Bölüm 30

5.9K 336 59
                                    

Diyadin çok güzeldi babam herkes ile selamlaşıyor ve herkesi tanıyordu.

İlk gün Ağrı merkezi gezmiştik ikinci gün de Doğubeyazıt'ı gezmiştik.

Tezek nedir onu bile öğrenmiştim Diyadin'de.

Bir teyzenin yanında inek sağmıştım tabi bütün süt yüzüme yüzüme gelse de sıkıntı yoktu eğlenmiştik.

Çarşıyı dolaşmış bizim ancak sığdığımız bir dönercide yemek yemiştik.

Kelle paça çorbasını çok sevmiştim.

Hatta iki tabak yemiştim.

Dönerden sonra biraz ağır gelse de ilk defa böyle bir şey yaptığım için mutluydum.

Bir iki saat sonra da keşkek yemiştik aşırı iyiydi ama keşkeği bir teyzenin evinde yemiştik uzaktan akrabamızmış.

Yıldız teyze ile tandırdan koca bir kazan keşkeği çıkarmış ondan sonra tabaklara servis etmesinde yardım etmiştim.

"Benim asıl adım Rojda'ymış kızım" dedi türkçesi çok iyiydi.

Kadın benden iyi Türkçe konuşuyor yahu.

Ona odaklanmışken bir yandan da çayımı içiyordum.

"İşte o dönemler Kürtçe isim koymak yasak olduğu için bizim dönemimizdeki ve ileri dönemde doğmuş çoğu kızın adı Yıldız veya başka isimlerdir. Hiç aileye de sormamışlar tabi direkt kolaylarına gelen ismi koymuşlar burada çoğu insanın adı Yıldız'dır mesela." dedi gülerek ben ise şaşkınca ona bakıyordum.

Çok büyük bir haksızlıktı bu ama.

Üzgün bakışlarıma gülümsedi ve tekrar konuştu.

"Yani şimdiki devirde çok şükür yok öyle şeyler, eh tek tük insanlar var bizi hâlâ istemeyen, ama çocuklarımız fazla sıkıntı çekmiyor bu konuda çok şükür bu günümüze" diyip bacaklarını ovaladı.

Anneme keşkek tarifi verirken akşam kalmamız için ısrar etse de biz merkeze geçicektik.

Bir süre daha oturduktan sonra vedalaşıp oradan çıktık boş sokaklarda yanyana yürürken sokağa bir kız atladı ama bizi görmüyordu.

"Anaaaa" bağırmasıyla gözlerini yumup başına vurması bir oldu.

"Kanêyê êvâ jînîkâ Xûdê "
(Nerede bu kadın Allah'ım) diyip etrafında döndü.

"Aysel Allah aşkına git anamı çağır koyun doğuruyor ağlicam ya" ahırdan başka bir kız çıkınca şalını önünde bağladığını fark etmiştim.

Ben meraktan oraya giderken abimler dışarda kalsa da Batu Batı'yı anneme verip peşimden geldi.

Kız bir koyunun arkasına geçmişti.

Koyun bacaklarını uzatmış başını öne doğru uzatıyordu gözleri kocaman olmuştu.

Kız ise Allah'a dua edip ağlıyordu.

"Allah'ım lütfen bir şey olmasın. Allah'ım sen büyüksün yardım et" dolu gözlerini kapatıp kapı tarafına bakınca bizi gördü.

"Şey yardım edelim mi?" dediğimde hızla başını salladı.

Batu koyunun başını bacaklarına koyup okşarken bende kızın yanındaydım.

"Allah'ım lütfen yardım et koyuna da kuzuya da bir şey olmasın" ağlamaklı sesi beni de korkuturken kollarını sıvayıp dişlerini sıktı elindeki mavi eldivenleri yukarı çekip elini koyunun rahim ağzına koydu ve bir şeyi tutmaya çalışıyormuş gibi yaptı.

ᴇʙʀᴀʀHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin