~Ceza~

130 20 15
                                    

                              "Gerçekten beni oraya
                               göndermeyeceksiniz
                               değil mi..?"

-"NE!"

Beomgyu aniden haykırıverdi. Anın şokunu atlatamamışken kapının ardından gelen babasının sesini zar zor duyabiliyordu.

-"Ne o? Beğenmedin mi?"

-"Yalan söylüyorsun! Bu sadece beni korkutmak için bir oyun, değil mi!?"

-"Ne zırvalıyorsun? Hiçbirşey anlamıyorum."

Beomgyu ağlamaklı bir şekilde bağırdığı için babası anlamazdan geliyordu. Hâlbuki ne dediğini gayet iyi duymuştu.

-"Beni oraya gönderemezsin! Yapamazsın bunu!?"

Beomgyu'nun yüksek ses tonu kullanması babasının sinirlerini bozmaya yetiyordu.

-"Neden gönderemezmişim? Bal gibi de yaparım. Sen çok olmaya başladın artık! Ayağını denk al?!"

Hayır hayır bu duydukları gerçek olamazdı. Yatılı okula falan gitmeyecekti. GİDEMEZDİ...

-"G-gerçekten gönderecek misin..?"

Kekelediğinden dolayı kendine öfkelenmişti Beomgyu. Ama istemeden yapmıştı bunu. Sinirlenmenin bir anlamı yoktu.

-"Tabiki göndereceğim, ne sandın? Senin gibiler anca orada adam olur!"

Beomgyu sessiz kalmıştı. Olanları sildirmeye çalışıyordu. Hiç beklemiyordu çünkü böyle birşeyi. "Yatılı okul"a gitmek aklının ucundan bile geçmemişti...

Bay Choi, "Çok korktun sanırım, daha demin cırlıyordun bana şimdi ne oldu? Korkudan küçük dilini mi yuttun?" dedi alayla.

Durduramıyordu göz yaşlarını Beomgyu. Ne kadar elleriyle silmeye çalışsa da işe yaramıyordu, yenileri akıyordu sürekli.

Ağladığını belli etmemeye çalışarak şunları söyledi;

-" Beni oraya gönderirsen ceza değil ödül vermiş olursun, senden kurtulmak beni MUTLU eder."

Oraya gitmek istemiyordu. Bunun için ters psikoloji denemeye çalıştı fakat;

-"Yemezler Choi Beomgyu. Beni kandıra-"

Babasının sözünü kesen çalan telefonu olmuştu.

-"Ulan şimdi mi aranır ya! Sen de sakın bir yerlere kaçma telefonla konuşup döneceğim."

Beomgyu babasının uzaklaşan ayak seslerini duyunca gittiğini anladı. Sırtını duvara yasladı. Oturduğu yerden bacaklarını kendine doğru çekti ve gözlerini kapattı.

                               *

Saatler geçmişti aradan. Ne babası, ne annesi tekrar gelmişti kapısına. Beomgyu şuan ağlamıyordu. Zaten saatlerce ağlamaktan gözleri şişmiş ve kızarmıştı. Hiçbirşey düşünemiyordu, beyni dönmüş gibi hissediyordu.

Tıklatılan kapıyla irkildi Beomgyu.

-"Beomgyu... Benim annen."

"Beni rahat bırakın!"

-"Baban 1-2 saat önce iş yemeğine gitti, aramış ve onu da çağırmışlar. Yani şuan evde değil."

-"Eee?"

-"Yani çıkabilirsin buradan."

-"İstemiyorum! Git lütfen.."

-"Oğlum lütfen yapma böyle ... Saatlerdir içeridesin. Çık artık."

-"İstemiyorum dedim anne."

"Saatlerdir hiçbirşey de yiyemedin, akşam oldu bak artık birşeyler yemen lazım..."

Beomgyu "Tek derdim yemek olsa keşke.." diye geçirdi içinden

-"Lütfen, beni üzme. Bak hem kardeşlerin de uyudu. Konuşalım biraz. Tek ikimiz."

Beomgyu oturduğu yerden kalkıp kapıya doğru adımladı.

-"Sadece ikimiz mi?"

-"Evet... ikimiz. Hadi aç şu kapıyı."

Beomgyu derin bir nefes aldı ve anahtarla kapının kilidini açtı. Kapıyı açar açmaz annesinin dolmuş gözleri ile göz göze geldi.

-"Oğlum..."

Annesi bunu derken aynı zamanda oğluna sımsıkı sarılmıştı. Beomgyu'nun elleri bir süre havada kalmış olsa da birkaç saniye sonra havada kalmış ellerini annesinin beline doladı.

Annesi ağlamaklı sesiyle;

-"Ne hale gelmişsin, seni koruyamadım. Affet beni.."

"Ne zaman beni koruyabildin ki anne..?" diye geçirdi içinden Beomgyu.

Bayan Choi, "Gel benimle, şu yaralarını temizleyelim." dediğinde sadece başını aşağı yukarı sallamakla yetindi Beomgyu.

                                 *

Bayan Choi elindeki pamuğa batikon sürmüş, oğlunun yaralarını temizliyordu. Bunu yaparken bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Beomgyu annesini böyle görünce gerçekten çok üzülüyordu.

-"Özür dilerim anne..."

Bayan Choi ağlamaklı gözlerle oğluna baktı.

-"Asıl özür dilemesi gereken benim. Sen neden özür diliyorsun..?"

-"Sana doğruları söylemeliydim.. Özür dilerim. Çok korktum, birşey yaparsınız diye söyleyemedim..."

-"Notlarının düştüğünü zamanında söylemedin, bak ne oldu şimdi? Keşke baştan doğruyu söyleseydin, belki böyle olmayacaktı şimdi."

-"Anne."

-"Söyle oğlum?.."

-"Gerçekten beni oraya göndermeyeceksiniz değil mi?"

Beomgyu'nun bu cümlesiyle annesi yeniden ağlamaya başlamıştı.

-"Anne neden ağlıyorsun? Ağlama, beni de ağlatacaksın bak..."

-"Oğlum... Baban söyledi bir kere, kararından asla dönmez. Göndereceğim dediyse mutlaka gönderir."

Beomgyu'nun yüzü düşmüştü, başını öne eğdi.
Annesi kendini toparlamaya çalışarak eline aldığı sargı bezini Beomgyu'nun yaralı koluna sarmaya başladı. Beomgyu canının yandığını belli eden ufak tefek sesler çıkarıyordu. Bunun üzerine annesi dikkatli sarmaya çalıştı.

-"Ama merak etme, ben yanındayım. Telefonundan istediğin zaman beni arayabilirsin, mesaj atabilirsin. Her sıkıldığında."

Beomgyu başını kaldırdı annesini mutlu etmek için zorla da olsa burukça bir tebessüm sergiledi.

Bayan Choi, "Şey baban tatil günlerinde ve hafta sonlarında eve gelmene izin vermedi..." dedi kısık tonda.

Beomgyu derin bir iç çekti.

-"Ama ben senin yanına mutlaka gelirim, olur mu..?" dedi annesi.

Beomgyu yeniden hafifçe gülümsedi ve başıyla onayladı.
Annesi Beomgyu'nun yüzündeki yaraları temizlemek için yeni bir pamuk almıştı. Tam pansumana başlayacağı sırada birden oğlu ona sarılmıştı.
Beomgyu kollarını sımsıkı annesine sarmıştı.

"Seni seviyorum anne..."

5 KᗩᗪEᖇ~ // T᙭THikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin