Mağaraya giren Hyunjin ve Jisung inciler ile kaplı mağarayı görünce şaşırmışlardı.
"Merhaba?" Hyunjin, merakla kendilerine seslenen bedene kafasını çevirdiğindede büyülenmişti.
Kıpkırmızı saçları, gri gözleri, yanağında ki belli belirsiz çilleri, ihtişamlı zümrüt yeşili kuyruğu ile mükemmeldi.
"Merhaba." Dedi Hyunjin konuşabildiğinde.
"Mağarama hoş geldiniz, fakat neden buradasınız?"
"Biz seninle tanışmak için geldik. Sen... Çok güzelsin." Dedi Hyunjin aptalca.
Sunmi kibar bir gülümseme ile "Teşekkür ederim sen de çok yakışıklısın." Dedi.
Jisung hala hayranlıkla Sunmi'yi seyreden Hyunjin'in çıplak karnına elinin tersiyle sertçe vurmuş ona uyarıcı bir bakış atmıştı.
Hyunjin karnının acısı ile inlemiş daha sonra toparlanarak kendisini tanıtımıştı.
"Ben Hyunjin bu da Jisung. Buraya senin pullarından birini istemek için geldik."
"Pulumu ne yapacaksınız?" Diye sordu Sunmi.
"Perilik sınavını geçebilmem için verilen görevlerden biri senin pulunu almaktı. Neden olduğunu ben de bilmiyorum."
"Size öylece pulumu vereceğimi düşünmediniz değil mi?" Sunmi tek kaşını kaldırmış kollarını göğsünde birleştirmişti.
"Vermeyecek misin?"
Kafasını iki yana sallayarak onu reddetti deniz kızı. "Pullarım çok değerlidir. Karşılığında bana değeli bir şey vermezseniz alamazsınız."
"Değerli bir şey mi? Nasıl bir şeyden bahsediyorsun ki?"
"Onu da siz bulun. Denizin altında bulamayacağım bir şey olması gerekiyor."
Düşündü Hyunjin ne olabilirdi denizin altında bulamayacağı değerli şey?
"Değerli taşlar gibi mi?" Güldü Sunmi kafasını iki yana sallayarak.
"Kafanı çevir ve şu mağaraya bir bak, her yer inci dolu ne yapayım ben değerli taşları. Manevi değeri olan bir şey getirebilirsiniz." Diyerek arkasını dönmüş ve yerdeki incileri tacına yapıştırmaya devam etmişti.
✨✨✨
Hyunjin yeşil koltuğuna yatmış Sunmi'ye ne hediye verebileceğini düşünürken Felix'te koltuğun tepesine oturmuş onu izliyordu.
"Off!" Diye bağırarak uçarak Hyunjin'in göğsüne çıkmıştı. "Canım sıkılıyor sen de yatıp duruyorsun kalk bahçedeki çiçekler ile ilgilenelim." Dedi.
"Kendin ilgilen." Dedi Hyunjin onu umursamadan.
"Ama kırmızı güller büyüdü, çok güzel gözüküyorlar bakmalısın." Dedi Felix hevesle.
"Ona orada bir gül vererek evlenme teklifi etmiş."
Hyunjin hatırladığı şeyle 'tabi ya' diyerek hızla doğrulmuştu. Göğsünden fırlayan Felix'i düşmemesi için tutarak ayağa kalkmıştı.
"Ne? Ne oldu şimdi." Dedi Felix. Hyunjin onu iki eliyle kavrayarak Felix'in kafasını öpmüş "Teşekkürler Felix sayende ona ne vereceğimi buldum." Demişti.
Felix'i masaya bırakarak dışarı çıktığında Felix şokla ona bakmıştı. Ardından "Heyy beni de bekle." Diyerek onu takip etmişti.
Hyunjin bahçesindeki kırmızı güllerin başına çökmüş en güzelini ararken Felix'te ona yardım ediyordu. Hector çimenlerde yuvarlanıyor arada Hyunjin'e sırnaşıyordu.
