4.

534 60 94
                                    

Jeongin ve Felix ne yapacaklarını düşünerek diğer ikilinin yanına geldiklerinde saçları dağılmış, yüzleri yara bere içinde bulmuşlardı onları.

"Tanrı aşkına yine neden kavga ettiniz siz?!" Diye sert sesiyle bağırdı Felix.

Hyunjin ve Jisung kafalarını aynı anda yere çevirmiş yanlarına gelen ikiliye bakmışlardı.

"Bu cadı bozuntusu kanatlarımın sinek kanadı gibi olduğunu söyledi."

"Asıl bu pislik bana süpürge bile kullanamayan bir cadı olduğumu söyledi."

"Sen cadı değil misin? Büyüyle gitsene her yere, neden uçuyorsun?"

"Sanane lan sanane? İster uçarım ister ışınlanırım. Karışamazsın bana kimsin ki sen?"

"O zaman sen de benim kanatlarıma çirkin diyemezsin. Kendini ne sanıyorsun-"

"Kesin ya kapayın ikiniz de çenenizi!" Jeongin ince sesi ile bağırarak araya girdiğinde tartışan ikili de ona döndü. "Tartışmaya devam ederseniz ikinize de yardım etmem. Şimdi dinleyin beni. Trol prens yokmuş evlenmiş ve gitmiş buradan."

"Lanet olsun." Diye mırıldandı Hyunjin duyduklarının şoku ile. “Şimdi nereden bulacağız parmak kadar prensi koca çayırda?”

"Chris'e sorabiliriz. O her şeyi bilir." 

"O kim?" Hyunjin konuşan Jisung'a döndü.

"Bizim dönemin en güçlü cadısı, aynı zamanda şimdiye kadar gördüğüm en zeki varlık. Yapamadığı büyü yokmuş." 

"Bize de yardım edebilir o zaman."

"Evet." Dedi Jisung. "Hadi hava kararmadan gidelim. Yolumuz uzun."  Hyunjin çoktan süpürgeye binmiş Jisung'u onaylayarak arkasına yerleşmişti.

Jeongin ve Felix ise az önce kavga eden onlar değilmiş gibi süpürgeye binen ikiliye şokla bakıyordu. Jeongin onaylamaz bir şekilde kafasını iki yana sallayarak Felix'e döndü.

"Bizim yardımımıza ihtiyaçları yok bence. Beraber piknik yapmak ister misin?" Felix önce süpürgedeki ikiliye daha sonra Jeongin'e bakmış, piknik fikri daha cazip geldiği için onu onaylamıştı.

"Geliyor musunuz?" Diyen Jisung'u reddettiklerinde Jisung asasını çıkarmış ve onları eve göndermişti. Hyunjin ışınlanabilmesine rağmen hala süpürge kullandığı için Jisung'a ters ters bakmış fakat tekrar kavga çıkmasını istemediği için bir şey dememişti.

Uzun süre uçmuş, yaşadıkları kasabayı geçmiş, kuzey ormanında bir evin önünde durmuşlardı. Hyunjin eve doğru ilerlerken etrafı inceliyordu. Üzerinde yürüdükleri taş yolun bir tarafında taştan bir bank diğer tarafında ise kırmızı çiçekli çalılar vardı. Evin dış duvarları ahşap ve taş döşemeden yapılmıştı.

Çalmadan açılan kapı ile Hyunjin şaşırmış, Jisung ise umursamadan eve girmişti.

"Selam Chris nasılsın?" Hyunjin hayranlıkla etrafı incelerken iç dekorasyonun da en az dış dekorasyon kadar güzel olduğunu fark etti.

Bir duvar boydan boya cam, diğer duvar ise tavana kadar uzanan raflardan oluşuyordu. Evin tavanı da camdı ve salonun ortasında dev bir ağaç büyümüştü. Ağacın arkasında yukarı kata çıkan basamakları raf şeklinde düzenlenmiş bir merdiven vardı. En arkada kalan kahverengi duvarda asılı kocaman cam bir akvaryumun içinde sivri pullu bir yılan duruyordu. Duvarda asılı olan çerçevelerde her biri gülümseten çekilmiş, Chris-Minho çiftinin fotoğrafları vardı.

"İyiyim HanJi sen nasılsın? Görüşmeyeli uzun zaman oldu." Hyunjin kahverengi deri koltuğa oturmuş kitap okuyan mavi saçlı adama baktı.

"Evet, ben de iyiyim. Minho yok mu?"

Fairytale HyunsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin