"Nereye gidiyorsun?"
"Ne yapacaksın?"
Sessizce bizden uzaklaşmasını izledim. Son günlerde yaptığı gibi okuldan çıktığımızda direkt kayboluyor ve sonra ki okul sabahına kadar yok oluyordu.
Milena'nın gidişini izledikten sonra Luke'un da üzgünce onun gidişini izlediğini gördüm. Yaşadığımız onca şeyden sonra Luke ona aşık olmadığına yemin etmiş, ayaklarıma kapanarak onu geri döndürmem için bana yalvarmıştı.
Michella ise sanki çocukluktan beri arkadaş değillermiş gibi bunun normal olduğundan bahsederek peşini bırakmamızı söylemişti. Rahatlaması ve kafasını toparlaması gerekiyormuş.
Milena'nın aslında Michella'ya ne kadar kırgın olduğunu gözlerimle görmemiş olsaydım onun dediğini yapabilirdim ama o bile Milena'yı tam olarak tanımıyordu ve bu onu başı boş bırakmamamız için tek neden değildi.
"Luke, bir şey konuşmamız lazım." Michael Luke'un omzuna dokunarak onu kenara çekti ve sıkıntılı bir şekilde konuşmaya başladı.
"Neler oluyor?" dedim yanlarına yaklaşırken, Luke dolan gözleriyle bir süre beni izledi ve sessizce konuştu.
"Senin yüzünden oldu." dediğinde gözlerimi devirmiş arkamı dönecekken omuzumdan beni kendisine çevirdi ve yüzüme yumruk attı. "Senin yüzünden oldu! Sana ona dokunmaman gerektiğini söylemiştim, sen ise uçkuruna sahip çıkamadın ve küçük çocuk gibi davranıp onu becerdin!"
Sözleri beni kendime getirirken haklı olduğunu biliyordum. Fakat bu uçkuruma sahip çıkamadığım için değildi, nedenini bilmediğim bir şekilde karşı koyulamaz ve engellenemez bir şekilde Milena'ya bağımlı olmuştum. Bundan pişman olmamamın yanı sıra bencilce Milena'nın da bana öyle olmasını istiyordum.
Ona karşılık vermedim. Defalarca kez bana vurdu ama yerimden kıpırdamadım ve içinde ki zehri tüketmesini bekledim. Bunu sonuna kadar hak ediyordum çünkü yaptıklarımı sadece kendim için yapmış onu veya bir başkasını düşünmeden karar almıştım. Sonunda yorulmuş olacakki yakamda ki elleri gevşedi ve alnını göğsüme yaslayarak ağlamaya başladı.
"Sana demiştim, ona dokunmaman gerekirdi."
Ses tonu ve dedikleri içimde bir şeyleri parçalarken kolumu ona sardım ve ağlamasına izin verdim. Luke ona gerçekten aşık değildi ama sevgisi bambaşka bir boyuttaydı. Bunu görebiliyordum ve onu düşünmeden Milena'ya böyle bir şey yaptığım için kendime olan nefretim içimde dalgalanmaya başladı.
"Yapmayın böyle, düzelip geldiğinde bizi böyle görmemeli. Bunca aydır bizden güç alıyor, karşısında güçsüz durursak ne düşünür?" Ashton en samimi şekilde konuştuğunda Luke burnunu çekerek benden ayrıldı.
"Haklısın, bu gece konuşmalıyız. O konuşmak istemiyorsa bile konuşmalıyız."
"Hadi gidelim, millete yeterince şov oldu." Michael elinde ki sigarayı atıp etrafa ters bir bakış atarken önümüzden yürümeye başladı.
Milena'nın evine gittiğimizi biliyordum. Son günlerde bunu çok yapıyorduk ama o eve bile gelmezken bizim onu beklememiz ne kadar mantıklıydı?
Michael'ın yanından yürümeye başladığımda yandan bir bakış atıp dudaklarını araladı. "Umarım onu sikmen sadece iddiamız yüzünden değildir."
Ona ters bir bakış atıp Luke ve Ashton'a baktım. Aralarında konuştukları için bizi duymamışlardı fakat duysalardı büyük bir fırtına kopacağına adım kadar emindim.
"Bu aramızda olan bir şey, Michael ve bunun onunla hiçbir ilgisi yok." Sinirle ve sessizce konuştuğumda yüzünde her zaman ki sırıtışı belirdi.