27- Zeybek (Düzenlenmiş Bölüm)

7K 333 2
                                    

Uykusunu garip sesler bölmüştü. Gözlerini açtı, hala Giray'ın boynundaydı, kafasını kaldırdı. Uykusunda sesler çıkaran Giray'dı. Mican yatağa oturdu ve ne mırıldandığını anlamaya çalıştı. "Mevzi al! Mevzi al! Pusu yedik kurt dişi." Kâbus görüyor olmalıydı. Yaşadığı kötü bir olayı tekrar görüyor gibiydi. "Teko yere yat, oğlum mevzi al diyorum!" Mican'ın anladığı kadarıyla baskın yemişlerdi ve Teko adındaki arkadaşını mevziye çekmeye çalışıyordu.

"Teko yat yere."

"Kurt dişi pusu yedik, tekrar ediyorum, pusu yedik kurt dişi. Cudi Dağı'nda sıkışıp kaldık." Giray için zor olmuş olmalıydı. Bu durumu yaşamış ve yaşamaya devam ediyordu. Askerlik onun için kısa dönem ya da uzun dönem erlerinin yaptığı gibi değildi. Vatani görevini bitirenler baba ocağına geri dönüyordu ama onlar için geri dönüş diye bir şey yoktu. Psikolojisi bozuk olan subay çok vardı ama Giray şanslı kesimde bulunuyordu. Öyle ya çok görmüştü delileri. "Giray, uyan." Uyandırmaya çalışıyordu. Uyansın ki kâbusun etkisinden çıksın. Uyandırmaya çalışıyordu ama Nuh diyor peygamber demiyordu. Sakinleşmesi amacıyla saçlarıyla oynamaya başladı. Tam uyandırmak için harekete geçeceği sırada Giray bir anda yerinden fırladı ve uyandı. Boncuk boncuk ter döküyordu. Mican koluna dokunup ben buradayım dercesine teselli etmek istedi ama vereceği tepkiden çekindiği için fazla bir şey yapamadı. "Sakin ol bak buradasın."

Ne olacaksa olsun ne tepki verecekse versin diyerek büyük bir cesaretle ona sarıldı. Yaşadığı şeyler ona belli ki travma yaratmıştı. Onu tanımadan önce tutunacak bir dal ararken o dalı o üç kurşun sayesinde bulmuştu. Giray yaralandığını şükredebilirdi de. O bir uçurtmaydı, nereye savrulduğunu bilmeyen, Mican'sa onu hevesle yerde bekleyen küçük bir çocuktu. Uçurtma avcısında olduğu gibi yapacaktı Mican. O kitaptaki hasan gibi davranacaktı, sonu her ne olursa olsun. Elleri yaşadığı olayı tekrar gördüğünden ötürü titrerken onu sakinleştirmeye çalışan gül kokulu sevgilisini fark edince hiç tepki vermeden kollarını ona sardı. Sakinleşmeyi bekledi. Mican hızlı hızlı nefesler alan sevgilisinin saçlarıyla oynayıp onu teselli etmeye çalışıyordu. Biliyordu ki yanındaki asker arkadaşı şehit düşmüştü ve bu konu hakkında diyebileceği fazla bir şey yoktu. Giray ondan ayrılıp boynunda taşıdığı künyesini bir çırpıda çıkardı. Mican'ın eşsiz güzellikteki gözlerine baktı. Gece yarısı olmasına rağmen gözleri ışıl ışıl parlıyordu.

"Bu sende kalsın olur mu? Ne zaman ne olacağı belli olmaz. Belki amansız bir kurşun gelir, senin taht kurduğun o kalbi parçalayabilir. Sana bunları söylemek yerine daha güzel şeyler söyleyebilmek varken, seni güzel sözlerimle mutlu edebilmek varken bunları söylüyorum. Başka çiftler birbirlerine aşk dolu sözcükler fısıldarken ben sana ölümümü fısıldıyorum. Bu künyeyi boynundan çıkarma." Mican'ın boynuna taktı ve belli belirsiz gülümsedi. Benim adımı taşıyacak diye düşündü. Sevgilim kalbinde benim adımı taşıdığı gibi bunu taşımasıyla benim olduğu kanıtlanmış olacak diye düşündü tekrar. "Giray..." işaret parmağıyla dudaklarına dokundu ve konuşmasına izin vermedi.

"Şşşş sana konuşma hakkı verdiğimi hatırlamıyorum. O yüzden sözlerimin bitmesini bekle. Bunu boynundan çıkarma."

"Çıkarmayacağım."

"Söz ver."

"Kalbimden ismin çıkmayacağı gibi boynumdan çıkaramayacağıma da söz veriyorum." İçtenlikle gülümsedi ve alnına uzun sayılabilecek bir öpücük kondurdu. Bilmiyorlardı ki kader çoktan yazılmıştı ve buna engel olacak hiçbir şey olmayacaktı. Geleceği kimse bilemezdi tıpkı bir sonraki güne çıkabilecekleri bilinmediği gibi.

Yeşil BeyazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin