İlk önce yıldızı doldurmayı, bolca yorumu ve sondaki açıklamayı okumayı unutmayın lütfen.
Öpim?
İyi okumalar💖
🌸
"Varolan her kusursuz şeyin ardında acılar gizliydi. En sıradan çiçeğin açması için dünyanın çile çekmesi gerekiyordu sanki," Demiş Oscar Wilde.
En özel çiçeği karnımda taşırken onun açabilmesi için çektiriyordum kendime tüm çileleri. Belki benim yanımda değil başka kollarda yeşerecekti ama ona bu fırsatı sunan ben olacaktım. Ona bu kadarını borçluydum.
Varolmuş bu dünya bilimle mi yoksa sadece bir yaradanla mı açıklanır diye hiç akıl yürütmemiştim. Kendi küçücük dünyası ve kabuğu içerisinde sadece kendini hayatta tutabilecek şeyleri düşünen bir kızdım. Bir dini öğrenmek için yeterli imkanım hiç olmamıştı. Aslına bakarsan olan vaktimde parça parça bir kaç din hakkında fikir edinmiştim ama üzerinde hiç düşünememiştim.
İşte bu yüzden tüm bunları bir sınav olarak göremiyordum. Bir yaradan fikrine eksik bilgilerimle sığınamamış hep yalnız olduğumu düşünmüştüm. Sınavım bu diyip geçemiyor, dua nasıl edilir onu bile bilmiyordum.
Daha küçücük bir kızken yemekhane görevlimiz olan Mısırlı abladan Hristiyanlık dini hakkında bir kaç şey duyduğumu hatırlıyordum. Kendisi Mısırda azınlık olan Ortodoks Hristiyan'larındandı. Temizlikten sorumlu ablamız ise kendi halinde Müslüman bir kadındı. Hepsinden yarım yamalak aldığım bilgiler birleşince bir bütün bile etmiyordu. Okullarda da öğretmen eksikliği yüzünden din dersini doğru düzgün almamıştık.
Şimdi Eskişehir'de yeni adım attığım bu hayatın bana getireceklerini beklemek yerine ben öğrenmek istediklerime öncelik veriyordum. Dinleri öğrenmek için araştırmalar yapıyor, her bir dinin ibadethanesini gezmeye çalışıyordum. O dine mensup insanlarla sohbet ediyordum. Kendimi yine de bu dünyaya bir inanca veya inançsızlığa ait hissedemiyordum.
Bunu kabullendiğimde çoktan yeni hayatımdaki bir ayım tamamlanmıştı. Alparslan'ın dediği gibi sözleşme yapmıştık, birikmişim olduğu için ondan bir talebim olmamıştı bu sözleşmede. O sözleşmeye eklemese de her hafta gelip mutfak alışverişimi yapıyor, evin eksiği varsa hallediyor ve bebekle ilgileniyordu. Oturumumu bilerek buraya almadığım için kontrole de yine onunla eski çalıştığım hastaneye günübirlik gidip geliyordum. Kimsenin beni bulmasını istemiyordum.
Tüm bu yaşananların etkisi iştahsızlık olarak bana dönüş yaptığı için her öğünümde beni arayıp bir şeyler yediğimden emin oluyordu. Yemek yapmaya bile mecalim olmadığından günlük olarak gelip yemeklerimi hazırlayan üniversite öğrencisi bir kız vardı. Kendi halinde, tatlı bir kızdı Sıla. Bana arkadaşlık ediyordu en azından. Kısacası hayatı boşa atmış ve yokuş aşağı kontrolsüz bir şekilde gidiyordum.
Bugün Alparslan gelecekti, bebeğin cinsiyetini bilen tek kişi oydu. Her ne kadar istemesemde buraya bir bebek odası kurduracaktı. Daha doğrusu kendisi kuracağını söylüyordu. Cinsiyeti öğrenmeye hazır mıydım bilmiyordum, bu bebekle ilgili hiç bir şeye kendimi hazır hissedemiyordum ya neyse.
Bu defa hemen dönmeyeceğini söylemişti bana, bende bu yüzden ona misafir odasını hazırladım. Her ne kadar başka yerde kalabileceğini söylese de artık o kısımları geçeli çok olduğu için burada kalmasını söylemiştim. Evi varken adamı başka yerlerle uğraştıramazdım, zaten odasına ve hayatına karabasan gibi çökmüştüm.
Sıla'ya dün geceden haber vermiştim bir kaç gün gelmesine gerek olmadığını. Bu yüzden içeriden gelen sıcacık poğaça kokusunun Alparslan geldi demek olduğunu biliyordum. Uyku sersemi zorlukla kalkmış ve elimi yüzümü yıkayıp saçımı topuz yapmıştım. Mutfağa ayaklarımı sürüyerek yürürken Alparslan tatlı bir gülümseme ile yönünü bana çevirdi. Beni tamamen süzdüğü hızlı ve kısa bakışı sonrası gözleri elmas gibi parlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavinya
ChickLitAile-Abi kitabıdır. Karıştırılan bebekler yoktur. Bir bebek doğdu, sevinç acıyla boğuldu. Bir bebek doğdu, hayat oldu ama hayatı yok oldu.