VIII. Bölüm | İpucu

139 13 0
                                    

Bir asır sonra hepinize merhabaaa! Oyalanmadan hemen sizi bölüme aktarıyorum bebişlerr.

İyi okumalar 💖

🌸🌸🌸

Bir kaç günlük bir bebeğe annelik yapmaya çalışmak benim için bir kelebeğin kanadını kırmadan tutmaya çalışmak gibiydi. Bir anne görmeden hayatımda hiç bir bebekle ilgilenmeden yaşamıştım. Kendimi hep görülebilecek, yaşanabilecek her şeyi yaşamış biri olarak tanımlardım. Oysa şimdi baktığımda hiç bir şey öğrenememiş, bir odanın dışına çıkamamış biri olduğumu anlıyordum.

Ben anne nasıl olunur bilmiyordum. Ben sadece anne nasıl olunuru değil evlat nasıl olunur, kardeş nasıl olunur bunu da bilmiyordum. Bir gün ömrü olup her şeyi bildiğini, gördüğünü sanan bir kelebek gibiydim. O kelebek ölmüş ve şimdi yeniden doğuyordu sanki. Asıl öğrenimine tüm bu olanlardan sonra başlıyor gibiydi.

Hayata karşı o kadar çok kırgınlığım vardı ki. Evet yetimhanede herhangi bir kötülüğe maruz kalmamıştım ama oranın bir yetimhane olduğu belliydi işte. Hep bir köşede durup insanlarla yakın bağ kurmayan o çocuktum ben. Sadece bir şeyler öğrenmek adına insanlarla diyalog kurar ve kendimi yeniden sonsuz bir yalnızlığa hapsederdim. Oyuncakları sevmez, çizgi film izlemezdim. Kendimi hep bunlara alışmamam gerektiğini hatırlatırdım. Ben her şeyden ziyade insan olmayı başaramamıştım ki, bir bitki gibiydim. Kimsenin hayatına dokunmadan kendi başına büyüyen yabani bir ot gibi. Yapmam gereken neyse yapıyordum. Bu kadardı her şey.

Yakın arkadaşım dediğim Esma'yla bile aramda duvarlar vardı. Bu kimsenin suçu değildi bu benim ruhum yokmuş gibi yaşamamın sebep olduklarıydı. Şimdi dönüp geriye baktığımda tüm organlarımı kocaman bir el aynı anda sökmeye çalışıyor gibi bir acı hissetsemde her şeyin güzelleşmesi için bunların yaşanması gerektiğinin farkına varıyordum.

İnsani hisler ve duygularla yeni tanışıyor, yaşamak ne demek yeni öğreniyordum. Benim için yaşamak bir görevken artık bir görevden fazlası olduğunu biliyordum. Sevmeyi öğreniyor, sevildikçe insanlaşıyordum. İçimde filizlenen minik bebeğimle birlikte sanki insanlıkta o filizin meyveleriymiş gibi hediye edilmişti bana. Tutuk bir insan olmaktan belki de cıvıl cıvıl bir insan olmaya evrilecektim. Yaşamı sevmeyi öğrenecektim.

Aynada baktığım aksim artık bir karara vardığımı yüzüme vurur gibiydi. Bir kaç gündür düşünmek adına Alparslan'ın evindeydim ve onun da teşvik etmesiyle aileme dönmeye, aile olmaya karar vermiştim. O ise bana söz vererek ailemin evinin yanındaki boş araziyi satın almayı başarırsa oraya bizim için bir ev yapacağını, ben o evde yaşamasam dahi bir ses yakınımda olacağını söylemişti. Tüm bunlar için ona minnettardım. Yaşamı sıkıca kucaklamam için elinden gelenin fazlasını yapıyordu...

Bir robottan bir insana evrilmem zorlu bir süreçti, ailem bu zorluklarla savaşmaya değer miydi? İşte bu benim cevabını bilmediğim bir soruydu.

Beni korkutan asıl soruysa hepsinden bağımsızdı, ya her şeyi öğrenirlerse ? Ya o zaman bebeğime kötü bakarlarsa ? Ya beni istemezlerse? Tüm bunlar bir çığın altında kalmışım gibi nefessiz bırakıyordu beni. Öyle insanlara benzemiyorlardı elbet ama kim göründüğü gibi biriydi ki ?

Uykusundan uyandığını belli ederek ağlamaya başlayan bebeğime ulaşmak adına düşünceleri halı altına süpürdüm. Sessizce bebek odasına girdiğimde hangi ara buraya geldiğini anlamadığım Alparslan ayılamamış baygın bakışlarıyla küçük kızıma bakıyordu. Ne istediğini çözmeye çalışır gibi bir hali vardı. Fazla düşünmesine gerek kalmadan ortalığı dolduran osurukla karışık ses ile ufaklığın bezini doldurmuş olduğunu anlamış olduk. Ikınırkenki o komik suratı kıkırdayarak kendimi belli etmeme neden olmuştu. Yüzünü buruşturarak bana dönen Alparslan gece boyunca kızımız yüzünden uykusuz kalışının acısını çeker gibiydi.

LavinyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin