Hellolar herkese!
Bu bölüm hiç ama hiç güzel olmadı. Aklımdaki şeyleri asla yansıtamadığımı düşünüyorum. Birazda tıkandım açıkçası ama sizleri bekletmemek için bölümü atıyorum.
Bu ficin ilk bölümünü atarken bile sevilmezse kaldırırım diterek atmıştım. Aslında hiç umudum yoktu ve kaldırmaya biraz daha yakınım. Ama devam edersem de 10-15 arası bir şey olur. Mini fic zaten.
Diğer bölümü de hemen yazmaya başlayacağım. Umarım beğenirsiniz.
Hepinizi çook ama çook seviyorum. Güzel bir pazar günü geçirmeniz dileğiyle...
Keyifli okumalar.
*****
Yalan söylemek... Yalanlar üstüne kurulmuş bir ilişki. Ne kadar sürerdi? Bir yalanı en fazla ne kadar yaşayabilirdik? Yalancının mumu yatsıya kadar yanar derlerdi, peki benim yalanım nerede patlak verecekti? Bu yalanı nereye kadar sürdürecektim? Eninde sonunda gerçekler ortaya çıkmayacak mıydı?
Jungkook gerçekleri öğrenmeyecek miydi?
Bir yangının ortasındaydım ve bu yangınla sadece kendimi değil Hoseok'u da yakıyordum. Yakacaktım. Ben lanetliydim.
Hoseok hala elimi sıkı sıkı tutarken Jungkook'a bakamıyordum bile. Gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığına tekrar şahit olmak istemiyordum. Gözlerimden yaşlar boşalırken kendimi bu ortamdan yok etmek istedim. Yok olmak, hiç var olmamış olmak istedim. Jungkook benim hayatımı mahvetmişti ama şimdi bende aynı şeyi Hoseok'a yapıyordum.
Diğerleri hala girdikleri şoktan çıkamazken Jungkook bir şey söyleyecek gibi olmuştu ama son anda vazgeçip bir hışımla yerinden kalkmış ve evi terk etmişti.
Ağlamam hızlandığında Hoseok daha fazla bir şey söylememiş ve diğerlerinin de bir şey sormasına müsade etmeden beni evden çıkarmıştı. Dayanamıyordum. Her şey çok ağır geliyordu. Neden sıradan bir hayatım yoktu ki? Neden sadece mutlu olamıyordum?
Hoseok'un arabasına bindiğimizde de ağlamaya devam ediyordum. Hoseok hiç konuşmuyordu. Neden ağladığımı bile sormamıştı çünkü biliyordu. Neden ağladığımın ve diğer her şeyin farkındaydı. Bunu anlamıştım artık.
Bu yüzden Jungkook'a kafa tutuyordu. Bu yüzden bana kiminle olursa olsun senin için savaşırım demişti. Az önce de evleneceğimizi söylerken direkt Jungkook'a bakmıştı ve ona meydan okumuştu.
Jungkook'un bir şeyleri hissettiğini bilmeden ona yalan söylemiştim. Yalanımın er ya da geç ortaya çıkacağını ve beni daha da dibe çekeceğini bilmeden.
Artık her şey için çok geçti. Hoseok'a evet demiştim ve herkese her şeyi açıklamıştık. Geriye benim söylediğim yalanın vicdan azabı kalmıştı.
Sessiz bir yolculuktan sonra evimin önüne gelmiştik. Karanlık ve ıssız sokağı arabanın farları az da olsa aydınlatıyordu. Hoseok ellerini direksiyondan ayırmadan öylece karşıya bakıyordu. Ben de konuşmuyor ve gidemiyordum da.
Birkaç dakika sonra Hoseok bana dönmüştü. Ona baktığımda kızarmış gözlerini görmek beni mahvetmişti. Hoseok'u üzmek en son isteyeceğim bir şey bile değildi. Benim yüzümden üzülmesine dayanmıyordum. Onu, onun istediği anlamda sevmesem de değer veriyordum. Benim için çok değerliydi.
"Sana tek bir şey soracağım Taehyung?" dediğinde ciddiliği karşısında yutkundum. "Sormayacağımı söylemiştim ama buna az da olsa hakkım olduğunu düşünüyorum ve tahmin ettiğim şeyin gerçek olmamasını istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Revenge | Taekook
FanfictionNefret güçlü bir duyguydu ve Alfa Jungkook, Omega Taehyung'tan tüm benliğiyle nefret ediyordu. Geçmişin intikamını almak içinse çok acımasız bir yol seçmişti. Mini fic Omegaverse Angst gidişat