Yoongi, Jimin ve Taehyung kantinde ders çalışıyordu. Vizeleri haftaya başlayacaktı. Yoongi'nin şansına ilk gireceği sınav alttan aldığı dersinkiydi. Neyse, en azından bir an önce olup bitecekti. Geçen iki senenin soruları elindeydi, Jimin'le birlikte onların üzerinden geçiyorlardı. Genç ona elinden geldiğince yardım ediyor, takıldığı yerleri tek tek, sabırla anlatıyordu. Yoongi iki senedir ilk defa bir şeyleri anladığını hissediyordu. Belki de bütün bunlar söylediği yalanlara değerdi. Belki. Yoongi pişman olmaktan çok korkuyordu. Üstelik Jimin, ona bu konuda hiç yardımcı olmuyordu. Genç, onun sözde ablasını ve söylediği yalanları unutmasına bir türlü izin vermiyordu. Jimin bir şekilde konuştukları her konu Yoona'ya bağlıyordu. Mesela:
"Bütün gece uyumadan çalıştım." Eminim Yoona noona bilse çok endişelenirdi.
"Bugün hava çok nemli." Umarım yağmur yağmaz, Yoona noona dışarıda olabilir.
"Artık bu sınavı geçmem gerek." Yoona noona sana yardım ettiğime çok mutlu olacak, değil mi hyung?
Yoongi onun Yoona merakından sıkılmaya başlamıştı. Günlerdir içinde biriktirdiği her şeyi Jimin'in üzerine kusup bu yükü omuzlarına yıkmak istiyordu, ama yapamazdı işte. Henüz değil.
Yoongi önündeki soruya döndü. Bu sefer Jimin'in yardımı olmadan soruları çözecekti. Konular şimdi kolay gibi geliyor, ancak sınava girdiğinde bildiği her şeyi unutuyordu. Sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Yapacaktı, bu sefer bu dersten geçecekti. Bütün dikkatini önündeki kağıda yöneltti, odaklandı, az önce çalıştığı konuları aklına getirmeye çalıştı.
"Olmuyor işte, olmuyor!"
"Jimin!" diye feryat etti umutsuzca. Yapamıyordu, olmuyordu. Bu dersten asla geçemeyecek, mezun olamayacaktı. Kendini dünyadaki en salak insan gibi hissediyordu. "Anlamıyorum. Olmuyor." Kağıdını ve kalemlerini kendinden uzaklaştırdı ve boş kalan alana kafasını koydu. Bıkmıştı artık. İki yıldır saçma sapan bir dersi geçemiyordu. "Neden?"
"Hyung." Jimin, hyung'unun sırtını okşadı, bu sırada ikisi de Taehyung'un muzip bakışlarını kaçırmıştı. "Hadi kalk, nereyi anlamadın birlikte bakalım." dedi naif bir sesle. Yoongi kalkmaya yeltenmeyince Jimin elini Yoongi'nin saçlarına attı ve hafifçe karıştırdı. "Hadi, lütfen. Noona için."
Noona için, tabii ki. Başka ne için olabilirdi zaten? Jimin her şeyi var olmayan bir insan için yapıyordu.
"Tamam." dedi Yoongi, kafasını kaldırdı ve gencin yüzüne baktı. Jimin'in kahverengi gözleri hevesli bir ifadeyle kendisine odaklanmıştı. Yoongi şu ana kadar Jimin'e şöyle bir bakıştan fazlasını atmamıştı. Tanıştıkları gün, genç utançtan kafasını yere eğmiş ve gözlerini ondan saklamıştı. Daha sonra ona gözlerini dikip baktığı da olmuştu, ama bu sefer Yoongi ondan kaçmıştı. Şimdiyse Jimin, ona az öncekinden daha yakın duruyor, dikkatle hyung'unu izliyordu. İkisi de kıpırdamıyordu. Yoongi, gencin gözlerine ilk defa dikkatli bir şekilde bakma fırsatı bulmuştu. Gözleri düz kahverengiydi ama bakışları sıcacıktı. Yoongi'nin içi ısınmış ve bundan çok ama çok rahatsız olmuştu. "Neyse." dedi ve ağır havayı dağıtmak için hafifçe boğazını temizledi. Az önce ittiği malzemelerini önüne çekip anlamadığı soruyu gösterdi. "Hadi, anlat bakalım."
Jimin gülümsedi. "Hemen hyung!" dedi ve anlatmaya koyuldu. O açıklayınca her şey çok kolay geliyordu, belki gerçekten kendisine yardımcı olabilirdi. Yoongi'nin sadece biraz daha odaklanması gerekiyordu.
"Sıkıldım." Taehyung esnedi. "Bitirelim mi artık?"
"Daha yeni başladık." diye hatırlattı Jimin, geleli bir saat olmuştu. Taehyung bu süre boyunca aynı paragrafı okumuş, tek soru çözmemiş ve yine de sıkılmıştı. "Ben kaçıyorum o zaman." dedi. Aslında oraya sadece Yoongi, Jimin ile yalnız kalmasın diye gelmiş ama gerçekten çok sıkılmıştı. Ayrıca başka planları da vardı. Hızlıca eşyalarını toplarken Yoongi, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu acı acı. "İşim var." Taehyung çantasını omzuna attı. "Araşırız." dedi ve arkadaşlarının itiraz etmesine fırsat vermeden yanlarından ayrıldı. Yoongi onun arkasından iç çekti, şimdi hiç istemediği bir durumun içinde kalmıştı.
"Yalnız kaldık." dedi Jimin yüzünde büyük bir gülümsemeyle. Yoongi kafasını salladı ve Jimin'in muhabbet açmasını engellemek için hemen kitabına döndü. Ama Jimin'in farklı planları var gibiydi. "Hyung, sen de Tae gibi Daegu'dan geldin değil mi?"
"Evet."
"Yurtta mı kalıyorsun?"
"Hayır. İkinci yılımda ev tuttum."
"Yalnız mı yaşıyorsun?"
"Evet."
"Yani, Yoona noona seninle kalmıyor?"
"Hayır."
"Nerede kalıyor o zaman?"
"Daegu'da yaşıyor. Arada ziyarete geliyor."
"Anladım." dedi Jimin üzüntülü bir şekilde dudaklarını büzdü. "Keşke burada yaşasaydı, değil mi hyung?" dedi naif bir sesle. Yoongi cevap vermemeyi tercih etti. Belki Jimin onun konuyla ilgilenmediğini fark ederse çenesini kapatırdı. "Yoona noona yanımızda olsa çok güzel olurdu. Onu her gün görürdük." Ya Jimin sosyal ipuçlarını anlamıyordu ya da Yoongi'nin konuşmak istememesini umursamıyordu. "Onu uzun zamandır görmedim." Genç kafasını yere eğdi. Gerçekten üzgündü. Yoongi hala onun, sadece bir kere tanıştığı birine bu kadar takılmasını anlayamıyordu. Taehyung, onun romantik biri olduğunu, gerçi aşkı aradığını söylemişti.
Bir de ilk görüşte aşka inandığını...
Ama Jimin, Yoona'ya aşık olamazdı herhalde? Bu çok saçmaydı. Yoongi, böyle bir şeyin olabileceğine ihtimal dahi vermiyordu. Jimin bu kadar salak değildi, herhalde. Yoongi ister istemez gülümsedi. 'Yok canım.' diye düşündü. 'Kimse o kadar aptal olamaz, çok saçma.'
"Hyung." diye seslendi Jimin. "Fotoğraf çekilelim mi?"
"Neden?"
"Ne bileyim, işte anı kalsın diye."
Yoongi iç çekti. Tam hayır diyeceği sırada Jimin'in zaten telefonunu çıkarmış olduğunu fark etti. Genç açıyı ayarlarken kaderine razı olan Yoongi'de sandalyesini ona yaklaştırdı. Jimin gülümsedi ve fotoğrafı çekti. "Çok güzel oldu." dedi genç. "Bunu mutlaka Yoona noona'ya göstermelisin. Yakın olduğumuzu bilsin."
"Neden sürekli ondan bahsediyorsun?" Yoongi soru ağzından çıktığı an pişman olmuştu. Aslında cevabı bilmek istemiyordu ama Jimin'in davranışlarından sıkılmaya başlamıştı. Belki Yoongi'nin rahatsız olduğunu fark ederse sonunda konuyu kapatırdı. Sonuçta Jimin, Yoona'yı Yoongi'nin ablası sanıyordu ve doğru düzgün tanımadığı birinin sürekli ablasından bahsetmesi her kardeşin canını sıkardı, değil mi?
"Öyle mi yapıyorum?" dedi Jimin ama yüzündeki şaşkınlık ifadesi pek de samimi gibi görünmüyordu. "Farkında değilim."
"Ablam dışında doğru düzgün konuşmuyorsun." dedi Yoongi. Jimin'in açıkça yalan söylemesine sinirlenmişti. Sadece üzerine gitmek için, "Yoona noona'yla çok mu yakınsınız? Bana hiç senden bahsetmedi." dedi.
Yoongi, Jimin'in canını sıkmak istiyordu. Kendisi son haftalarda Jimin yüzünden oldukça gergindi, onun da aynı şeyleri hissetmesini istiyordu. Yoona'dan bıkmıştı. Bu salak oyundan, yalanlardan bıkmıştı. Okuldan, derslerinden bıkmıştı. En çok da Jimin'den bıkmıştı. Onun o salak duygularından gına gelmişti artık.
Jimin kalakaldı. Bir an hiçbir şey söyleyemedi ama sonra "Yoona noona ile..." dedi, yutkundu. "Yakın sayılırız. Yani, eğer tekrar görüşebilirsek çok iyi olur aslında. Belki bir gün hep birlikte buluşuruz." Jimin çok hızlı konuşuyor, sürekli bir şeyler söylüyordu. "Hani, ne bileyim, belki yarın? Ya da işte ne zaman müsait olursa, güzel olur bence. Hem hyung'la yakın olduğumuzu görmek hoşuna gid-"
"Yakın değiliz." diye sözünü kesti Yoongi. Jimin'in laf anlayacağı falan yoktu. Artık gencin davranışlarından gına gelmişti. Keşke Jimin'e en başta gerçeği söyleseydi, o zaman şu anda onunla muhatap olmak zorunda kalmazdı.
"Ne?"
"Yakın falan değiliz Jimin." Yoongi sesini yükseltti. "Seni bir haftadır tanıyorum ve o yedi gün boyunca ablamdan başka bir şeyden bahsetmedin. Bana sadece ablamın gözüne girmek için yardım ediyorsun, biliyorum ama artık yeter." Yoongi ayağa kalktı, Jimin de onunla kalmıştı. "Sıkıldım." diye ekledi Yoongi, bir yandan da eşyalarını topluyordu. Jimin onu durdurmaya çalışmadı. "Senden de, ablama olan saplantından da sıkıldım."
Yoongi hızla kantinden çıktı. Arkasında gözyaşlarını tutmaya çalışan bir Jimin bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beauty| Yoonmin
FanfictionKaybettiği bir iddianın cezası olarak kız kılığına giren Yoongi, ilk görüşte aşka inanan ve onu kız sanan Jimin ile karşılaşır.