Merhabalar!
Yine biraz fazla beklettim sanırım ama elimde olmayan sebeplerden ötürü bir türlü bölümü tamamlayamadım.
Bu bölümden sonra artık düzlüğe çıkıyoruz. Artık güzel şeyler olacak ama birçok kişinin Jungkook'a çok öfkeli olduğunu görüyorum yorumlarda ama arkadaşlar Taehyung bir şekilde Jungkook'u affedecek. Evet Jungkook kötü şeyler yaptı ama affetmezse hikaye ilerleyemez. Tabi ki Taehyung'da öyle kolay affetmeyecek o konuda rahat olun. Kendinizi bana bırakın.
Neyse yine çok konuştum. Umarım bölümü severek beğenerek gülerek eğlenerek okursunuz.
Seviliyorsunuz çokça ve ne yapacağınızı biliyorsunuz!
Öptüm yanaklarınızdan!
***
Sevdiğin biriyle beraber olmak, onun ellerini tutup gözlerinin içine içindeki tüm aşkı göstermek istercesine bakmak... Daha da güzeli sevdiğin kişinin de seni sevmesi, aşkının karşılık bulması. Güzeldi, güzel olmalıydı. Aşk, kimine göre saçmalık olsa da kimine göre yaşaması en derin duyguydu. Aşkı saçmalık veya ona benzer bir şey olarak görenler ise genelde sevmiş ama karşılık bulamamış olanlardır. Onlar aşka olan inançlarını kaybetmişlerdir ve bir daha hiç sevemeyeceklerini düşünürler.
Ancak kaderin herkes için bir işleyişi vardır ve kimin karşımıza çıkacağını ve bize ne hissettireceğini bilemeyiz.
Şimdi karşımda duran ve birbirlerinin elini tutarak gözlerinin içine bakan iki arkadaşım aşka en çok inanan ve bu duyguya en çok kapılanlardı. Namjoon hyung, Seokjin hyungun tuttuğu elini dudaklarına götürmüş ve az önce birbirlerine taktıkları yüzüğün üzerine bir öpücük kondurmuştu. Çok aşıktı. Çok aşıktılar.
Bize evleneceklerini söyledikleri zamanın üzerinden üç hafta geçmişti ve bugün nişanlanmışlardı. Birbirlerine evlilik sözü vermişlerdi. Bizde onları bu mutlu günlerinde yalnız bırakmamıştık. Herkes buradaydı.
Jungkook hariç. Jungkook yine yoktu.
Gidişinin üzerinden bir hafta daha geçmişti ve iki haftadır ortalıkta yoktu. Özlem duygusunu her bir zerremde hissediyordum. Neredeyse çıkıp gelseydi. Sarılamasam da bir kez görseydim. Özlediğim ferah ve rahatlatıcı feromonlarını içime çekseydim. Tek istediğim buydu. Yemin ederim çok özlemiştim.
Benden nefret ettiğini söylediğinde bile bu kadar ayrı düşmemiştik. Bir şekilde hep buluyorduk birbirimizi. En azından buluşmalara geliyordu ama şimdi hyungların en mutlu gününde bile burada değildi.
Söylediğim yalan Jungkook'u sandığımdan daha fazla yıkmıştı. O gün bana bebeğin ondan olup olmadığını sorduğunda öyle bir umutla bakıyordu ki. Ancak ben verdiğim cevapla bütün umutlarını yıkmıştım. Yıkılmışlıkla omuzları çökmüştü ve gitmişti.
Bizi arkasında bırakıp gitmişti.
Bebeğimiz günden güne içimde büyümeye devam ediyordu ama Jungkook yoktu. Ben ona yalan söylemiştim ama bunu yapmakta da haklıydım. Jungkook çabalamıyordu. Hiçbir şey için çabalamıyor ve bütün olanlar için beni suçluyordu. Ondan hiçbir çaba görmezken nasıl bebeğin ondan olduğunu söyleyebilirdim.
Bunun için de beni suçlamayacağını nereden bilebilirdim ki?
Hoseok'la birbirlerinden nefret ediyorlardı. Bu nefretin sebebi ben miydim yoksa bambaşka bir şey miydi bilmiyorum ama ikisinin arasında kalmak berbat bir şeydi. Benim yüzümden birbirlerine zara vermelerini istemiyordum. İki alfanın paylaşamadığı omega olmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Revenge | Taekook
FanfictionNefret güçlü bir duyguydu ve Alfa Jungkook, Omega Taehyung'tan tüm benliğiyle nefret ediyordu. Geçmişin intikamını almak içinse çok acımasız bir yol seçmişti. Mini fic Omegaverse Angst gidişat