlemeler ile süslenmiş kasvetli odanın tam ortasında duran, meşe ağacından yapılma lükens⁹ ayakları altın işlemeli, parlaklığından anlaşılacağı üzere yeni verniklenmiş masanın çevresinde bulunan büyük, bordo renkli, geniş sırtlı sandalyelere teker teker yerleştiler. Masadaki görüntü dışarıda gören birine kesinlikle o zamanı hatırlatırdı fakat o zamanın aksine masanın başında bütün endamı ile oturan kuzguni saçlı, siyah ve gri arası gözleri ile etrafa keskin bakışlar atan, hafif kalın pembe dudakları çizgi halini almış, iri yapılı adamın oturduğu sandalye boştu. Bu olaylardan haberi bile olmayan dört varis üzerlerinden atamadıkları şaşkınlıkla, sessiz bir şekilde masada bulunan yiyeceklerden doyana kadar yediler.⁹ Lükens, eski tip mobilyaların eğimli ve şık duran ayaklarına verilen isim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Varisler~
FantasyBirazdan okuyacağınız kitap dünyada kimsenin haberdar olmadığı bir boyutta geçmektedir. Dünyada varlığı bilinen sadece on iki boyut var ve bizler bunun sadece üçünü görebiliyoruz. Alzena ise bu boyutların aksine varlığı bile keşfedilememiş bir boyut...