14.

24 7 0
                                    

"Aslında önce seni gördüm."

Yoongi'nin alkollü beyni Jimin'in söylediklerini anlayacak halde değildi. İkisi de saatlerdir içiyordu, konuşurken kelimelerin kaydığı bir sarhoşluk düzeyine gelmişlerdi. İletişim kurabiliyor olmaları bile mucizeydi. Şu anda gecenin bir köründe mutfakta yerde oturmuş öylece birbirlerine bakıyorlardı. Bundan on dakika önce Yoongi, Jimin'in kendisini öpeceğini düşünerek kaçmıştı. Şimdiyse Jimin saçma sapan şeyler söylüyordu.

Jimin elini Yoongi'nin dizine koydu ve bir şey söylemesini bekler gibi gözlerini karşısındaki adamın yüzüne dikti. Az önceki ateşi sönmüş, şimdi gözlerinde sadece Jimin'e has olan o parıltı kalmıştı. Alkolün etkisi ile yanakları kızarık, dudakları hafif aralıktı. Muhtemelen yarın sabah, bu gece olanları hatırlamayacaktı.

Jimin gözlerini kırpıştırdı. Hala kendisinden bir cevap bekliyordu. Ne yazık ki, Yoongi'nin ne demesi gerektiği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Jimin'in söyledikleri hiçbir şey ifade etmiyordu.

"Anlamıyorum." dedi Yoongi. Yorulmuştu. Sırtını iyice soğuk duvara yasladı ve kafasının yana düşmesine izin verdi. Jimin öylece yüzüne bakıyordu. Belki o da yorulmuştu. Bütün bu oyundan, sürekli birbirlerine yaklaşıp uzaklaşmalarından, bir şekilde ne tam olarak arkadaş olabilmelerinden ne de birbirlerinden kopabilmelerinden o da sıkılmıştı belki de.

Belki de sadece sarhoştu.

Yoongi'ye uzun gibi gelen bir süre boyunca bakıştılar. Jimin karşısında bağdaş kurmuştu. Normalde ikiye ayırdığı siyah saçları gözlerinin önüne düşmüştü. Kollarını dizlerinde dinleniyordu. Yoongi ile yaklaşık aynı boydaydı ama şimdi omuzlarını öyle bir eğmişti ki olduğunda çok daha küçük görünüyordu. Bu bir buçuk ay Yoongi'yi olduğu kadar onu da yıpratmıştı. Gözlerinin altındaki halkalar, sürekli gerginlikten dudaklarını ısırması, bir o yana bir bu yana sallanması... Yoongi nasıl olmuştu da onun bu halini fark edememişti?

"Özür dilerim." dedi Yoongi yeniden. Jimin'e yaptıklarını asla bir iki özürle affettiremezdi ama en azından ondan af dilerken içtendi. Bunların hiçbirinin olmasını istememişti. "Sadece saçma sapan bir iddiaydı." Ağzını tutamadığı için hem kendisinin hem de Jimin'in kalbini kırıyordu.

"Neden?"

"Sana bütün bunları yaşattığım için, dünyadaki en kötü insan olduğum için, yalan söylediğim ve hala söylemeye devam ettiğim için, kalbini kıracağım için ve bütün bunlara rağmen hala senden etkilenebildiğim için, seni neredeyse öpeceğim için."

Söyleyecek o kadar şey varken Yoongi'nin yapabildiği tek şey gözlerini kaçırıp omuz silkmek oldu. Kalbinin sesi kulaklarında yankılanıyordu. O kadar yüksekti ki bir an Jimin de duyacak diye ödü koptu. Genç asla Yoongi'nin ona karşı hissettiklerini öğrenmemeliydi, hele de Yoongi daha ne hissettiğinden emin değilken.

Jimin başka bir şey söylemedi. Yoongi'nin dizinden destek alarak ayağa kalktı. Ardından elini uzatarak hyung'unun da kalkmasına yardım etti. Jimin'in sıcak eline dokununca Yoongi üşüdüğünü fark etmişti. Bir an için Jimin'i bırakmak istemedi. Bir ay önce, parkta tanıştıklarında, gencin nasıl elini bırakmak istemediğini hatırladığında kendi kendine gülümsedi. Şimdi roller tersine dönmüştü sanki. Yoongi, Jimin'in elini bir kere hafifçe sıktı, dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi ve istemeye istemeye kendi elini geri çekti. Jimin ise utangaç bir tavırla kafasını yere eğdi.

Salona döndüklerinde arkadaşlarını bıraktıkları pozisyonda buldular. Saat iyice geç oluyordu. 

"Uykun geldi mi?" diye sordu Yoongi. Kendisi henüz uyuyacak kadar yorgun değildi ama Jimin ile daha fazla yalnız kalacak enerjisi de kalmamıştı.

Beauty| YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin