II. Bölüm | Gerçek cehennem

2.5K 123 17
                                    


"İyi misiniz?" sesini duyduğumda sanki tüm duygularım bir anda geri geldi. Ağlamak istedim, bir çöp kutusunun yanında bırakılmış ve bulunmayı beklemiştim. Şimdi bir çöp kutusunun yanında ailem beni bulmuş olabilir miydi?

...

İnsan kötüydü, iyiydi. Neydi insan? Başkalarının hayatına müdahale etme hakkını kendinde bulan mıydı? Bencilliği yüzünden kaybetmeye mahkum değil miydi insan?

Peki ben neden kaybetmiştim? Bir bebek bencil olabilir miydi? Bu yüzden miydi kaybedişim? Yoksa ana rahmine düşmüşken kötülük mü ekilmişti kalbime de kimsesizliğe mahkum edilmiştim?

Gözlerimin önüne inen perde ile baktım karşımdaki yüze. Çatlamış dudaklarımı aralayıp sesimi bulduğum yerden çıkardım.

"İyiyim," bir fısıltıdan farksızdı sesim.

"İyi görünmüyorsunuz, emin misiniz? İsterseniz bir yakınınızı arayalım,"

Bir an elektrik çarpmış gibi kendime geldim, ayaklandım.

"Yok, teşekkürler," bu gerek yok demek değildi maalesef, öyle anlamasını göz ardı ettim. Kimsem yoktu, bunu anlamasını beklemiyordum zaten.

O yüzüme garipçe bakarken ben arkamı döndüğüm gibi uzaklaşmaya başladım oradan. Taksi bulana kadar hiç bir şey düşünmeden adeta bir kabuk gibi yürüdüm. Yanımdan geçen ilk taksiyi durdurup eve vardığımda istediğim tek şey uyumaktı. Saatlerce uyumak istiyordum. Önce hastaneden hemşire bir arkadaşımı arayıp nöbet sıralarını değiştirdim. Sağlık sektöründe dağınık kafayla iş yapmak birinin hayatına mâl olabilecek en büyük hatalardan biri olurdu sanırım. Kimsenin canına dalgınlığım yüzünden zarar gelmesini istemezdim.

Düşünmedim, üstümü değiştirdim ve yattım. Zorlukla daldığım uykuda bile peşimi bırakmayan çocukluğum benim en büyük kabusumdu. Çocuk korkardı, her çocuk korkardı hemde ama annesi babası olmayanın korktuğunda sığınacak kimsesi olmayınca korkmuyor sanarlardı. O çocuk kendine sığındığı için bilmezdi kimse korkusunu, o çocuk bendim. O çocuk benim gibi binlercesiydi, dünyadaki tüm yetimler kardeşti ve aslına bakarsan dünyadaki herkeste yetimdi. Kimi mezardayken yetim kalırdı kimi de hayattayken. Mezardakinin anne babası yaşıyorsa yetimdi, hayattakinin anne babası yoksa. Herkes yetimliği tadacaktı sonuçta. Biz sadece yetimliği erken tadan çocuklardık.

Ne kadar çok yetim dedim içimden değil mi? Biz kabullenip bunu demediğimiz süre boyunca binlerce kez bu kelimeyi duymuştuk. Zorla aklımıza kazınmıştı bu kelime bizim, şimdi her bir cümlede zihnimizdeydi.

Kendi hakkımda yetimhanenin bildiği kadarını biliyor ve öğrendiklerimi her gece farklı bir senaryo ile rüyamda görüyordum. Kiminde organ mafyasına satılıyor, kiminde kaçırılıyordum. Acabalar ütopyasında muammada kalmış bir ruhtum. Binlerce ruhtan sadece bir tanesiydim.

Uykudan uyandım, o ütopyadan bu gece kurtulmak istedim. Odamın perdesini kapatmadığım camından içeri sızan sokak lambasının ışığı bana saatlerdir aralıksız uyudun diye bağırıyordu. Üzülünce saatlerce uyuyanlardan biriydim bende.

Kalktım, bitik halimden kurtulup ailem olma ihtimali olan insanların karşısına iyi çıkmak istedim. Bu hayat benim anamı ağlattı ama ben yine de dimdik ayaktayım sizi buldum diyebilme ihtimalimi geri tepmek istemedim. Elimi yüzümü yıkadım. Soğuk havayı ve dün gece çok üşüdüğümü göz önüne alarak kışlık uzun bir elbise çıkardım. Elbise ile de üşüyeceğimi bildiğim için bacaklarıma kalın bir külotlu çorap giydim, çıkardığım elbiseyi de üzerime geçirdiğimde fena gözükmüyordum. Üstüme elbiseyle aynı uzunluktaki kabanımı geçirip şalımı da boynuma sardığımda vücut hatlarımı tamamen kapatmış oldum. Kafama yumuşak bucket şapkayı taktığımda en azından üstümdeki kalabalıktan kurtulmadan tekinsiz insanların radarına takılmayacağımı düşünüyordum. Kapının ağzında bilekli spor ayakkabılarımı da giydiğimde kendimi direkt dışarı attım. Amacım saat iyice geç olmadan gitmekti.

Gidene kadar söyleyeceklerimi kafamda toparlarım düşüncesiyle yürümeye karar verdim. Çok uzak değildi sonuçta, sorun olmazdı. Saatlerdir sustuğumu farkedip bir sokağı bitirmek üzereyken boğazımı temizledim. Sesimi bulmak adına bir iki deneme yapmaya karar verdim.

"Merhaba," duyduğum ses kesinlikle yıpranmış çıkıyordu. Bir kaç defa öksürüp ne diyebilirim diye tekrar prova yapmaya karar verdim.

"Merhaba, acaba 24 yıl önce bir kızını kaçırılmış olabilir mi? Ya da para için organ mafyasına da vermiş olabilirsiniz."

Kendi söylediklerim kulağıma iliştiği an ne diyorum ben diye düşündüm. Aptal mıydım? Böyle sorulur muydu? Hadi sordum insanlar da evet verdik dedi ne diyecektim.

"Aptalsın Lavin, bir kere vermiş olsalar verdik derler mi? Hadi diyelim makul bulup yok vermedik kaçırıldı dediler ne diyeceksin? Canım anam diyip koynuna atlayacak hal-" sözümü yarım bırakan herhangi biri değil bendim. Kendi kendime konuşurken daha 1 hafta önce geçtiğim sokağın bir duvarla kapatılarak çıkmaz sokak haline getirildiğini fark edememiş ve sokağı yarılamıştım.

Çıkmaz sokaklar her zaman huzursuzluk vermişti bana, gerginlikle geriye attığım bir adım takıldığım engelle son buldu. Korkudan bayılacak gibi hissediyordum, cebimdeki telefonu elimle sıkıca kavradım tam o anda enseme vuran nefes bana tehlikede olduğum uyarısını veriyordu. Çantamı savurup kaçmama fırsat kalmadan bir el tarafından ağzım kapatılıp sırtım sağ tarafımdaki binanın duvarına çarpıldı. Çarpmanında şiddetiyle attığım çığlık sokak lambasının cılız ışığında gördüğüm yaşlı adamın elinde boğuldu. İri biri değildi ama kesinlikle güçlüydü.

Ellerinde çırpındım, bacak arasına tekme atmaya çalıştım ama her hareketim savuşturulmuştu. Nabzımın doksanı aştığını hissediyordum, sakin olmaya ve düşünmeye çalışıyordum. Düşünmem duvara sertçe çarpılan başımla yarım kaldı ve bilincimi yitirdim.

İşte o an benim cehennemimin bitmediği yeniden yüzüme haykırılmıştı. Ne kadar geçti bilmiyorum üzerimde bir ağırlık ve hissettiğim acı ile ayıldığımda yerde boylu boyunca uzanıyordum. Üzerimdeki adamın o an içime doğru sıvısının aktığını hissetmiş ve tüm gücümle bağırmıştım.

"YARDIM EDİN!" sesimi duyan oldu mu bilmiyorum ama ayıldığımı fark etmeyen adamın afallaması ile yan tarafımdaki çöpün kenarında büyük şarap şişesini gördüm. Uzandığım gibi kalan tüm gücümle adamın kafasına şişeyi geçirdim. Korkudan ve acıdan titriyordum. Sersemleyen adamla yeniden arbede yaşamaya başlamıştım.

"Dur! Dursana o***pu! Ah kırdın kafamı!" Son bir gayrete ihtiyacım vardı. Acıdan bayılmama ramak kalmıştı.

Elimdeki şişenin kalan kırık kısmını almaya çalışırken çeşitli yerlerimde kesikler açan adam yarı çıplak haliyle midemi daha çok bulandırıyordu. Elimi son bir gayretle kurtarıp adamın göğsüne sertçe sapladım. Gözleri büyüyüp acıyla yana düşen adamın toparlanmasına izin vermeden şişeyi geri çekip iki defa daha denk gelen yerlerine sapladığımda camı öylece içinde bıraktığım gibi telefonumdan kadese girdim. Yardım iste butonu ardından evete bastığımda son güç kırıntısını da kullanıp kendimi çöpün dibine ittim.

Yırtılan külotlu çorap ve bacaklarım arasından akan kan üstümü kırmızıya boyamıştı. Sicim gibi akan gözyaşlarım görüşümü bulanıklaştırıyordu, daha kaç defa bir çöpün kenarında ölmek üzereyken bulunmayı bekleyecektim bilmiyordum zaten düşünemeyecek haldeydim. Kendimi zorluyor bilincimi kaybetmemek adına başka nerelerimde yara var bulmaya çalışıyordum.

Siren sesleriyle birlikte çıkmaz sokağı aydınlatan araba farı gördüğüm son şey olmuştu. O çöpün kenarında ölmemiştim ama bilincimi yeniden kaybederken tek dileğim bu defa ölmek oldu. Bu çöpün yanında kurtulmak için değil gömülmek için bulunmak benim gerçek cennetim olacak. Kurtulmaksa cehennemin ta kendisi.

☆☆☆

Eveeet selamlar! Konuda bazı değişikliklere gittik zaten duyuru yapmıştım. Hala bir çok kişi okuyor ama yorum yok. Oysa ben fikirlerinizi ve eleştirilerinizi okumak isterdim. Bir kaç bölüm geçiş bölümü olacak, bu yüzden diyalog odaklı değil olay örgüsünü anlatarak yazacağım olayları kaçırmamanız adına atlamadan okumanızı öneririm. Canoşki sizi öpoşkii!

Aranızda biri var; bölümü ilk o okuyacak büyük ihtimalle, kendisi sözlüm olur. Onu çok sevdiğimi de yazayım da azıcık jest yapayım. Seni çok seviyorum karadenizimm 😍🤍

LavinyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin